Dün BBC Türkçe servisinde uzunca bir söyleşi gerçekleştirdim. Programın yapımcısı ile canlı yayında KKTC genel seçimlerini ve neden sonuç ilişkilerini değerlendirdik. Bizi en etkileyen ve düşündüren de program yapımcısının Avrupa basınının seçimlerle ilgili kullandığı başlıklar oldu. Avrupa basını genelde Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün kazandığı yönünde manşetler atmış! Yani, UBP’nin seçimleri önde bitirmesi ve iktidara gelecek olması ‘çözümsüzlük’ nedeni olarak Avrupa kamuoyuna duyurulmuş! İçimiz burkulmadı desek yalan olur… Demek Avrupa basını ile diğer tüm organları ile bizi şimdiye dek hiç anlamadı, bundan böyle de anlamayacak! Bir kere, Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün kazandığını söylemek hatta düşünmek Kıbrıs Türk insanının iradesine saygısızlık anlamındadır! Kıbrıs Türkü, demokrasinin en doğal gereği olan seçimlerde iktidar partisini değiştirmiş ve bunun adı ‘çözümsüzlük’ olmuştur! Bu bakış açısı bile, son yıllardaki tüm gelişmelere rağmen Kıbrıs Türkünün anlaşılmak istenmemesinin en net göstergesidir. Bu konuda Avrupa’ya sormak gerekiyor; Kıbrıs Türkü bundan önceki genel seçimlerde ‘çözüm’ isteyen siyasi partileri desteklemiş de sonuçta ne olmuştur? Avrupa bunun karşılığında kime ödül vermiş kimi cezalandırmıştır? Eğer, 2004 yılındaki referandumda sandıktan yüzde 65 ‘evet’ oyu çıkaran Kıbrıs Türkü bu nedenle Avrupa tarafından anlaşılmak istenseydi ve bunu da gösterseydi, sonuç böyle mi olurdu? Referanduma çözüm istencini ortaya koymayan Rum kesimi AB üyeliği ile ödüllendirilince Kıbrıs Türkünün çözüm heyecanının kalmaması gayet doğal bir olay değil mi? Sonra UBP’yi ‘çözüm istemeyen parti’ olarak bütün dünyaya lanse etmek ne kadar doğru bir eylemdir? BBC programcısı, UBP iktidarı ile çözümün ne kadar yakın ne kadar uzak olduğunu da sordu… Bize göre Kıbrıs’ta CTP çözüme ne kadar yakınsa, UBP’de aynı eşitlikte çözüme uygundur! Avrupa bildik kafayı bırakıp artık şu gerçeği algılamak zorunda; Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün önündeki engel Kıbrıs Türkü değil, ırkçı zihniyeti ve adadaki hakimiyeti elinden bırakmak istemeyen ardında kilisenin olduğu Kıbrıs Rum yönetimidir… Avrupa Kıbrıs’ta gerçekten kalıcı ve yaşayabilir bir çözüm istiyorsa, hedefi iyi belirlemeli, 2004 referandumunu da hiç göz ardı etmeyerek, oklarını artık Kıbrıs’ın güneyine çevirmelidir. Zira, artık bundan böyle çözümün anahtarı biz de değil, Enosis hayaliyle yanıp tutuşan, kuzeyi Türksüzleştirme istemini açıkça dile getiren Hristofyas yönetimindedir. UBP-ÖRP koalisyonu ağır basıyor! Seçim heyecanının hemen ardından şimdi de gözler yeni hükümet modelinin nasıl olacağı tartışmalarını beraberinde getirdi. 26 milletvekili ile güçlü bir şekilde iktidara geleceği kesin olan UBP’nin AKP ile ilişkilerini düzlüğe çıkarabilmek için ÖRP ile bir koalisyon hükümeti kurması ilk seçenek olarak görülüyor. Hatta siyasi kulislerde olası bakanların isimleri bile konuşulmaya başlandı. Bize gelen duyumlara göre bakanlık için konuşulan milletvekilleri şöyle: Başbakan: Derviş Eroğlu Dışişleri Bakanı: Turgay Avcı (Hüseyin Özgürgün) İçişleri Bakanı : Nazım Çavuşoğlu Tarım Bakanı : İrsen Küçük Sağlık Bakanı : Şerife Ünverdi Maliye Bakanı: Ersin Tatar Milli Eğitim Bakanı: Kemal Dürüst Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı: Ahmet Kaşif Ekonomi ve Turizm Bakanı: Hasan Taçoy Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı: İlkay Kamil Kadınlar mutfakta kaldı! Seçim sürecine hızlı başlayan ve kamuoyundan da büyük destek alan kadın adaylar birlikte mücadele edeceği yerde birbirini kesme yolunu seçince bu kez de milletvekilliği sayısında yeterli sayıya ulaşamadılar ve tam manasıyla mutfakta kaldılar. 55 kadın adayın yarıştığı seçimlerde sadece 4 aday meclise girme şansı elde ederken, bunda kadın örgütlerinin de yeteri kadar kendi hem cinslerine destek vermediği ya da desteğin yeterli olmadığı görülüyor. Önümüzdeki dönemde de meclisimiz erkek ağırlıklı olarak devam edecek ve bayanlar evde yemek pişirip eşlerinin gelmesi için akşam olmasını bekleyecek!.. Günün Fıkrası Tavukçu Temel tavukçuluk yapmaya karar verir. Gider 250 tane civciv alır ve getirip ayaklarından tarlaya eker. Sabah öldüklerini görür. Herhalde ters taraftan ektim diye düşünerek ertesi gün de yine o kadar civciv alır ve bu sefer de kafalarından eker. Sonuç yine hüsrandır. Bir mektup yazarak durumu İstanbul'da veterinerlik fakültesindeki amcası Dursun'a bildirerek bilgi ister. Bir süre sonra cevap gelir: - "Haçan sen oranın toprağından numune gönder de inceleteyum."