Varolduğumuz ilk günden bugüne hepimizin sakinleşmek, başımızı dinlemek, uyumak, korunmak, ısınmak, güvende kalmak için barınmaya, barınakta yaşamaya ihtiyacı var. Günümüzde, sanayi ve teknoloji yüzyılında ise; Şehir hayatı içinde yine aynı beklentiler ile konuta ihtiyaç var.

Bu arada huzur bulduğumuz evlerimizin düzeni, estetiği çok önemli. Göze hitap etmeli. Şöyle uzaktan bile baksan içinde güller açmalı. İçiniz açılmalı, ferahlamalı. Hani Safranbolu evleri gibi... Bir süre önce okuduğum bir yabancı yazarın, maalesef şu an ismini hatırlayamadım için beni affetsin, şöyle yazmıştı; “Hayvanlar da yemek yer insanlar da, hayvanlar da koşar insanlar da ama hayvanlar resim çizemez, hayvanlar heykel yapamaz, hayvanlar enstrüman çalamaz.” diyordu, bayılmıştım bu söylemine... Evet hayvandan bizi ayıran en temel özelliğimiz sanattır. Estetiğin, güzelliğin, sanatın ruhumuza ve bedenimize iyi gelmesidir. Aklımızı hürleştirmesi, ilham perimizi ortaya çıkarması, yaratıcılığımızı coşturması, bizi ileriye koşturmasıdır. Bu sebeple eski Türk evlerine baktığınızda güvenliğinin yanı sıra, harika bir tasarım ve süsleme sanatı da uygulanmıştır. Bol bol sanatsal el işçiliği vardır. İçeride planlanan şömineye kadar süslemeler ile doludur. Dışarıdan görünüşü coğrafi özelliklere göre değişkenlik gösterebilir. Lâkin şöyle uzaktan onu seyretmeye, hele o cumbalı pencerelerin süslemelerine adeta hipnotize olmuş gibi, şaşkınlıkla, hayranlıkla bakarız. Biliriz ki o evde estetiğe, ruha, güzelliğe, ahlaka, insana kıymet veren insanlar yaşar. Naif düşünceli ev sahibesi, evinin önünden geçen insanların bile güzellikler içinden geçmesini istemesi, komşusuna verdiği değeri böyle haykırır Dünya’ya...

İşte o yaşadığımız sokak, barındığımız evde mesela bizi hayvandan ayıran önemli detaylardan biridir.

Bugün üst üste yapılan tek tip, düz, estetikten uzak, mahkeme suratlı, hapishane modelli sitelerde pekte ayrıştığımız söylenemez.

Ve daha da kötüsü bu şekilsiz evler, halkın alabileceği rakamların kat be kat üzerine çıkmış durumda... Hem estetikten yoksun hem de alınamayacak kadar pahalı olması insanlık onurumuzu açıkcası inciten bir durum.  

Temelde bu yüksek artışın sebebini iki madde olarak özetleyebiliriz. Çünkü  diğer detaylar bu maddelerin alt kırılımlarıdır.

Birincisi; Yabancıların bu topraklarda yaşamadan, süre geçirmeden, mücadele etmeden, dil öğrenmeden, sınava bile tabi olmadan sadece 400.000 dolar vererek, adeta Türk’ü, varlığını aşağılarcasına, ‘para bende olurum’, ‘işte Türk’lük bu kadar basit’ dercesine sadece bir ev alarak vatandaşlık verilmesidir. 

Şimdi yabancıyı kınasan “Senin deden, atan bu topraklar için savaştı, mücadele etti. Burada öldü, onuruyla da toprak oldu. Sen ise o toprağı yabancıya sattın. Ona lâyık olamadın. Mirasyedi oldun. Belki aldandın ama sende üç beş kitap okuyup cevherine ulaşabilseydin be kardeşim, beceremedin şimdi sen düşün. Gerçi düşünmedin de bak ne hale geldin, parası karşılığında toprak olmuş atanı, babanı yabancıya satıyorsun.” der. Donar kalırsın, zorla mı alıyoruma getirir. ‘Muhtaçsın işte’ ifadesini yüzüne yüzüne vurur...

Haliyle Arap, Suriye, Afgan, Pakistan, Filistin’den gelen ekstra konut talepleriyle konut fiyatlarımız yükseldi. Vatandaşlık talep edenlere dikkat edin lütfen. Hepsinin ortak özelliği kendi ülkelerinde Demokrasi kuramamış ya da var olan Demokrasinin bitmesine göz yummuş, halkın egemenliğine, adaletine inanmayan insanlar. Kahin kral seven, tek adam seven insanlar. Peki şimdi neden bu insanlara, bu koşullarda vatandaşlık veriliyor? Sorusunun manevi cevabı elbette yok... Var diyen oluyorsa “Ona neden Annesini orada bırakmış?” diye sorarlar. Ama maddi cevabı var... 

