DOĞU TÜRKİSTAN’IN EFSANE LİDERİ İSA YUSUF ALPTEKİN’İN ALTI ÇOCUĞUNDAN ÜÇÜNCÜSÜ OLAN ARSLAN ALPTEKİN’İ GEÇTİĞİMİZ PAZAR GÜNÜ KAYBETTİK. BABASININ ÖLÜMÜNDEN SONRA DOĞU TÜRKİSTAN DAVASININ DÜNYA KAMUOYUNA ANLATILMASI GÖREVİNİ ÜSTLENEN ARSLAN ALPTEKİN BU UĞURDA BÜYÜK ÇABALAR SARFETMİŞ, ACILAR ÇEKMİŞTİ. İşgal altındaki atayurdumuz Doğu Türkistan’da yaşanmakta olan insanlık dışı olaylar, ekonomik ve siyasi çıkarlar nedeniyle, dünya kamuoyuna olması gerektiği gibi yansımamaktadır. Doğu Türkistan’da yaşananlar, her yönüyle bir insanlık dramı olduğu halde, dünya medyasında gerektiği ölçüde yer bulamamaktadır. Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi. 35-45 milyon Uygur Türkünün yaşadığı Doğu Türkistan’ın yüzölçümü 1 828 418 kilometrekare; Türkiye’nin iki katı büyüklüğünde bir atayurt parçası. Çok ilginçtir, aramızda onbinlerce kilometre olmasına rağmen, Doğu Türkistan’da yaşayan kardeşlerimiz İstanbul Türkçesi ile konuşmaktadırlar. Uzun yıllar komünist bir rejimin baskısı altında yaşamalarına rağmen, Müslümanlıklarını koruyabilmişlerdir. DOĞU TÜRKİSTAN DAVAMIZI DÜNYAYA DUYURAMADIK Dünya’nın ve Türkiye’nin Doğu Türkistan’a olan ilgisizliğinin en acı, en çarpıcı örneği 2010 yılında yaşanmıştır. Bilindiği gibi, 2010 yılı, UNESCO tarafından “Kaşgarlı Mahmut yılı” ilan edilmişti. Bu vesileyle, dünyanın çeşitli ülkelerinde Kaşgarlı Mahmut’un konulu toplantılar düzenlendi, konferanslar verildi. Kaşgarlı’nın dünya kültürüne olan katkıları ve eseri Divan-ı Lügat-it Türk’ün ne kadar değerli bir ansiklopedi olduğu anlatıldı.. Ne acıdır ki, bu toplantılarda, 2010 yılına adına verecek kadar değerli bir bilim adamı sayılan Kaşgarlı Mahmut’un Doğu Türkistanlı olduğu ve bu değerli insanı yetiştiren Doğu Türkistan’ın bugün işgal altında olduğu, milyonlarca Uygur Türkü’nün kendi öz yurtlarında bir köle gibi çalıştırıldıkları, işkence görmekte oldukları hiç dile getirilmedi. 2010’un UNESCO tarafından “Kaşgarlı Mahmut Yılı” ilan edilmesinin Doğu Türkistan davasının dünya kamuoyuna duyurulması için çok önemli bir fırsat olduğu konusunda gazetemizde yazılar yazdık, Vatan TV’de programlar düzenledik. Fakat, dünya medyası da, Türkiye medyası da bu yöndeki çağrılara gereken duyarlılığı göstermediğinden, bu bulunmaz fırsat heba edilmiş oldu. Çin’in dünyanın ikinci büyük ekonomi olması, girift çıkar ilişkileri, bu insanlık dramını karartmamalıydı. Ekonomik değerlerin insani değerlerin önüne geçmesi, insanlığın gelecekte çok büyük acılar yaşayabileceğine neden olacağına ilişkin herhangi bir uyarı gelmedi bilim adamlarından. “2010 Kaşgarlı Mahmut Yılı”nda, ekonomik değerlerin insanlığın vicdanını nasırlaştırdığının en çarpıcı örneğini yaşadık. Birleşmiş Milletlerin İyilik Meleği Angelina Jolie’yi ülkeleri işgal etme gerekçeleri yaratmada başarıyla kullanan insan hakları ve demokrasi havarileri, dün olduğu gibi bugün de, Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dramını görmezden geliyorlar. 