DTP’li Aysel Tuğluk ve Ecevit’in “Bu Hanıma Haddini Bildirin” Haykırışı
Yrd. Doç Dr. Gamze KONA
Aysel Tuğluk’un fütursuz, cüretkâr, vurdumduymaz, tehditkâr, gözü kara açıklamalarını dinlerken rahmetli Ecevit’i andım. Merve Kavakçı özel koruması, akıl hocası eşliğinde başı bağlı biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki yemin törenine geldiğinde Ecevit şahin misali meclis kürsüsünden “Burası devlete meydan okunacak yer değildir, lütfen bu hanıma haddini bildirin” diye haykırmıştı. İşte ben Ecevit’i böyle yüceltmiştim gönlümde. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndaki dik ve onurlu duruşunu hatırlayamayacak denli küçük olduğumdan tüm günahları ve sevaplarıyla benim gönlümüm Kıbrıs Fatihi değil de Tommiks’i, Zagor’u, Red Kit’i, Bülent Ecevit’i oluvermişti. O haykırışla dine ve inanca hürmet etmediğini değil, devleti ne kadar kutsadığını ve devlete ne denli saygı duyduğunu göstermişti. Yürüyemezken, kelimeleri toparlayamazken, su şişesini bardağa kapağını açmadan boşaltmaya çalışırken ve tüm bunlara rağmen halen devleti yönetmede ısrarcı olurken, onun o haykırışı benim için onun kabahatlerini hep hafifletici neden olmuştu. O benim masal kahramanımdı.
Sonra Atatürk’ü hatırladım, telaştan eli ayağı birbirine giren hizmetkâr için yabancı bir devlet büyüğü huzurunda “ben bir uşaklığı öğretemedim milletime” diyen, köylüsüyle sohbet eden, onu milletin efendisi kabul eden, tüm cihana kafa tutan, yoktan var eden, o “nereden baksan güzel, nereden baksa güzel” adamı. O benim hiç görmediğim, tanımadığım efendimi.
Sonra Çanakkale Savaşı’nda Kurtuluş Savaşı’nda çarıksız, katıksız, umutsuz, kimsesiz insanların gariplikleri geçti gözümün önünden. Onların cefakârlıkları, karşılıksız sevgileri, emekleri, çilekeşlikleri…
DTP Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un devleti tehdit eden, can yakıcı açıklamasını dinlerken bunlar geçti aklımdan. Avrupa’da üç avukatın Abdullah Öcalan’ın yavaşça zehirlendiğine ilişkin olarak yaptıkları açıklamanın ardından Tuğluk bir basın toplantısı düzenleyerek, “…böyle bir durum varsa Türkiye bedelini çok ağır ödeyeceği bir sonuçla karşılaşır… Türk-Kürt herkes birbirine düşer… kim ne derse desin Kürt halkının mücadelesinde Öcalan’ın ayrı bir yeri vardır, bunu kimse görmezden gelemez” mealinde bir açıklama yapmıştı. Çok takdir ettim açıkçası. Otuz beş bin kişinin yitip gitmesinden sorumlu olan bölücü terör örgütü başı için sen kalk Türkiye Cumhuriyeti’nin Diyarbakır ilinde (Başkent Ankara, Diyarbakır diğer 81 ilimizden sadece biri), herkesin gözünün içine bakarak “Öcalan’ın Kürt halkının mücadelesinde ayrı bir yeri vardır” de, yetinme Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tehdit et. Arzu edilen fikir ve konuşma özgürlüğü bu herhalde, ne bileyim. Ne güzel, burada dünyaya gel, burada doy, burada evlatlarını doyur, yetiştir, burada bir yerlere gel sonra kalk tüm bu nimetleri sunan devleti tehdit et.
Bu vatan, şehitlerine saygı gösteren, ekmeğini yediği toprağına sahip çıkan, bayrağının rengine tutkun, tüm hataları ve sevaplarıyla Türkiye’ye âşık Türkiye sevdalılarına yetecek kadar geniş, güzel, hürmetkâr ve vicdanlıdır. Türkiye bir aşktır, bu aşkı tadabilene ne mutlu, diğerleri için çok zor ama yine onlara da kolay gelsin…
Önemli Not : Haydi beni de tenhalarda kıstırın ya da göz dağı verin ya da tehdit edin ya da kara listenize alın ya da faşist deyin ya da özgürlük düşmanı, demokrasi fukarası falan deyin, ne bileyim işte bir şeyler deyiverin de şanınızdan olsun. Aman aman siz yine de bana hiçbir şey demeyin, hiçbir şey yapmayın da “sövdüğü adamlar sayenizde ünlü (!) oldu” demesinler, inanın içim yanar.
Yorumlar