Dünya ticaretinde fark yaratacak ürün üretmeyi bırakarak, nüfusa oranla ucuzu hatta fasonu bile üretme sorunu yaşayarak, vatandaşlığını satarak günü geçirmeye, geleceği bitirme gayretiyle, torunlarımıza “Göremedik maalesef, o günkü lüksümüze, tembelliğimize daldık, sizler aklımıza bile gelmediniz. Uyaranlar oldu ama onlara kulaklarımızı kapattık.” Nasıl diyeceksiniz?..

İkinci sebebi ise enflasyon verileri açığa çıkartıyor. TÜİK’e göre; Mayıs 2022 tüketici enflasyonu %73,50, üretici enflasyonu %132,16 açıklandı. Arada uçurum var. Ve bu uzun zamandır böyle devam ediyor.

Kabaca şu demek... Genel ortalamada, üretici 132 liraya imal ettiği ürünü 73 liraya satabiliyor. Yani her bir 73 liralık üründe 49 TL zarar ediyor. Demek ki sanayide, üretimde kalmak sermayesini hızla eritiyor. 

Bu duruma düşen sanayici de mevcut piyasanın inşaat konjonktürüne uygun, kendince bir yol bulmuş... O da yeni bir türev fon, bono ya da daha da benzer ifade ile kendi bitcoinini yaratmış. Olmuş sana BitKonut... Evet topluca, çok sayıda konut almaktalar. Sermayesini konut almak için kullanıyor. Çünkü günümüz şartlarında sanayicilikten çok daha fazla parayı, ranttan, faizden kazanabiliyor. Rantta tam da insana, topluma katkı sağlamadığı için haram. Üretimi engellediği için haram. 

Sanayicilerimiz sermayeleri ile konuta hucüm ederek konut fiyatlarının tıpkı bitcoin gibi tırmanmasına sebep oluyor. BitKonut’larından çok daha fazla kazanıyorlar. Haliyle kendisi aşırı rant elde edip zenginlerken, toplum aynı oranda fakirleşiyor.

Hatırlarsınız! Bir dolardan satışa çıkan bitcoinler, üretimden kaçanların barınağı olmuş ve 65 bin dolara kadar çıkmıştı. Sonra tabi hızlıca içi boşaltıldı. Neden fiyatının düştüğünü bile kimse anlayamadı. 30 bin dolara düştü... Olan yüksek fiyattan Bitcoin alan ve yüksek fiyattan satamayan yatırımcılara oldu. Bir kaç kişide köşeyi döndü. Yani yüksek fiyattan almışların parasını, cebine atıverdi.

Okuldan yeni mezun olmuş, evlenme hayalleri kuran gençlerimiz, geleceğimiz 65 bin dolar verip nasıl bitcoin alamaz ise... En düşüğü 3 milyon, daha iyisi 20 milyona kadar çıkan evleri de alamazlar... Hemde cumbalı, süslemeli, huzur veren, ilham veren evleri değil, mahpushane suratlı evleri bile alamazlar. Yeni mezun gençlerimizin şu an alabileceği ortalama maaş 7 bin TL’dir. Karı koca çalışsa 14 bin TL eder... Yoksulluk sınırı 19 bin TL olduğu bir İstanbul’da diyelim ki yemedi, içmedi, yola çıkmadı, sinemaya gitmedi, çadırda yattı 10 bin TL ev taksiti için ayırdı... Faizi hariç, sadece anaparasını ödemek için 80 yıl boyunca kredi ödemesi gerekiyor. Yani ömrü yetmiyor ve çocuğuna ev taksitini miras bırakıyor... 

Olacak şey değil, kabul edilebilecek şey değil... 

Elbette halk en sağlıklı şekilde önlemini alacaktır. Tekrar insan onuruna yakışır bir hayat için mücadele edecektir. Egemenliğin, iktidarın kendi elinden kayıp gitmesine müsaade etmeyecektir. Türk egemenliğine tehdit oluşturan suni vatandaşlar kendi memleketlerine gidecektir.

İşte o zaman ‘BitKonut’lar da hızla eriyip, fiyatı normalleşecektir. Alınabilir, ‘Huzurkonut’lara evrilecektir.