Nerde çokluk orda .okluk demişler.

Çok denemeler görmüşüm çok denemeler yapmışım ki; Bir işi çok kişinin yapması sonuç vermiyor ya da kötü sonuç veriyor. (Organize olunca tabii de ‘Bir elin nesi iki elin sesi’)

Ama bu yüzyılda hala biz koordineli çalışmayı tam öğrenemedik... 

En iyi şekilde fırsat değerlendirilir! Mottosu hepimize işlemiş.

Bir şirket arabası düşünün, kullanan herkes bir diğerine pası atar. Araç ne temizdir ne de sorunu biter. Kim vurduya gitmiştir. Sorarsın herkes en temiz şekilde tutmuştur herkes dikkatli kullanmıştır.

Yaşantımızda da böyle güme giden çok şey vardır.

Mesela eğitim hayatımız, sürüyle öğretmenimiz olmuştur. Yıllar sonra farkedip yıkıldıklarımız hangisinin yanlışıdır  bilinmez. Hepsine dönüp sorabilsek hepsi en iyi eğitimi vermiştir mutlaka. Kurumlar da öyle.

Karı-Koca hüsranla ayrılmıştır. Sorsan ikisi de saçını süpürge yapmıştır. Kim haksız kim haklı bilemezsin. O onun özverisini, öteki onun sevgisini kullanmıştır. Bilemezsin.

Anne-Çocuk, Baba-Çocuk, Ebeveyn_Çocuk ilişkisinde de hatalar karşıya, güzellikler kendine yorumlanır.

Kötü sonuçlanan bir ameliyatın sonucunda bir sürü kişi vardır psikopata bağlayabileceğiniz. O yanlıştı bu kötüydü şu bunu yapsaydı diye... Ama sorun, hastabakıcısından ameliyathane ekibine tüm ekip  hepsi canla başla çalışmıştır. Kötü yapan kimse yoktur.

Bir suçluyu kalabalık bir grup linçe kalksa hepsi tüm kiniyle çalışır. Öldürücü darbeyi vuran kimdir bilinmez.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Buraya neden geldim?

Haftasonu Bursa- Gölyazı’daydım. Gezi yazımda güzel izlenimlerimi okuyabilirsiniz. Negatif eleştrilerim de bu hafta yazıma konu oldu.

3-4 yıl önce Niliüfer Belediyesi’nin Bursa ve çevresi için bir mimari düzenlemesi vardı. Oteller, alışveriş merkezleri, arastalar... Projede yok yoktu. Ve Gölyazı’da ki 80 Rum Evi’nin restorasyon çalışmaları da vardı.O dönemde projeye hasbel kader dahil olmaya başlamışken özel sebeplerden dolayı çekilmiştim. Ama Gölyazı evleri ve tarihi hakkında yaptığım sunum sayesinde hayran kaldım burayı mutlaka görmek istiyordum. 

İşte o sebeple yıllar sonra bu isteğimi gerçekleştirdim. Gittim. Düzenlenmiş bir çevre ve restorasyon edilmiş evler yerine, toz toprak içinde mutsuz köy ahalisi, çözümlenmemiş alt yapı ve her yeri kazılıp kapatılmış bir Gölyazı buldum. O tarihlere yakın tarihli, örnek olsun diye restore edilmeye çalışılmış bir iki eski ev ile o proje yıllar içinde rafta kaldığı ayan beyan ortadaydı.

Evler yıkılmaya yüz tutmuş haliyle ve birlikte kaderini yaşayan halkın isyankar bezginliğiyle aynı kaderi yaşıyorlardı. Aslına bakarsanız ne turist ne de bürokrasi istiyorlardı ve eski köy hallerinin özlemindeydiler. 

Düğün alayında göbek atanların ve yuvalarında çiftleşmeye çalışan leyleklerin dışında orada yaşayan hiç kimse mutlu değildi.

Çok üzüldüm. Antik bir yaşam alanı kazılarını bırakın ayakta kalmış eserlere bile sahip çıkamayışımız kahretti beni. 

Evet hala turist geliyor. Kimler mi? Arap turistler. Onlarda saltanat kayıklarına benzetilen ucubelerle tor tor Arapça göbek havaları çalıp, mel mel etrafa bakıp sözüm ona hava atarcasına ayakta garip hareketler yapmakta... Yerli turistler ise başka bir havada. Çocuklarına Ağlayan Çınar’ın nasıl ağladığını anlatmakta. Çizgi film kahramanı yaptılar 800 yıllık çınarı. Tükürüksüz İnsan Halleri…

Akşam olup Uluabat Gölününün üzerinden o canım günbatımına daldığımda, çevremde oluşan mesire yerlerinin gün sonunda terkedilmiş çöplük hali misalini görmezden geldim.

Gece kalacak 3 Odalı bir konaktan başka otel bulamadım. Orada da bultuğum tek odada da ne banyo vardı ne tuvalet. Kafayı balıkçılıktan çok motora takmış halk, ekmek parası içinde sabahın erken saatinde motorun ipini çekmekte. Hassas uykun varsa kalkarsın mecburen. 

Konuştuğum esnaf köyün girişinden itibaren un çuvalına dönmüş ekmek teknelerinin ne halde olduğunu anlatmasalar bile raflarda ki toz duman yaşanılası bir ortamın habercisi değildi. 

Ve köyün inşaat hali bitemiyordu.

İşte bu noktada öğrendim ki; Buraya Bursa Büyük şehir Belediyesi, Nilüfer Belediyesi ve Anıtlar bakıyormuş.Çok sesli koro...

Kardeşim biriniz üstlenin toparlayın ve burayı turizme kazandırın. 

Sarı kafalar da görelim ya!