2013 yılı için, Newyork Üniversitesi ekonomist’i Prof. Dr. Roubini, piyasalarda çalkantılara neden olacak, ABD’deki mali uçurum belirsizliği ve Avrupa'daki borç krizi başta olmak üzere, en büyük ekonomilerin ya resesyona ya da yavaşlayan büyüme oranlarıyla karşı karşıya bulunduğunu, Çin gibi en büyük gelişen piyasaların büyüme oranlarında soğuma görülürken, Çin, Kore, Japonya, Almanya, İtalya ve İspanya'nın en kritik özerk bölgesi Katalonya gibi birçok yerde genel ya da yerel seçimler ön plana çıktığını belirtti. Artık halkın yöneticilerine güvenmediğinin de altını çizmiş oldu.
Gerçekten çok keskin bir yorum.
Türkiye’de de öngörüsü yüksek, rakamları okuduğunda ileriyi görebilen, çok kıymetli ekonomistler ve yazarlar olmasına rağmen, bir takım kaygıları sebebiyle ne yazık ki Prof.Dr.Roubini kadar açıkca ifade edemediklerine konuşmalarında şahit oluyoruz.
Ekonomik kaygılar güderek, sermayeye şirin görünebilmek ya da sistemin içinde sırıtmamak için, sürekli olarak İMKB’nin iyi durumda olduğunu, döviz kur’larının istikrarlı olduğunu belirtip, Roubini gibi profesörleri de kötümser ve kötü niyetli olarak tanımlamaları da ayrıca manidardır.
Bugün tüm Avrupa ülkelerindeki bankalar ve bazı ABD bankaları, devlet desteği ile ayakta durabiliyor. Bankaları ayakta tutma ihtiyacı duyulması gibi, ekonominin olumsuzluklarından bahsedenlerin, kötü olarak tanımlanması da aldığı eğitime ve mesleğine karşı ayrıca ihanettir. Bu ancak, şahsi menfaatlerin devreye girmesiyle görmezden gelinebilinir. Finans şirketleri ve çalışanları, ayakta kalabilmek uğruna, inanmasalarda, bir takım gerçek olmayan senaryolara müşterilerinin yatırım yapmasını sağlayabiliyorlar.
Bugün “wall street’i işgal et” eylem’inin arkasında yatanda budur. Göstericilerin çoğu wall street çalışanlarıydı. Wall street çalışanları piyasaların gerçek durumunu, finans ekonomisinde kurulmuş düzeni çok iyi biliyorlar. Taa ki bu olumsuz ekonomik sarmal, gün gelip kendi ayaklarına bastığında da sokaklara döküldüler. Seslerini yükselterek, çökmüş ABD ekonomisini ve yatırım adı altında yapılmış haksızlıkları, şirketlerin ABD yönetimi üzerindeki güçlerini ve bunun nelere mâl olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.
Bugün, Türkiye’de finans sektöründe çalışanların durumu budur. Bildiklerini paylaşmayarak haksızlıklara neden olabiliyorlar. Gün gelip kendi ayaklarına basıldığında ise, birçok kişi yada kuruluşun canı yanmış, sermayesi tükenmiş yani çok geç kalınmış olabilir.
Para yani sermaye, “wall street’i işgal et” eyleminde de belirtildiği gibi, ABD bankalarına sanal ve spekülatif sistem üzerinden, değişik türev ürünler yolu ile akabilir. 2001’de Demirbank ile yaşananlar gibi...
Dünyayı sarmış olan bu finans kapitalizmi, sürekli taze paraya ihtiyaç duymaktadır. FED’in, hiç istemesede para basmak zorunda kalmasının, arkasında yatan da budur. Bu parayı döndürmek zorunda olan sistem’in içindeki güçler, taze para gelmesiyle birlikte hemen tehditlere başlayarak istediklerini elde etmeyi bilmektedirler. Örneğin, derecelendirme kuruluşları ülke notlarını düşüreceğini, Amerikan hisse senetleri piyasasının %75’ini elinde bulunduran S&P 500’ün açıklamalarında, indeks’in düşme eğilimli olduğu, ve tabii ki bankaların piyasayı shortlayacaklarını ifade ederek istediklerini yaptırmaktadırlar.
Bu taze para ile sistem canlı kalır ve finansal oyunlara da kaldığı yerden devam edilebilinir. Sıkça kullanılan “Borsa’da oynamak” deyimi de buradan gelir. Halbuki borsa oyun alanı değil, yatırım alanıdır.
Bu arada yavaş yavaş itiraflarda gelmeye başladı. G20 toplantısından sonra AB bir açıklama yaptı. ABD’ye “bize ders verme, sen kendi sıkıntılarını öncelikle çöz, sorunun kaynağı sende” denildi. Tabii ki yine bizim ekonomistlerimiz ve yazarlarımız bunu duymazdan geldiler. AB’nin bu tür bir açıklama yapma gereği duyması, artık bıçağın kemiği’de zorladığının bir göstergesidir.
İfade edilmek istenmese de, dünya nufüsünun büyük bölümünün yaşadığı sıkıntılar çoğaldıkça, saklanabilecek bir yerde kalmadığında, itiraflarda kendiliğinden gün yüzüne çıkmaktadır. Bizimde yatırımlarımızı bu çercevede gözden geçirmemiz fayda sağlayacaktır.