ABD, saldırının onbeş gün öncesinde, Moskov’da yaşayan vatandaşlarına yaptığı uyarıda, “Kalabalık yerlere, özellikle konser salonlarına gitmeyin” demişti.

“Saldırıyı IŞİD-H yaptı” deniyor, ama IŞİD-H’nin, arkasında güçlü bir devlet desteği olmadan böylesi bir eylemi gerçekleştirebilecek gücü var mı? IŞİD-H kamuflajı altında eylemi gerçekleştiren gerçek organizatör kimdir? Saldırıyı kimin yaptığı değil, hangi amaçla yapıldığı sorulanıyor.

Stratejik konumu, enerji ve tahıl korudurunun çok önemli bir coğrafyasında olması dolayısıyla ve çeşitli bağlantıları nedeniyle Türkiye’nin, küresel çapta yaşanmakta olan bu çalkantıların dışında kalması mümkün değildir.

Dikkat! Teröristlerin Türkiye üzerinden Moskova’ya geçtikerinin, Türkiye’de Telegram üzerinden eğitim aldıklarının dillendirilmesi ve eylemi gerçekleştirdikten sonra, geldikleri beyaz arabayla Ukrayna’ya doğru kaçarken yakalanmaları, senaryonun devamında Türkiye ve Ukrayna’ya da yer verilmiş olduğunun işaretleridir. O nedenle çok dikkatli olmamız gerekiyor. Yerel seçimler heyecanını atlatır atlatmaz bu konuya odaklanmamız gerekiyor. Çünkü “Hedef Orta Koridor”dur.

Moskova’daki Crocus City Hall konser salonuna yapılan ve 143 masum insanın hayatlarını kaybetmelerine neden olan  silahlı saldırı küresel çapta ses getirdi. İstenen de buydu.. Fakat bu saldırıyla kime ne mesaj verildiği konusunda çok değişik değerlendirmeler yapılıyor. Moskova katliamı, yakın tarihin en kanlı terör saldırısı olarak tarihe geçti.

Küresel güçler arasında küresel liderlik merkezli çok yönlü bir mücadelenin yaşandığı bir süreçte meydana gelen Moskova katliamı, küresel barış konusunda duyulan kaygıların derinleşmesine neden oluyor. Şimdilerde bütün dünya bu saldırının kimi hedef aldığını, kimin kime nasıl bir mesaj verdiğini anlamaya çalışıyor.

ABD, saldırının onbeş gün öncesinde, Moskov’da yaşayan vatandaşlarına yaptığı uyarıda, “Kalabalık yerlere, özellikle konser salonlarıa gitmeyin” demişti. Saldırının yapıldığı gün, konser salonunun bulunduğu AVM’nin güvenliğinden sorumlu birimlerin giren çıkanı kontrol etmediği, dedektör taraması yapmadığı iddia ediliyor. Teröristlerin konsere gelenlere rastgele ateş etmeye başladıklarında da karşılık verilmemesi de, istihbarat zaafı ötesinde bir sorgulamanın yapılmasına neden oluyor.

Rusya gibi bir ülkede, dört teröristin ellerini kolarını sallayarak, uzun namlulu silahlarla nasıl girebildikleri büyük bir soru işareti.. Saldırı sırasında ddışarıya kaçmak isteyenler kilitli kapılarla karşı karşıya kalmalarını nasıl açıklayabiliriz?

Saldırı sırasında kullanılan yangın bombalarıyla AVM’nin çatısını çökertecek şekilde nasıl büyüyebildiği de ayrıca sorgulanıyor.

1 saat uzaklıktaki Rus özel güvenlik birimleri olay yerine gelmekte neden geciktiler? Yangını söndürmek için gelen itfaiye neden özel birliklerin gelmelerini bekledi? Saldırıdan ancak 1 saat sonra gelen özel birliklerin, “Yangın söndürülmeden içeriye giremeyiz” demelerinin açıklaması nedir?

SALDIRIYI IŞİD-H GERÇEKLEŞTİRDİ DENİYOR

“Saldırıyı IŞİD-H yaptı” deniyor, ama IŞİD-H’nin, arkasında güçlü bir devlet desteği olmadan böylesi bir eylemi gerçekleştirebilecek gücü var mı? IŞİD-H kamuflajı altında eylemi gerçekleştiren gerçek organizatör kimdir?

