T.C. Anayasası, Parlamenter Sisteme uygun olarak, Başbakana önem ve öncelik veren bir statüye sahiptir. Devletin ve Cumhuriyetin başı olmasına rağmen Cumhurbaşkanı, fiiliyatta çok fazla yetkilerle techiz edilmemiştir. İngiltere, İspanya gibi ülkelerde olduğu gibi, tam olarak sembolikte değildir. Türkiye Cumhurbaşkanları isterlerse Hükümetin hazırlayıp, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirdiği yasaları veto edebilir, Anayasa Mahkemesine götürebilir, karar ve atamaları onaylamayarak icraati durdurabilir.
Yapılan son Anayasa değişikliği ile bundan sonraki Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi öngörülmüştür. Bana göre, Türkiye’nin yapısına pek uygun olmayan bu yeni seçim statüsü, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanacaktır. Halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanlarının, bundan sonra daha bağımsız ve Anayasada kendisine verilen yetkileri tam olarak kullanabilir konumda olması hususu ortaya çıkacaktır. Daha önce olduğu gibi Cumhurbaşkanları, kendisini aday gösteren parti veya parti başkanına minnet ve bağlılık duymayacak ve temenni edilir ki, kendisine atfedilen Çankaya Noteri iddiasından da kurtulacaktır.
Öte yandan İngiltere ve birçok demokratik parlamenter rejime sahip olan ülkelerde olduğu gibi, İktidara gelen partinin başı olan, Başbakanın yetkileri bizde tartışma kabul etmeyecek kadar geniş ve yaygındır. Hele son zamanlarda görüldüğü gibi, her alana uzanmaktadır. Bazen başbakanların Meclis grubundaki sayısal üstünlüklerine güvenerek, bu yetkilerini tek adam pozisyonunda kullanabildikleri de gözlemlenmiştir! Nihayet, Meclis grubunu oluşturan Milletvekillerinin listeye alınması, seçilmesi, bu imkanlarını kaybetmemek içgüdüleriyle, bağımsız ve vicdanlarının seslerini dinleyerek hareket etmelerini önlemektedir. Milletvekilleri biliyorlar ki; Genel Başkana, Başbakana karşı çıkmanın faturası ağırdır ve böyle davranan Milletvekillerinin bir daha Meclise gelmeleri mümkün değildir. Bu nedenle Milletvekilleri, Başbakana aykırı olmayan, onun hoşuna giden, davranış ve söylemleri yerine getiren ve Mecliste kendi grubunun getirdiği kanunlara otomatikman el kaldırmak suretiyle, onaylayan bir konumdadırlar.
Denilebilir ki, Milletvekilleri dar bölgeye göre, ön seçim yapılarak listelere girebilsinler. Teorik olarak bu yaklaşım doğrudur ve bu yaklaşım Milletvekillerini sadece kendisini seçen halka karşı sorumlu olduğu bir durumu ortaya çıkartır. Ancak, ben Milletvekilliğim zamanında biliyorum ki, partimizin genel başkanı bir ön seçim uygulaması yaptı. İl ve ilçe teşkilatlarında ne kadar başkan ve yönetim kurulu üyeleri varsa, birbirlerini seçtiler, partiye hizmet etmiş Bakanlık yapmış, eğitimi, bilgisi  ve tecrübesiyle mutlaka partinin temsilcisi olarak, Mecliste bulunması gereken kıymetli zevat liste dışı kalmışlardır. Yani, daima ön seçim diye tutturanlara, söylemek isterim ki, ön seçim sistemi çok fazla gerçekçi değildir ve değerli insanların meclise girmesine el vermemektedir.
Bizde Başkanlık sistemi, ne zaman Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırsa ve İktidar Partisinin başı, o makama niyetliyse, gündeme getirilir ve parti başkanı icraat kudretini ve partisindeki otorite ve yetkiyi kaybetmemek için Başkanlık sistemine göre Başkan olmak ister. Oysa, objektif olarak değerlendirildiğinde, Başbakanların tek adam durumunda, Başkan gibi hareket ettikleri de malumdur.
Altını çizerek ifade edeyim ki, kanaatimce Türkiye, henüz Başkanlık sistemine hazır değildir. Başkanlık sistemine karşı olanların öne sürdükleri argumanlar, “Efendim, Başkanlık sistemi, yeni diktatörler, tek adamlar ve padişahlar ortaya çıkarır” demeleridir. Yukarıda ifade ettiğim gibi, Mecliste yüksek çoğunluğa sahip parti başkanının tek adam gibi, hareket ettiği zamanlar görülmüştür. Parlamentoya dayalı sistem olsun, Başkanlık sistemi olsun, önerileri ve teklifleri bir kişinin siyasi ve insani ihtiraslarına göre biçimlendirmek doğru değildir. Bakarsınız günün birinde, öyle bir Başkan ülkenin başına gelir ki, vatan ve milletinin refah, esenliği ve yüksek çıkarları için gecesini gündüzüne katar, ülkesi için eşi görülmemiş icraatleri yapar ve ülkesini ihya eder. Bu nedenle, Başkanlık sistemi Türkiye için erken olmakla birlikte, bu konuyu ortada aday olanların arzularına göre değil, ülkenin menfaatlerine göre en rasyonel ve objektif biçimde değerlendirmek en doğrusu olacaktır.

NOT: 2014 Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimi birçok süprizlere gebe olup, halk seçeceği için, hiç kimse Cumhurbaşkanlığını çantada keklik olarak görmemelidir.