Demokratik rejim ile idare edilen ülkelerde milletin, seçmenin kararı genelde 4 yılda bir yapılan seçimlerde önlerine konulan sandıkta tecelli eder. Bu durum genel milletvekili seçimleri ile yerel yönetim (belediye) seçimlerinde de aynıdır. Halk adaylar arasından seçtiği, kendisini yönetmesini uygun gördüğü yöneticileri, insanları göreve getirir. Demokrasilerde gruplar, platformlar, dernekler, vakıflar, konferanslar kurmak, konuları tartışmak, ülke için çözümler üretmek serbesttir. Ancak bu yapılanlar kanunlara, nizamlara ve müesses düzene aykırı olmamalı ve cebir, şiddet içermemelidir. Bilindiği gibi demokrasilerde, hürriyetler bir diğer şahsın hürriyetini taciz etmemek kaydı ile serbesttir. Yukarıda ifade ettiğim grupların, siyaset yolu ile ülkeye hizmet etmeleri için partileşmeye gitmeleri zaruridir. Platformlar da, gruplar da güzel fikirler. Öneriler ortaya atılır, ancak bunlar parti şekline bürünmezse güzel, iyi düşünceler olarak kalır. Partileşen gruplar, halkın (milletin) karşısına "Bizi seçerseniz biz şu işleri yapacağız, sizi şu noktadan bu noktaya getireceğiz" diye çıkarlar. Eğer halkı ikna eder, oy alırlarsa ülke yönetimine gelirler, ülkeyi, halk adına halk için belli bir süre idare ederler. Eğer millet bu seçtiklerinden memnun ise hayat şartları bir önceki döneme göre iyileşmişse o seçtiği kişi ve partiyi tekrar seçer, "Sen iyi çalışıyorsun göreve devam et" der. Burada en önemli kıstas, halkın seçim dönemi sonunda seçimden önce içinde bulunduğu durumdan daha iyi şartlara kavuşmasıdır. Şimdi önümüzde mahalli seçimler var. İstanbul'u ele alalım. Şuanda işbaşında bulunan İstanbul Belediye Başkanı 5 yıldır İstanbul'un sorunlarını çözümleyebilmiş midir? İstanbul'un devasa sorunları tabiî ki bu belediyenin suçu değildir. Ulaşım (trafik), yol, su, elektrik, temizlik, çevre, konut, park/bahçe vb. sorunlar mevcut. İstanbul'da halk eziyet altında bu sorunlarla boğuşuyor. İstanbul'da bir yerden bir yere gitmek büyük mesele. İngiltere'den 2,5 saatte geliyorsun, Kadıköy'e, eve 2,5 saatte gidemiyorsun. Ulaşım ve trafik nedeniyle ambulanslar geçemiyor, insanlar ölüyor. Sokaklar köpek dolu, insanlara saldırıyorlar. İstanbul'un temiz bir şehir olduğunu, düzenli bir kent olduğunu söyleyebilir misiniz? İstanbul'un sokaklarında güvenli biçimde dolaşmak mümkün değil. Bununla beraber bir tek konunun hakkını vermek lazım. Parklar ve Bahçeler Müdürlüğü iyi çalışıyor. Çiçekler, laleler pek güzel. Ama sadece bu kadar... Ulaşım/trafik/göç kadar feci olan, sağlıksız imar ve çevre ihlalleridir. İstanbul'da yeşil alan, park bırakmamaya yemin etmiş olan zihniyet, sağlıksız şehirleşmeye ve imara cevap veriyor, göz yumuyor. Yer kalmadığından şimdi otoyol kenarlarındaki yeşil yerler tahrip ediliyor. İşte Çağlayan'da yeşil alanı tarih edip, Adalet Sarayı yapıyorlar! İşte Selamiçeşme'de Meteoroloji bahçesi olarak bilinen, deprem gecesi sığındığımız ve özgürlük parkının tabi uzantısı olan, ağaçların ve yeşilin bulunduğu alana taş beton yığını yapılıyor. İşte Mecidiyeköy'de eski iftar çadırı bulunan yere iğrenç beton yığını dikiliyor. Bununla da yetinmeyecekler. Mecidiyeköy, Ali Samiyen Stadı ile eski likör fabrikasına, Erenköy, İl Tarım Müdürlüğü arazisine de göz dikmişler. Oraları da talan edecekler. İşte karayolları (Zincirlikuyu) arazisi. Buralar park, yeşil alan olmalı ve gelecek nesillere bırakılmalı! Ama, heyhat! Vicdan sahibi olmayanların elinde. Ağaç, bitki, orman tahrip ediliyor. İşte yasak olmasına karşın su havzaları villa ile dolduruldu. Şimdi şuranın altını çizelim. Bu yeşil alanları alanlar, tahrip edip iğrenç beton yığını dikenler mi rant elde ediyor, cebini dolduruyor, yoksa bunlardan mahrum kalan halk mı, vatandaş mı mağdur oluyor? Vatandaşın durumu 5 yıl öncesinden daha iyi mi? Yoksa daha kötü mü? Önümüzdeki yerel seçimlerde, ben İstanbul'da oturduğumdan İstanbul halkı diyorum bunun kararını vermelidir. Diğer şehirlerde de aynı değerlendirme yapılmalıdır. Belediye başkanları buna göre seçilmelidir. Bu seçimler 5 yılda bir yapılıyor. Bu seçimlerin erkeni de yok. Bir defa yanlış yapıp seçtiniz mi, o adamlara 5 yıl tahammül etmek zorundasınız.