Antalya Serik Müftüsü, Sn. Mustafa Altın’ın şu sözleri beni düşündürdü. Basından aynen alıyorum: “Şükür kurbanı, adak, kurban bayramı, kurbanı keseceğinize, çocuk okutun, daha sevaptır.” “Çocukların gözü önünde kan revan içinde orta yerlerde, kurban adı altında hayvan boğazlıyorlar”.
İşte, Müftü Sn. Mustafa Altın bir din adamı olarak haykırıyor: “İslamda, böyle kurban boğazlamanın, kurbanları vinçle asmanın, vahşetin yeri yoktur. Kurban kesmek mutlak şart değildir. Kesenlerde, hayvanlara zulüm etmemelidir. Usulüne uygun olmalıdır,” diyor. Nitekim Peygamber Efendimiz, Bedir Savaşı’ndan sonra, şöyle buyurmuşlardır; “En az 10 Müslüman çocuğu okutun, eğitime yardımcı olun, katkıda bulunun, yoksulları giydirin, barındırın, evlenen fakirlere yardım edin”. Ben, bu sözleri basına yansıdığı şekilde, İslami bilgilerle mücehhez olan, aydın bir din adamı Serik Müftüsünden aldım. Esasen her vesile ile gündeme tekrar gelen (zaten gündemden hiç çıkmıyor ki) İmam Hatip Okullarının, ilk kuruluş amacı, Türkiye’nin ihtiyacı olan, iyi yetişmiş, aydın, hatta lisan bilen, din adamlarını yetiştirmek, Yüce İslam Dinini, tarikatların, zararlı dini grupların, tekkelerin, dini istismar eden insanların, cemaatlerin ve yurt dışında yaşayan sahte Peygamberlerin tasallutundan ve zararlı etkisinden kurtulmak idi. Devletin din örgütlerinin, din dersi hocalarının, cami ve ibadet yerlerindeki müftü ve imamların eğitimli, tahsilli, müspet bilime inanan, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı ve eğer bugün bu ülkede ezan okunuyor, herkes inancına göre, dini icaplarını yerine getiriyorsa, bunun Türk İstiklal ve bağımsızlığını sağlayan, Atatürk’ün sayesinde olduğunu idrak eden, Türkiye’yi seven insanlardan oluşmasını sağlamak idi. Bu nedenle, İmam Hatip Okulları kurulmuştu.
Son yıllarda, gelmiş geçmiş tüm iktidarlar, devamlı olarak İmam Hatip Okulu açmanın iktidarda kalmalarının ön şartı olduğu mülazasıyla, ne yazık ki, bu okulları açma yarışına çıkmışlardır. Bugün maalesef işin şekli değişmiş, Devlet kadrolarının mülki idarelerin, yargının, üniversitelerin, mutlaka imam hatipli insanlara teslim edilmesi durumu ortaya çıkmıştır. Bu Türkiye için, tehlikeli senaryonun, şartlarından birisidir. Halkın ve insanların inanç ve dini hislerini istismar ederek, dini politik malzeme olarak kullanmak, oy almak için istismar etmek yanlıştır. Türkiye, Laik, Demokratik, İnsan Hak ve Hürriyetlerine önem ve öncelik veren bir ülkedir. Türkiye’de hiç kimseye, “sen neden dini vecibelerini yerine getiriyorsun” demez, isteyen istediği gibi inançlarını yerine getirir. Bu fani, geçici dünyada, din herkese, hepimize lazımdır.
Ankara’da, giden eski yönetime göre çok doğru işler yapan, bilhassa yurt dışında okuyan çocuklarımızın, ülkemize kazandırılmaları için ve beyin göçünün önlenmesi amacıyla, denklik sorununu çözen Sn.Prof.Dr. Yusuf Ziya Özcan ve Prof.Dr. Gökhan Çetinsaya yönetimindeki, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) belki de, iyi niyetle, Meslek ve İmam Hatip Okullarının önünü açmıştır. YÖK’ün, birkaçını bizzat tanıdığım fevkalade değerli insanlardan oluşan üyeler ile canla başla çalıştığını biliyorum. Türkiye’de her ilde yeni üniversiteler açılmıştır. Bu politika doğrudur. Ancak bu yeni üniversitelerin, yeni fiziksel mekanlara, kampüslere, yurtlara, asıl önemlisi yeni ve bilgili öğretim üyelerine, yardımcı doçent, doçent ve profesörlere ihtiyaçları vardır.
İstanbul’da Kadir Has Üniversitesinin Kurucu, Mütevelli Heyetinde 8 yıla yakın görev yaptım. Bir üniversitenin kurulmasındaki zorlukları, bizzat yaşayarak gördüm. Kadir Has Üniversitesi’nin, Devletle, Maliye ile, Mülki İdare ve Anıtlar Kurulu ile ilişkileri ve çıkan zorluklar, hep bana gelirdi ve onları, uğraşarak çözerdim. TBMM’de Milletvekili ve Plan/Bütçe Komisyonu üyesi olarak, üniversiteler bütçesinde, her zaman rektörlerimize yardımcı oldum, sorunlarını çözdüm. Bu nedenle, ifade etmek isterim ki, YÖK, yeni üniversitelere yoğunlaşmalıdır. Türk üniversiteleri, tüm dünyada, kendilerinden söz edilen, tanınmış üniversiteler olmalıdır. Mutlaka, Türkiye’nin aydın, kültürlü, bağnazlıktan kurtulmuş, Atatürk İlkelerine ve çağdaş Türkiye ideallerine bağlı din insanlarına ihtiyacı vardır, olmalıdır. Türkiye’nin aydın din adamı ihtiyacını belirleyip, İmam Hatip Okularını Din Meslek Lisesi halinde organize etmek ve buradan mezun olanların, Türkiye’nin din işleri teşkilatlarında görev almalarını sağlamak gibi, ilk kuruluşta öngörülen asıl amaçları, esas almak yerinde olacaktır. Mensubu olduğum ANAVATAN Partisi’nin temel ilkeleri arasında, milliyetçi, muhafazakar olmak, dini ve ahlaki değerlere önem vermek, onlara saygı ve bağlılık gösteren bir parti olmak temel felsefesi yer almaktadır.