2016 yılında Çi’in ekonomik açıdan küresel lider olacak olması, Doğu Türkistan’da, kendi öz yurtlarında esir olarak yaşayan insanların dramının dünya kamuoyuna duyurulmasını daha da zorlaştıracaktır. Fakat, bütün bu olumsuz koşullara rağmen, Doğu Türkistan’da yaşanmakta olan insanlık dramını dünya kamuoyuna duyurmak, en azından bir insanlık görevidir. Kuzey Afrika’dan Afganistan’a uzanan coğrafyanın küresel emperyal sistem tarafından, “demokrasi ve insan hakları götürüyoruz” kamuflajı altında yağmalanması, Doğu Türkistan davasını savunanların umudunu kırmamalı; bütün olumsuzluklara rağmen yeryüzünde insanların da yaşadığı unutulmamalı. Ağlama Türkistan, yalnız değilsin! Hatırlayacaksınız, “2010 Kaşgarlı Mahmut Yılı”nda Çin’de yapılan Pekin Olimpiyatları’nın canlı yayınlarından yararlanan Tibetliler, yaptıkları korsan gösterilerle, davalarını dünya kamuoyuna duyurmayı başarmışlardı. Üç milyon Tibetli organize olmayı, seslerini duyurmayı başarabildiler, fakat biz, UNESCO’nun çok değerli desteğini arkamıza almayı, öz yurtlarında esir olarak yaşamakta olan 35 milyon Uygur Türkü’nün sesini duyurmayı başaramadık! Bugün, Doğu Türkistan’da doğan insanlara benliklerini unutturmak, tarihlerinden ve kültürlerinden koparmak amacıyla, Uygur Türkü değil de, Sincanlı oldukları öğretilmektedir. 35 milyon Türkün yaşadığı bu Türk yurdu, dünya kamuoyuna, Sincan Özerk Bölgesi olarak tanıtılmaktadır. Öz be öz Türk yurdu olan Doğu Türkistan’ın adı, son yıllarda Sincan oldu. Ağlama Türkistan, yalnız değilsin. “VATAN İÇİN VATANDAN AYRILIYORUZ” Doğu Türkistan’ın efsane lideri İsa Yusuf Alptekin’in altı çocuğundan üçüncüsü olan Arslan Alptekin’i geçtiğimiz Pazar günü kaybettik. Doğu Türkistan davamızın bir meşalesi daha söndü. Arslan Alptekin, babasının memuriyeti nedeniyle Çin’de, Çung-Çing’de doğmuştu. 1949 yılında, Çin’in, Doğu Türkistan’ı yeniden işgali sonrasında, Doğu Türkistan’ın efsane liderleri İsa Yusuf Alptekin ve Mehmet Emin Buğra, davalarını en iyi savunabileceklerine inandıkları kardeş ülke Türkiye’ye göç etme kararı almışlardı. Vatanlarını yeniden özgürlüğe kavuşturabilmek amacıyla yola çıkan İsa Yusuf Alptekin, Mehmet Emin Buğra ve 400 yakını, komşu ülkelerin vize vermemesi nedeniyle, Himalaya Dağları’nın karlı buzlu tepelerini aşmak zorunda kalmışlardı. 400 kişilik kafileden çoğu bu yolculuk sırasında ölmüşlerdi. O günkü koşullarda ne Türkiye, ne de diğer İslam ülkeleri Doğu Türkistan davasına gereken önemi veremiyorlardı, Dünya, hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle işgal edilen Doğu Türkistan’a karşı olması gereken ölçüde duyarlı değildi. Doğu Türkistan’ın büyük liderlerinden Mehmet Emin Buğra, Doğu Türkistan’ın davasını savunabilmek üzere yola çıkanların bu büyük yürüyüşlerini, “Vatan için vatandan ayrılıyoruz” şeklinde özetlemişti. Pazar günü Hakk’ın rahmetine kavuşan İsa Yusuf Alptekin’in oğlu Arslan Alptekin, 400 kişi olarak çıktıkları bu çok zorlu yolcukta, başta kız kardeşi Yalkın olmak üzere, pek çok yakınının donarak öldüklerini, buzlarla kaplı karlı, tipili dağlarda hayatta kalabilmek için at leşinden kesilmiş parçaları çiğnemek zorunda kaldıklarını, bu yolculukta donan ayak parmaklarının daha sonra Keşmir’de kesildiğini… konferanslarında hep ağlayarak ve ağlatarak anlatırdı: “…Böylece Doğu Türkistan’dan yeni bir hicret yolculuğuna döküldük. Doğu Türkistan Türkleri hicret ruhuyla donanarak ve kuşanarak geride bıraktıkları aziz kardeşlerini uğradıkları zulüm işkence ve hayâsızlığı bütün dünyaya haykırmak için yemin ettiler. Bundan dolayı bu zorlu yolculuğa katlanarak çıkabilmelerinin esas sebebi, ailelerinin