BEYŞEHİR’İN PROBLEMLERİ – ÇÂRE’LERİ!... 
Yeryüzü cennetlerinden birisi olan Beyşehir’imizin elbette ciddî problemleri de mevcuttur. Ama bu problemler kronik değil, sathî, belli-başlı tedbirlerle çözümlenecek problemlerdir. 
TRAFİK: Beyşehir’de, Türkiye ortalamalarının çok üstünde, hattâ Avrupa ortalamalarının da üstünde motorlu taşıt bulunmaktadır. Neredeyse iki kişiye bir motorlu vasıta düşmektedir. Yaz aylarında muhtelif Avrupa memleketinden izinli gelenlerin kiralık olarak trafiğe soktukları araçlar da inzimam edince, şehr’in sokaklarında ve ana caddelerde hareket etmek imkânsız hale geliyor. 
Şehir merkezindeki ticârî, iktisâdî, tüketime ve hizmetlere dönük, bütün aktivite’lerin, devlet dâire’lerinin, neredeyse bir kilometre çapında dar bir alanda toplanması da, zâten sıkışık olan trafiği daha da çekilmez hale getiriyor. Yürümesini sevmeyen bir milletiz. Devlet dairesine veya ticârî bir kuruma veya kuruluşa gidiyorsak kapısına kadar aracımızla gideriz. Böyle olunca da, trafiğin akışını engeller miyiz? Bir başka vasıtanın yolunu mu kestik? Bunları hiç düşünmeden ilk bulduğumuz boşluğa aracımızı park ediyoruz. Şehir merkezinde, sık sık araç’ların plâka numaraları anons edilerek, aracının başına gitmesi isteniyor. Trafiğe kesin çözüm şehir merkezi’nde, yeraltı ve çok katlı otoparkların inşa edilmesidir. Geçici çözüm, şehir merkezi’ne yakın belediye’ye ve kamu kuruluşlarına ait, geniş arsaların açık otopark haline getirilmesi, dar sokaklara kesinlikle araç parkına izin verilmemesi, geniş cadde ve sokaklarda tek yönlü araç parkına izin verilmesi, araç park edilecek şeridin mutlaka işaretlenmesi, Anıt Meydanı’nda olduğu gibi, geniş cadde ve sokaklara da park eden araçlardan ücret alınması geçici tedbirler olabilir. 
ANIZ YAKILMASI: Beyşehir’in yakınlarındaki kasaba ve köyler’de, sonbahar aylarında, yoğun olarak anız yakıldığı için, duman, yanmış anız külleri, korkunç bir koku eşliğinde şehr’in üzerine bir kâbus gibi çökmektedir. Balkonlar ve eğer pencereler açık unutulmuşsa, evin içi, duvarlar, tavanlar, döşemeler, mobilyalar, simsiyah olmakta kötü bir şekilde kirlenmektedir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri, anız yakılmasının tarım arazilerine çok ciddî zararlar verdiği, toprakta yaşayan ve tarım arazî’leri için vazgeçilmez sürüngenleri, börtü böcek ne varsa yok ettiğini söylüyorlar. 
Bildiğim kadarıyla, anız yakmak suçtur, başkalarına zarar vermemiş bile olsalar, kabahatlar nev’inde suç teşkil ettiği için, ağır idârî para cezasına çarptırılabiliyorlar. Mülkî Âmir, emrinde bulunan jandarmaya gerekli ta’limatı verecek, sıkı ta’kip neticesinde anız yakanlar yakalanıp hak ettikleri cezaya çarptırılırsalar, başkaları için de ibret teşkil edeceğinden anız yakma kesinlikle önlenebilir. 
KİRLİLİK VE TOZ İSTİLASI: Beyşehir’de, çok yoğun bir yapılaşma vardır. 
Türkiye ortalamalarının çok üstünde bir inşâî faaliyet görülüyor. Hemen hemen her sokakta birkaç inşaata rastlanıyor. Peynir ekmek gibi satılan dâirelerin fiyatları büyükşehir’lerdeki mutenâ semtlerindeki dâire fiyatları eşit değerde, fakat müteahhid’lerden hiçbirisi, şantiye’lerinde gerekli tedbirleri almıyor, inşaat malzemesi taşıyan dev kamyonlar ve tır’lar, gerekli tedbirleri almadıkları için şehr’i yoğun olarak kirletmekteler, damperlerinde nizâmi olmayan yükleri, şehr’in cadde ve sokaklarını ciddî bir şekilde kirletmektedir. 
Zaman zaman inşa halindeki yüksek bina’ların en üst katlarından, inşaat artıkları, sıva kalıntıları aşağıya savrulmakta, şehir, toz bulutlarına ma’ruz, kimi Afrika ve Güneydoğu şehirleri gibi toz bulutlarının gölgesi altında kalıyor. Belediye kanunları, yetkilerini tam olarak kullanacak, sadece gelecek seçimleri değil, Beyşehir’in geleceğini düşünerek, şehr’in semasını, havasını, cadde ve sokaklarını kirletenlere en ağır cezaları uygulayacaklar. Öncelikle, inşa halindeki bina’ların cepheleri perdelenecek, üst kat’lardan uzaklaştırılması gereken moloz, inşaat artıkları, oluklar vasıtasıyla doğrudan, damperli kamyonlara aktarılacak, bu gibi basit tedbirleri uygulamayanlara, ya ruhsat verilmeyecek, verilmişse en ağır cezalar uygulanacak... 
