Son dönemde Orta Doğu bölgesi genelinde mevcut güvenlik problemlerinin yoğunlaşmasına ve çeşitlenmesine neden olan gelişme Hamas cephesinde yaşanmıştır. Filistin seçimlerini kazanan Hamas yıllardır özlemle beklediği politikalarını uygulamaya koymak amacıyla faaliyete geçmiştir. 25 Ocak 2006 tarihinde Filistin seçimlerini kazanmış olan Hamas’ın icraatlarını net bir biçimde değerlendirebilmek için yeterli bir zaman geçmediği ve bu nedenle de yapılacak herhangi bir değerlendirmenin eksiksiz ve doğru olamayacağı gerçeğini zihnimizde saklı tutarak mevcut durumda Hamas’ın sergilemekte olduğu politikalar ve yaptığı açıklamalar neticesinde Hamas özelinde karşılaştığımız tabloyu şu şekilde özetleyebiliriz : Öncelikle, hem Orta Doğu devletlerinin, hem de İsrail, Filistin, ABD ve AB’nin karşısında, laik bir sistemin bir ulusa zarardan başkaca bir şeyin getirmeyeceğini açıklıkla ifade eden bir örgüt bulunmaktadır. Bu örgüt, Filistin halkının İslamın kontrolü altında yaşadığını ve hiçbir şeyin değişmeyeceğini vurgulamaktadır. Tüm Hamas yetkilileri İsrail’le masaya oturabilmek için ön koşulsuz diyalog talebini yinelemektedir. Yine Hamas yetkilileri tarafından Filistin halkının coğrafi ve siyası bağımsızlığının temini için İsrail’in 1967 öncesi sınırlara çekilmesi gerektiği ve İsrail’deki Filistinli tutukluların serbest bırakılması gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca Hamas, Gazze Şeridi ile Batı Şeria arasında coğrafi bir bağlantı kurulması gerektiğini belirtmektedir. Belki de Orta Doğu için en kritik gelişme Hamas’ın dünya diplomasisinden gelen taleplere (Hamas literatürünce şantaja) boyun eğmeyeceği yönündeki açıklaması olmuştur. Oldukça kısa bir dönem zarfında da olsa Hamas’ın politik söylemleri çerçevesinde şu an için şekillenmiş olan tabloyu Orta Doğu genelinde, İsrail, ABD ve Avrupa Birliği nezdinde yorumlamak gerekirse, şu olasılıkla yer vermenin gerekli olduğunu düşünüyorum: -Barış sürecinde yeterince uzlaşmacı/işbirlikçi olarak tanımlamadığı için Arafat ve Mahmut Abbas’ı istemeyen İsrail için Hamas’ın Filisin’deki iktidarı tam bir şok olacaktır. -Hamas’ın radikal ısrarını kırabilmek için AB ve İsrail nezdinde Hamas’a mali yaptırımlar ya da fiili kuşatma uygulamaya kararlı olan ABD Hamas’ın daha da hırçınlaşmasını sağlayacak ve barış Orta Doğu için bir hayal olmaktan ileri gidemeyecektir. -El Fetih – Hamas çatışmaları esnasında bir dönem Hamas’a ideolojik ev sahipliği yapmış olan ve lojistik destek temininde bulunan İran, ABD ve genelde tüm dünyanın tepkisini topladığı şu dönemde destek bulabilmek için Hamas’ın politik duruşunu destekleme yoluna gidebilir. Bu türden bir gelişme Orta Doğu genelinde politikaların radikalleşmesini beraberinde getirecektir. -Hamas’ın politik duruşunu belirleyen temel unsur İslam’dır, örgütün propaganda söylemi ise İslam’ın kurtuluş olduğudur. İslam’ın politikanın bu denli içine nüfuz etmesi hatta belirleyen olması destekleyen grupların sayısını artırabildiği gibi, o örgütün siyası uygulamalarını radikalleştirmektedir. Bu radikalleşme ise kısa bir dönem sonra Orta Doğu’da uzlaşı zemininin kaybolması ile neticelenebilecektir. -Kuvvetle muhtemel; şiddeti durdurmayacak olan, silahsızlanma çağrısına uymayacak olan ve İsrail devletini tanımayacak olan Hamas sadece İsrail-Filistin gerginliğini tırmandırmakla kalmayacak aynı zamanda batılı büyük devletlerin ve ABD’nin Orta Doğu’da barışı sağlamak adına bu bölgeye müdahaleleri için de gerekli olan ortamı hazırlamış olacaktır. -Hamas ile El Fetih arasındaki mevcut gerginlik artarak devam ettiği takdirde Filistin kendi içinde bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. -Hamas’ı yola getirebilmek için ABD, İsrail ve AB tarafından Hamas’a uygulanacak mali kuşatma örgütün bu gelişmeyi telafi edebilmek adına İran ve Suriye gibi devletlere yönelmesini teşvik edecektir. -11 Eylül saldırılarından sonra terörizme karşı mücadele kapsamında Orta Doğu bölgesinde ezilen gruplara daha fazla hak tanınması amacıyla Orta Doğu’da bir takım politikalar uygulamaya başlayan ABD aslında marjinal özelliklerinden dolayı bugüne dek söz sahibi olamayan siyasi grupları istemeden de olsa ön plana çıkardı. Bunun en son örneği Hamas’ın seçimleri kazanması olarak kabul edilebilir. Kısa bir süre sonra ABD uyguladığı Orta Doğu politikasındaki yanlışlığı fark edecek ve Orta Doğu’da yine Orta Doğu devletlerine dar ya da bol gelen elbiseler giydirmeye devam edecektir. Bu gelişme ise yeni bir kaos ortamının oluşmasını kolaylaştıracaktır. Bu yazı kapsamında çizilen tablonun ve değinilen olasılıkların net bir biçimde şekillenmesi için gelişmelerin net sonuçlarını beklemenin faydalı olacağını düşünüyorum. Ancak, elimizdeki veriler ve Hamas’ın mevcut politik söylemi bağlamında; Orta Doğu coğrafyasını, Arap-İsrail uzlaşı sürecini, batılı devletlerin Orta Doğu politikalarına müdahale seyrini zor günlerin beklediğini ifade edebiliriz. [email protected]