pak ve imanlı olmalarından kaynaklanmıştır. Ve daha hala öyle düşünüyorum, iki ay süren o yolculuğu biz nasıl aşıp çıktık? Nasıl donarak ölmedik? Bir sürü donmuş insanları gördük. Yiyeceklerimiz bitti, ne yapacaktık? Aç mı kalacaktık? Büyüklerimiz ölmüş olan atların leşlerinden kestikleri etleri elimize sıkıştırırlardı. Biz onları çiğneye çiğneye yolculuğu tamamladık. Ve çok zorluklar çektik. Onları anlatmak için çok insanlar kitap yazdı, edebiyatçı olmadığımız için yazamadım. Başladım yarıda kaldı. Ama mutlaka tamamlayacağım.” (Arslan Alptekin’in kitabı “İsa Yusuf Alptekin’in Mücadele Anıları” adıyla yayınlandı.) Arslan Alptekin’in babası olan Doğu Türkistan’ın efsane liderinin mücadelesini bütün ayrıntılarıyla anlattığı “İsa Yusuf Alptekin’in Anıları” kitabını hepimiz mutlaka okumalıyız. “Arap Baharı” adı altında, Kuzey Afrika’dan Afganistan’a uzanan coğrafyanın halk ayaklanmalarıyla yeniden yapılandırıldığı bir dönemde, bu kitapta anlatılanlardan alacağımız çok önemli dersler var. Vatanın, özgür vatanın, bir insan için ne kadar önemli olduğunu, bu konuda dayanılmaz acılar yaşayanların anılarını okuduktan sonra çok daha iyi anlıyoruz. BİR DAVAYA ADANAN ÖMÜRLER Türkiye’ye ulaşan İsa Yusuf Alptekin ve yakınları 1954’te vatandaşlığa kabul edildiler. 1964’te yüksel tahsil için Londra’ya giden Arslan Alptekin, 1970 yılında babası İsa Yusuf Alptekin’le birlikte Doğu Türkistan davasını anlatmak üzere çeşitli ülkeleri dolaştılar. Askerlik sonrasında ABD’ye giden Arslan Alptekin, burada tanıştığı Özbek Türkü olan Melahat Hanımla evlendi. İkici eşi, Uygur Türkü Hacer Hanımdı. Öz vatanı Doğu Türkistan’da, babasının bütün imkanlarını Doğu Türkistan davasının savunulmasına harcamasından dolayı çok sıkıntılar çeken Arslan Alptekin, geldikleri kardeş ülkede de sıkıntılarının devam ettiğini, vatandaşlığa kabul edilmelerinin bile, Servet Kabaklı’nın araya girmesi ve Süleyman Demirel’in özel çabaları sayesinde mümkün olduğunu, 1993- 2000 yılları arasında 140 Doğu Türkistanlıyı vatandaş yapabilmek için verdiği mücadele sırasında kalp hastası olduğunu anlatırdı. Bir konferansında, babasının öldüğü gün, başsağlığı için gelecekleri beklerken evlerine polisin geldiğini ve binbir zorlukla vatandaşlığa kabul ettirdiği 140 kişinin sınır dışı edileceğini bildirdiğini anlatırken gözyaşlarını tutamamıştı Arslan Alptekin. Bu gibi sıkıntılar nedeniyle, üç kez kalp krizi geçirdiğini, beş damarının değiştirildiğini anlatan Arslan Alptekin, “Ben, Doğu Türkistan Uygur Türklerinin çektikleri acıları Türkiye’de yaşadım” demişti. “BABAM ‘VATANIM NE OLACAK?’ DİREK CAN VERDİ” Arslan Alptekin, babasının vatanım diyerek can verdiğini şöyle anlatmıştı: “Servet Kabaklı’nın getirdiği doktor muayene edip ilaç vermişti, ama acı çektiği belliydi. ‘Çok mu ağrın var baba, doktoru çağırayım’ dedim. ‘Evladım, benim acılarımı doktor dindiremez. Aziz vatanım ne olacak, sevgili milletim ne olacak?’ dedi ve ruhunu teslim etti.” Arslan Alptekin babasının 1995’te vefatından sonra gazetecilik yaptı, çeşitli dergilerde Doğu Türkistan davasını savunan yazılar yazdı, konferanslar verdi. Doğu Türkistan Göçmenler Derneği, Doğu Türkistan Dayanışma Derneği, Doğu Türkistan Vakfı, İsa Yusuf Alptekin Vakfı, Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu gibi kuruluşlarda çeşitli görevler yaptı. İlerlemiş yaşına ve kalp rahatsızlığına ve sağlığını kemirmekte olan kanser hastalığına rağmen, Doğu Türkistan davasını anlatabilmek için her fırsatı değerlendiren Arslan Alptekin, İsa Yusuf Alptekin arşiv çalışmaları için Manisa'ya gitmişti. Doğu Türkistan davasını Türk ve dünya kamuoyuna duyurma konusunda kendisine her zaman destek veren Yar. Doç Dr. Ömer Kul'un evinde rahatsızlanan Alptekin, kaldırıldığı Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde pankreas teşhisi konulması üzerine, İstanbul'a Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği’ne götürüldü. Burada eski bakanlarımızdan Prof. Dr. Ahad Andican başkanlığındaki ekip tarafından ameliyat edilen Arslan Alptekin, hastalığının ilerlemiş olmasından dolayı kurtarılamayarak hayata veda etti. Arslan Alptekin, Salı günü Fatih Camii’nde düzenlenen cenaze töreni sonrasında Topkapı Mezarlığı’ndaki aile kabristanında toprağa verildi. Doğu Türkistan davasının yılmaz mücahidi Arslan Alptekin’in cenaze töreni’ne TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, eski bakanlardan Prof. Dr. Ahad Andican, Dünya Uygur Kurultayı Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, MHP İstanbul İl Başkanı Abdurrahman Başkan, Doğu Türkistan Vakfı Başkanı Hamit Göktürk,Yesevi Vakfı Başakanı Erdoğan Yücetürk, Doğu Türkistan Gençlik ve Kültür Derneği Başkanı Tebet Yücetürk, Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Servet Kabaklı, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, yakınları ve Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlılar katıldılar. AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Alptekin'in rahatsızlığını bildiklerini ve yakından takip ettiklerini belirterek, "İsa Ağabey, bizim büyüğümüzdü. Kendisine çok saygı duyardık. Doğu Türkistan davasında bu ailenin büyük emeği var. Doğu Türkistan'da çekilen çileler, ayrı bir destandır" dedi. 
 Arslan Alptekin'in kardeşi Erkin Alptekin de çok üzgün olduğunu belirterek, Doğu Türkistanlı gençlerden, Arslan Alptekin'in yaptıklarını devam ettirmelerini istedi. Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk ise, 
Doğu Türkistan davası denince Türkiye'de akla gelen ilk ismin İsa Yusuf Alptekin olduğunu belirterek, "Türkiye, Doğu Türkistan davasını tanıdıysa ve sahip çıkıyorsa bunda İsa Yusuf Alptekin Bey'in büyük katkıları var. Kendisi vefat ettikten sonra oğlu Arslan Alptekin Türkiye'de bu faaliyetleri omuzlamış ve bu davaya çok ciddi katkılar sağlamıştır. Bugün maalesef kendisini ahrete uğurluyoruz. Kendisine Allah'tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyoruz" diye konuştu. Doğu Türkistan davasının yılmaz savunucusu Arslan Alptekin, Doğu Türkistan konusunda babasıyla birlikte verdikleri mücadeleyi anlattığı “İsa Yusuf Alptekin’in Mücadele Anıları” kitabının yanı sıra çok sayıda makalesi vardır. Doğu Türkistan konulu pek çok konferans veren Arslan Alptekin evli ve üç çocuk babasıydı. Arslan Alptekin’e Allah’tan rahmet diliyoruz. Ömrünü Doğu Türkistan davasının duyurulmasına harcamıştı; mekanı Cennet olsun. Ağlama Türkistan, ağlama atayurdum; bir Arslan ölür, bin Arslan doğar. Yetim değilsin, öksüz değilsin, yalnız değilsin. “Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk’ın”, birgün mutlaka..