Şehir’de daha önceki yıllar’da, bahçeler içinde tek katlı müstakîl binalar, iki katlı binalar, istisna olarak da üç veya dört katlı binalar vardı. Son yıllarda yapsatçı’ların yoğun alakasıyla, kat karşılığı inşaatta bir patlama yaşanmış, tek katlı müstakil evlerin yerine, çok dâireli apartmanlar yükselmeye başlamıştır. Nisbeten lüks dâirelerin neredeyse tamamı kaloriferli olarak inşa edildiğinden ve maalesef, henüz ilçe merkezine doğalgaz da getirilmemiş olduğu için, çok pahalı, ithal kömür kullanılmaktadır. Bütün apartmanlar’da kömür yakılması, etrafı yüksek dağlarla çevrili, kapalı bir havza olan Beyşehir’de çok ciddî bir hava kirliliğine sebep olmaktadır. 
Beyşehir, her ne kadar Akdeniz Bölgesindeyse de, iklim tam olarak Akdeniz iklimi değil, Anadolu Bozkırı iklimidir. Bu bakımdan, sobalar, kaloriferler, Ekim ayından Mayıs ayı sonuna kadar yanmaktadır. Böyle giderse birkaç yıl içinde, Beyşehir halkı, hava kirliliği dolaysiyle nefes alamayacak hale gelecektir. Üst solunum yollarından rahatsızlığı olanların şimdiden çok ciddî manada sıkıntı çektikleri bir vâkıa’dır. 
Bu problemin tek çâresi yanıbaşına kadar gelmiş olan doğalgazı derhal şehir merkezine getirmek ve sür’atle dönüşümü sağlamaktır. 
Beyşehir halkına, doğalgaz’ın, temizliği, rahatlığı, konforu ve hepsinden daha da önemli olan ucuzluğu arzedildiğinde görülecektir ki, çok kısa bir zaman zarfında %95’inin doğalgaz’a abone olacağından eminim... 
BEYŞEHİR’İN TEMİZLİĞİ MES’ELESİ:  
Belediye’nin, taşeron firma’nın iyi niyetli bütün gayretlerine rağmen, Beyşehir’in, meydanlarının, ana caddelerinin sokak’ların, tarihî Taşköprü’nün, (regülatör) ve kanal’ın etrafının temiz tutulduğunu söylemek zordur. 
Türk Milleti’nin bir husûsiyyeti vardır; evlerinin içi tertemizdir, de evlerinin bulunduğu mahalle, cadde ve sokak aynı titizlikle temiz tutulmaz. Beyşehir halkı da Türk Milleti’nin kâhir ekseriyyetinden soyutlanamayacağı için şüphesiz, Beyşehir halkının tamamının evleri pırıl pırıl, tertemiz, süt dök yala! cinsinden temizdir de mahalle arası, cadde ve sokaklar, aynı titizlikle temiz değildir. 
Sokak aralarında çöp konteynerleri bulunmaktadır. Günün veya gece’nin belli saatlerinde, taşeron firmanın kamyonları, çöp konteynerlerini boşaltmakta, konteynerlerin etrafına gelişigüzel atılmış evsel atıkları toplamaktadırlar. Ne var ki, günün ve gecenin her saatinde, her ev, istediği anda evsel atıkları, kokuşmaya elverişli yemek artıklarını, çöp konteynerlerine veya çöp konteynerlerinin bulunduğu sahaya dökmektedirler. Temmuz-Ağustos aylarının yakıcı sıcağında buralara bırakılan yemek artıkları sür’atle kokuşmakta ve eşek arısı büyüklüğündeki mikrop saçan dev karasinek ordusunu çekmektedir. Zaman zaman, kanal kenarındaki apartmanlarda oturanlardan ba’zılarının evsel artıklarını berrâk su kanalına boca ettiklerine şâhid olunmuştur. 
NE YAPILABİLİNİR? Tıpkı büyükşehir’lerde olduğu gibi, her apartmana bir çöp konteyneri edinmeleri mecbur tutulabilir, dâire sâkinlerine çöplerinin hangi saatte çıkarmaları gerektiği iyice tembih edilir. Çöp kamyonları da, en geç yarım saat zarfında gelip konteynerleri boşaltırsalar bütün mahzurlar bertaraf edilmiş olur. 
Bir de şehir mobilya’larının, kameriye’lerin, kanalın iki yanının ve göl kenarının hoyratça, vandalca kullanılışı, yer yer, tahribi vardır ki, bunun ancak çok geniş bir propaganda ve yaygın bir eğitimle halledileceğini düşünüyorum. 
Cami’i’lerde din görevlilerine, okullar’da öğretmenler, yaygın eğitim birimlerine, mülkî idâre âmiri’ne ve belediye’ye çok mühim görevler düştüğüne de inanıyorum. 
Beyşehir’de oturma imtiyazına sâhip herkesin, ama herkesin, bu şehri yaşanabilir bir şehir yapmak için elinden geleni yapacağından da emin bulunuyorum..