Büyük Atatürk, Türk Milletinin kurtarıcısı ve çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin kurucusudur. Kendisini vatanına, milletine adamıştır. Cumhuriyete kadar olan süreçte, birçok kez ihanete uğramış, isyanlara muhatap olmuştur. Başta İsmet İnönü ve Celal Bayar olmak üzere, kendisine inanan arkadaşları ile mücadele ederek, zafere, başarıya ulaşmıştır. 

Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye, yokluklar, mahrumiyetler, iktisadi ve sosyal sıkıntılarla, hastalıklarla boğuşuyordu. Ülke harap ve muzdaripti. Düşünün o yıllarda sadece 366 doktorumuz vardı. Birçok yetişmiş insanımız, savaşlarda şehit olmuştu. Biz, Atatürk’ün çocuklarıyız, nesliyiz... Atatürk İlke ve İnkılaplarının yılmaz bekçileriyiz. Mülkiye girerken,  DPT’ye intisap ederken, Cumhuriyeti kuranların çektikleri ızdırapları, mahrumiyetleri bilerek, anlayarak, Büyük Atatürk’ün “Muasır Medeniyetler seviyesine erişmek” hedefini şiar edindik. Bu hedefe ulaşmada katkımız olsun, Atatürk’e ayık olalım diye çaba harcadık... Türkiye’ye “Çağ Atlatmak” vizyonuna sahip bir partide, Anavatan Partisi’nde, siyasete girdim. Milletimin temsilcisi olarak, şerefle TBMM’de görev yaptım.

Türkiye gelişmiş ülkelerde ne varsa, onların refah düzeyleri ne ise, asgari o seviyeye gelmeliydi. Hatta daha iyisine erişmeliydi. İnsan hak ve hürriyetlerinde, sosyal adalet ve sosyal güvenlikte, eğitimde, sağlıkta, ekonomide, sosyal hayatta, sanat ve kültürde, her alanda kalkınmış bir toplum olabilmemiz için kalkınma planları, yıllık programlar hazırladık. DPT çok önemli bir kuruluştu. Amacımız, büyük, güçlü, çağ atlayan bir Türkiye idi. Tüm fertler, en ileri refah standartlarına sahip olmalıydı. Türkiye tüm dünyada gıpta edilen, saygı duyulan, fertlerinin Türk olmaktan gurur duyacağı bir devlet olmalıydı.. Fikir, inanç, düşünce, teşebbüs, girişimcilik hürriyetlerinin, tüm kurallarıyla işlediği, fikirlerin, çekinmeden, korkmadan hür ortamda ifade edilip, yazılabildiği bir ülke olmalıydı. Bu bağlamda gericiliğe, yobazlığa, bilim karşıtlığına cevaz verilmemeliydi. Asıl meselemiz, bu yaklaşımlarla Atatürk’e layık olabilmekti... 

1923’te, Cumhuriyetimizin, 100 yılını idrak ediyoruz. Üçüncü planı hazırlarken, 1973 yılında, birde ‘Uzan Vadeli Perspektif plan’ hazırlamış, Türkiye’nin 1995 yılında, Avrupa’nın gelişmiş ülkeleri seviyesine ulaşmasını öngörmüştük. 1983 yılında da, iktidara geldiğimizde, Özal’ın ifadeleri ile “Türkiye, 21. yüzyılın başlarında, dünyanın en gelişmiş ilk 10 ülkesi arasında girecek, 21. Yüzyıl Türk Asrı olacaktır” demişti. Vizyon ve misyonumuzu, Birinci ve İkinci Transformasyon hamlemizi, bu hedefe kilitlenerek hazırlamıştık. 10 Kasım 2020’ye geldiğimizde, hangi noktada olduğumuzu, Türk Milletinin takdirine bırakıyorum. 

10 Kasımlar, Atatürk İlke ve İnkılaplarının, yılmaz bekçileri olan, Annem Öğretmen Neriman Hocanım (vefatı, 10 Kasım 2007) ile Babam Orman Y.Mühendisi Cevat Ziya Maruflu’nun (vefatı, 10 Kasım 1972), ölüm yıldönümleridir. İlahi takdir, onları Büyük Önder ile aynı günlerde Allah’ın rahmetine kavuşturdu. 10 Kasım’da, Büyük Atatürk’ü, Annemi ve Babamı özlemle, rahmetle anıyorum. Ruhları şad olsun...