Biz her zaman KKTC Cumhurbaşkanlığında ki makamda kim olursa olsun tüm toplumun etrafında birleşmesinde ve özellikle Kıbrıs konusunda birlik ve beraberlikten yanayız ve bu makamın tüm kesimlerce desteklenmesinden tarafız ama, bu makamın da başta kendi siyasileri olmak üzere, sivil toplum örgütlerini, basınını ve halkını kucaklaması, olası çözüm planlarının geniş yelpazelere aktarılarak ortak kararlarla görüşme masasına oturulması da olmazsa olmamızdır! Maalesef ki şu anki başkanlık makamının tutumu sanki de biraz yangından mal kaçırır bir tablo ortaya koyuyor! Bir kere her şeyden önce Kıbrıs Türk toplumunun kendi liderlerinin BM’ye gönderdiği bir mektubu bile Rum basınından öğrenmesi, hele de Rum basınında bile yayınlanmasından sonra tüm eleştirilere rağmen bunun kamuoyuna açıklanmaması yanlışta ısrar eden bir görüşün ürünüdür! Saray tarafından yapılan açıklamada bu mektubun yayınlanmamasının nedeni toplumda gerginlik unsuru olmaması nedenine bağlanmıştır. Bunun kadar yanlış ve çarpık bir düşünce olamaz! Mektubun içeriği besbelli ki görüşmelere Annan Planı kriterlerinde başlanmasıdır! Bunu halktan gizlemeye ne gerek var ki? Sağdan soldan duyulan bu bilgiler bile vatandaşın olayına tepki koymasını geciktirmemiş ve görüşmelere bu şekilde başlamak çıtanın çok düşük tutulması olarak yorumlanmıştır gelen ilk tepkilerde! Her zaman olduğu gibi Rum siyasi liderlerinin ortak paydasında iki devletlilik yoktur, ayrıca Türkiye’yi adadan ‘defetmek’ birinci hedeftir! Hristofyas’ın Atina ziyareti sonrasında ‘Ankara’yı dışlayın sonra gelin masaya oturun’ yönünde ki açıklaması bile güneydeki zihniyetin değişmediğin gösterirken, hala Annan Planı’nda ısrar etmek Kıbrıs Türkünün geleceği için büyük tehlikeler içermektedir! Çünkü karşımızda Annan Planı’na yüzde 76’lık ezici bir çoğunlukla ‘hayır’ diyen bir Rum iradesi vardır ki, bu da Annan Planı’nın nasıl olur da Rumun istediği bir şekle sokulması için çalışma yapmaya olanak vermek demektir! Ayrıca KKTC Cumhurbaşkanlığı şunu da çok iyi bilmelidir ki, halkından gizli, perde gerisinde yapacağı teklifler, önümüzde ki günlerde çok büyük iç çatışmalara neden olabilecek ve bu da bir kez daha Rumun karşısında dağılmış bir toplum var görüntüsü çizecektir! Sayın Talat’a yapılan eleştirilerden biri de etrafında topladığı beyin takımının sadece CTP menşeli olmasıdır! Tabi ki sayın Talat, böyle önemli gelişmeler öncesinde yanına en fazla güvendiği insanları toplayacaktır ama, bu kez de toplum içinden, Talat kendi arkadaşlarından başka kimseye güvenmiyor mu, ya da kendi siyasi çizgisinden farklı olanların düşüncesi hiç mi önemli değil mi sorularını gündeme getirecektir! Sayın Talat’a önerimiz şudur; Görüşmelerde nasıl bir yol izlenecek ya da görüşmelerden nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın, bunu toplumun tüm kesimleri ile paylaşmalı, alınacak kararlarda topluma da sorumluluk vermeli ve yükünü hafifletmelidir! Kıbrıs Türkü’nün 2004’teki iradeye sahip olduğunu düşünmek ve söylemek umarız sayın Talat’a zor durumlar yaşatmaz! Günün Fıkrası Akıllı kedi Adam, karısının kedisinden nefret etmektedir. Kadın evde yokken arabaya attığı gibi uzak bir mahalleye bırakır hayvanı.. Eve geri gelir bakar bizim kedi kanepenin üzerinde mışıl mışıl uyuyor.. Ertesi hafta daha uzağa bırakır.. Geri gelir bizimki gene kanepenin üzerinde!.. Bir hafta sonra daha da uzağa bırakır, geri gelir, gene evde!.. En sonunda alır hayvanı gider, gider, gider.. Akşam evin telefonu çalar.. Karısı telefonu açar. Karşısında kocası. ‘Alo? Necla kedi evde mi?’ ‘Evdeee..’ ‘Versene şu sersemi bana yolu tarif etsin..’