Her yıl olduğu gibi, bu yılda Kasım-Aralık 2008 aylarında Amerika'da idik. Bu dönemde, ABD'de en fazla konuşulan husus, Barrack Obama'nın, Başkan seçilmesi ve sanki mucizeler yaratacakmış gibi, halkın büyük beklentiler içine girmesi oldu. Genelde Amerikalılar, Başkan Bush'u başarısız bulurken, ancak bazı Amerikalı dostlarda "Başkan Bush, gözü kara ve cesur bir başkan olarak, ileride anılacaktır. Irak ve Afganistan operasyonları ile 11 Eylül, terör saldırısının intikamını almıştır." diye ilginç yorumlarda bulundular... Amerikan kamuoyu ve TV'lerinde gece gündüz konuşulan diğer bir hususta, üç otomobil devi Ford, GM, Chysler yetkililerinin Amerika Hükümetinden talep ettikleri para idi. Burada bazı çevreler, "Amerika'da vergi ödeyenlerin, paralarının bu şekilde birkaç gruba verilmesi yanlıştır. Madem ki, özel sektör olarak, bu işe girip, bir zamanlar servetlerine servet kattılar, şimdi de kendileri bu krizden kendileri çıksınlar", diyorlar. Amerika'da, Noel'in yaklaşması ile her taraf, fevkalade güzel süslenmiş, ışık showları her yerde görülüyor. Bu arada bizde Amerika kamuoyunda, TV'lerde her gün konuşuluyoruz. Ancak Türkiye olarak değil, Noel'in simgesi olan "Hindi/Turkey" olarak. Bir zamanlar Turkey yerine, "Türkiye" veya "Turkland" adını kullanılması için yoğun çaba vermiş, bu konuda yazılar yazmış, TBMM'de konuşmalar yapmıştım. İngilizce argosunda, "Turkey" adı aptal demektir. Bizim Hükümet yetkilileri tınmadı, Hindi olarak anılmayı, hitap edilmeyi, içlerine sindirdiler, bu durum hala sürüyor. "Turkey" adı hala değişebilir. Amerika için sistem ve standartlar ülkesi diyebiliriz. Amerikan halkı, genelde aynı şeyleri yapıyor, kalıplaşmış dille konuşuyor, aynı şeyleri yiyor ve bir sistem ve standartlar içinde, düzenli yaşıyor. Şüphesiz, bu koca ülke dünyanın süper gücü ve bir refah toplumu. Rahat, problemsiz yaşama alıştıkları için bir değişiklik, kriz, onları allak bullak ediyor. Oysa biz zaten kriz içinde, refah koşullardan uzak yaşadığımızdan daha tevekküllüyüz. Kriz, battık derken, orada işsizlik oranı %6, bizde ise reel rakamda %12. Bununla beraber, bir sistemler ülkesine yakışmayan, ABD'de daha önce bildiğimiz günlerden farklı geriye gidiş gözlemledim. Örneğin, Kennedy hava limanında, onlarca uçak bir anda iniyor, giriş işlemlerinde kargaşa ve uzun kuyruklar oluşuyor, 2 saat bekliyorsunuz. Sadece 14 pasaport noktasından giriş yapılıyor ve gelenlere ahret sualleri soruluyor, parmak izleri alınıyor. Ortaya yeni bir tablo, düzensizlik çıkıyor. Zaten Amerikalı güvenlik makamları, belki de korkudan bu işi biraz abartmışlar. Arizona'dan ayrılırken, uçağa tekerlekli sandalyede gelen 90 yaşında, felçli yaşlı bir kadını, kabaca kaldırıp, soydular, elinde su şişesi olan birisinin su şişesini bomba sanıp, suyu o kişiye zorla içirdiler, gelen giden tüm uçaklara, kesinlikle sıvı şeyler almıyorlar. Türk Hava Yollarının, mükemmel uçuşu ve ikramından sonra, eğer kendinize işkence ettirmek istiyorsanız, Amerika'da iç hatlarda uçun. Didik didik aramanın dışında, koca kıtada uçuşlar uzun, uçaklara insanları konserve kutusu gibi sıkıştırıyorlar. Koltuk araları fevkalade dar, uçaklar eski ve en ufak bir ikram yok. Her şey parayla, neymiş hava yolu şirketleri zarar ediyormuş diye, insanları insan yerine koymuyorlar. İşin tuhafı insanlarda kuzu gibi tepki göstermiyorlar. Öte yandan, Irak'ta savaşan Amerikan