Bankalar ya da kredi veren diğer kuruluşlar, kendisinden kredi isteyen kim olursa öncelikle risk analizi yaparlar.

Kredi verecekleri kişi, kurum, kamu farketmez kim olursa, şu sorulara cevap ararlar…

  • Borcunu vadesinde ödeyebilecek mi?..
  • Borç ödeme gücü, varlıklarının durumu?..
  • Cirosu?..
  • Toplam kredisinin, cironun %30’unu aşıp aşmadığı?..
  • Kârlılığı var mı?.. Cari açığı var mı?..
  • Yöneticileri yetkin mi?.. TTK ifadesi ile basiret sahibi mi?..

Gibi bazı cevapları ararlar… Kredi veren için bu rasyolar olmazsa olmazdır. Kredi borcunun minimum 3 katı ciro yapılması, faizin sağlıklı tahsil edilebilme göstergesidir. Bu basit sorgulamalar ile bile eksiklikler apaçık ortaya çıkarır.

Bankalar bu incelemelerin ardından kredi talep edene puan verir. Bu cevapların tamamı noksansız ise 10 puanı alır… Biraz noksan ise 9, biraz daha noksansa 8, gerçekten kötüyse 3,2,1’e kadar puanlanır.

Bu puan durumu kredi verip vermemekten çok uygulanacak faiz yükü için önemlidir…

Bugün ülkemizde 10 puanlı bir şirket %18 ile bile kredi alabilir. Ama 6 puan alabilmiş bir kurumdan ek teminat istenir ve minimum %31 ila 35 arasında faiz öder. Kademe kademe 5 veya 4 puan aldıysa daha çok teminat istenir. Kefil istenir. Ödeyeceği faiz oranı %40-45’leri bulabilir…

Risk arttıkça kazançta artmalıdır…

Aksi takdirde Türkiye sınırları içinden veya dışından hiçbir banka veya kredi verenden borç alamazsın…

1, 2, 3 puan alabilmişler ise kayboluş evresindedirler. Onlara zaten kimse parasını emanet etmez… İsterse %100 faiz ödesin, borç alamaz, itibarı olmaz…

Nasıl ki! Âhlaki niteliklerinizden kuşku duyulmaya başlandığında, dini, ticari,  siyasi, ailevi deneyimlerinizin herhangi bir önemi kalmaz…

Nasıl ki! Medeniyetinize duyulan güvenin sarsılması ile birlikte, temsil ettiği toplum ve dünya görüşü değersizleşir, önemsizleşir, ilgi duyulmaz…

Ödeyemediğin borcun da varsa, mülkün, bedenin çöp olur… Gözler seni görmez olur…

Artık güven duyulmayan medeniyetin tekrar tarih sayfalarında yer bulması zordur. Ancak bir veya birkaç dahi, radikal bir fark ortaya koyarsa medeniyet, medeniyet kalabilir…

Temmuz ayına girmeye hazırlandığımız şu günlerde Mart ayının dış borç stoku açıklandı. 31 Mart 2019 itibarıyla 453,4 milyar dolar dış borcumuz varmış…

Ve bizim yaklaşık 740 milyar dolar milli gelirimiz var. Dış borcumuzun milli gelirimize oranı %60,4…

Ekonomiler de genel kabul görmüş rasyonun çok çok üzerinde…

Muhtemelen, bu borcu çevirebilmek için tekrar döviz borcu aradığımızda bir daha puanlanacağız…

%30’un riskli bulunduğu bir ortamda, %60,4 olan borçluluk rasyomuz maalesef pek iyiye işaret değil… Ayrıca bu oran geçmiş yıllara nazaran sürekli artıyor…

Kendi devlet bankalarımızın bile bu tür durumlarda puan düşürdüğü hatırlatarak, “Yabancı ne yapmaz?” diye sorgulayabiliriz…

Bu rasyolarla, tekrar borç alabilmek için çok ama çok daha fazla faiz talep edeceklerdir… İpotek, imtiyaz talep edeceklerdir… Ve artan faiz ödemelerimiz bu rasyoları her geçen gün biraz daha bozar…

Bugün yerli üretimimizin durumu pek iyi değil… TÜİK üretim rasyoları düşmekte… Bugün akdenizde araştırma yapan gemilerimizin bulguları çok kıymetli… Aynı sebep ile S-400 Rus savunma füzelerini almamız da çok ama çok kıymetli… Çünkü çok hızlı bir şekilde yeraltı kaynaklarımızı, ekonomimize dahil edebilmeliyiz…

Son olarak… Yapılan doğalgaz sondaj aramalarından gelebilecek olumsuz haber ile yaşayacağımız sıkıntılar da maalesef apaçık…