askerlerinin tuvalet ve duş ihtiyaçları ile kahve ihtiyaçlarının karşılanması için, konu fevkalade önemseniyor, özel ekipler planlar/programlar yapıp, Irak'a gidip çalışıyorlar. Böylesine ilginç bir ülke. Amerikalı, önüne gelen her şeye önce elleri ile dalıyor, yağlı yiyecekleri eline alıyor, yemekten sonra ağız-el yıkamak yok. Genel hijyen tedbiri almışlar, onun için ihtiyaç yokmuş. Devlet Planlama Teşkilatında çalışırken, daha sonra Pepsi Cola işi için ve 1992 yılından beri Amerika'da okuyan çocuklarım için, Amerika'ya pek çok defa gidip geldim. Universty Of California (Davies) ve Office of Economic Opportunity'de (OEO) yaptığım uzun süreli akademik programlar ve eğitim nedeniyle uzunca kaldım. Şüphesiz, Amerika Türkiye'den en az 100 yıl ileri. Ama ben gerek Pepsi Co'dan gerekse Birleşmiş Milletlerden teklif almama rağmen, gidip oraya yerleşmeyi hiç düşünmedim. Oysa Amerika'da eğitime giden ve Türkiye'ye dönsün, Türkiye'ye katkı yapsın diye beklenen, binlerce çocuğumuz ya Amerika'da kalıyor yada Amerika'ya geri dönüyorlar. Bunun nedenleri arasında, Amerikan tahsili (çoğu MBA ve PHD'li) gençlerimize, Türkiye'de iş imkanı sağlayamamamız ve YÖK denilen kurumun gereksiz denklik tutumu nedeniyle, Türk çocuklarının dışarıya gitmesine, yani beyin göçüne sebebiyet vermesidir. Bir ülkenin, bir Anayasal kurumu nasıl böyle, bile bile ülkeye zarar verir, buna nasıl müsaade eder, bunu anlamak fevkalade zordur... Ben, şimdiki YÖK Başkanı Prof. Dr. Y.Z.Özcan başkanlığındaki yeni ekibin, bu konulara çözüm getireceğine inanıyorum. New York'ta, Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Danışmanı, eski UNDP Başkanı, Değerli ve çok yakın arkadaşım Büyükelçi Dr.Üner Kırdar ile buluştuk. Beni yılar önce geldiğim, Birleşmiş Milletlere getirdi, orada arkadaşları ile tanıştırdı. Staff salonlarında yemek yedik ve fevkalade yararlı bir gün geçirdik. Bir günde UN karşısında bulunan Turkish Center'e giderek, Mülkiyeli arkadaşım, Değerli Diplomat, Birleşmiş Milletler Temsilcisi, Büyükelçi Sn. Baki İlkin'i ziyaret ederek, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine seçilmesinden dolayı, kendisi kutladım. Ayrıca verdikleri çalışma ve çabalar için kendisinin nezdinde mesai arkadaşlarını da tebrik ettim. Benim bu seyahatimin asıl amacı, Türkiye'de iş bulamadıkları için Amerika'da yaşayan çocuklarımızı görmekti. Kısada olsa onlarla birlikte olmaktan, torunlarımız Sena ve Mehmet'i kucaklamaktan mutlu olduk. Dönüş yolunda THY'nin uçağının koltuğuna oturduğunuz zaman Türkiye'ye dönüş sevinci bütün içimizi kaplıyor. Hemen nerede ise 1 aydır okuyamadığım gazetelere saldırdım. THY'da benimde görev yaptığım 1988-1991 döneminde koyduğumuz prensiplerin ve iyi hizmetin herşeye rağmen devam ettiğini görmekten memnun oldum. Hiç şüphe yok ki, çağdaş ve dünyada adı geçen bir hava yoluna sahip olmak istiyorsanız, bu kuruluşu, çağdaş, medeni ve kaliteli insanların yönetmesi gerektiğini düşünüyorsunuz. Genel Müdürü, terlikle dolaşan, apronda deve kesilen, bir hava yolunun, nasıl çağdaş olacağı da su götürür. Ayrıca THY'nin yeni ve büyük uçaklar almasına taraftarım. Ancak, Hindistan gibi ikinci sınıf bir ülkeden, eski Boeign 777 uçaklarının kiralanmasını, içime sindiremedim. Son söz olarak, herşeye, tüm sorunlara, aksaklıklara, sistemsizlik ve standartsızlığa rağmen, gene de en güzel ülke, benim vatanım Türkiye'dir.