Saldırı öncesinde Moldova’nın Transdinyester bölgesinin bağımsızlık ilan edip Rusya’dan “korruma” istediği günlerde, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Ukrayna’ya yüklü bir silah yardımı yapacaklarını açıklamıştı. Fransa bu yardım kampanyasında elbette yalnız değildi. Rusya, bu “yardımlar” yerine ulaşmadan, Ukrayna’nın Karadeniz’le olan bağlantısını kesebilmek amacyla yapmayı planladığı hamlelere bir gerekçe mi üretmek istemişti?

Akılları karıştıran bir soru da, olay yerine beyaz bir arabayla gelen teröristlerin, ellerinde uzun namlulu silahlarla girdikleri konser salonunda 143 kişiyi acımasızca katlettikten, koskoca AVM binasını ateşe verdikten sonra, yine aynı beyaz arabaya binerek Ukrayna sınırı yakınlarına kadar nasıl kaçabildikleridir. 

Moskova katliamına ilişkin, komplo teorileriyle açıklanmaya çalışılan pekçok sorular var. Yanıtları er-geç açığa çıkacaktır, ama küresel barış konusunda kaygı duyanlar, Moskova katliamı gibi çok ciddi bir olayın üretebileceği sonuçları öngörebilmek istiyorlar. Yarınlarda, yakın bir gelecekte dünyamızın yaşayabileceği gelişmeler hepmizi yakından ilgilendiriyor.

Yaşanan olayların acımasızlığı dikkate alındığında, COVİD-19 gibi yeni bir salgınla karşılaşma olasılığını ya da dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanmakta olan yerel çatışmaların, ortak bir paydada birleşerek, yeni bir dünya savaşına dönüşme olasılığını gözardı edemiyoruz.

Saldırı sonrasında Putin’in yaptığı değerlendirmeler açıkça bir meydan okumadır. Pekçok konuda gizli ortak olarak pastayı paylaşabilen ABD ile Rusya’nın derin bir çıkar çatışması yaşadıkları anlaşılıyor.

Saldırıdan Ukrayna’yı sorumlu tutan ve Moskova katliamının, Kiev’in Rusya’ya yönelik saldırılarının bir halkası olduğunu savunan Putin, “Rusya halkını hedef alan bu saldırıyı IŞİD-H’nin gerçekleştirdiğini biliyoruz, ama emri kim verdi? Bu saldırını kimin işine yaradığını bilmek istiyoruz. Ukrayna’ya kaçmaya çalışan teröristleri orada kimler bekliyordu?” diyor.

ABD’nin dünyayı, saldırıda Ukrayna’nın parmağı olmadığına, Rusya’da yasakalanan DEAŞ/IŞİD tarafından yapıldığına inandırmaya çalıştığını savunan Putin, “IŞİD nedense hep ABD’nin düşmanlarına sa

ABD’nin oyuncusu olamam” derken olayın arka planında kimlerin olduğunu bildiklerini söylüyor.

Saldırının ilk duyulduğu andan itibaren ABD, IŞİD-H’yi ön plana çıkarmaya çalıştı, ama Putin ısrarla bu söylemi görmezden geldi ve arka plandaki gerçek operatörü, niyetini görmeye ve göstermeye odaklandı. Teröristler ele geçirilip sorgulandıktan sonra medya önüne çıkarıldıklarında, hepsinin üzerlerinde ADiDAS marka eşofmanlar vardı. Putin bu görsel mesajla, “Saldırının  gerçek faillerini biliyoruz” mesajı mı vermek istemişti?

Trump, “DEAŞ/IŞİD’i Obama ile Hillary Clinton kurdu” dediğine göre Putin’in mesajının kimi hedef aldığı belli değil mi?

Burada yeri gelmişken not düşelim, Moskova’nın en büyük AVM’sinin bulunduğu Crocus City Hall’un sahibi ve Trump Tower’ın mimarı olan Azerbaycan kökenli Aras Agalarov, aynı zamanda Trump ile Putin dostluğunun da mimarıymış, Ergün Diler öyle söylüyor.

IŞİD/DEAŞ’ın bugüne kadar kadar herhangi bir Batı ülkesine saldırı düzenlemememiş olması ilginç değil mi? Radikal İslam Örgütü DEAŞ/IŞİD’ınbir İslam coğrafyası olan Gazze’yi kan gölüne çeviren İsrail’e neden bir eylem gerçekleştirmediği yanıtı çok merak edilen bir soru.. “Biz İslam’ı tüm dünyaya hakim kılacağız” diyen DEAŞ/IŞİD Gazze’de hastaneler bombalanırken, 35 bin masum Müslüman katledilirken nerelerdeydi?

MESAJLAR NELER DİYOR?

Güvenlik ve uluslararası ilişkiler uzmanlarının, gazetecilerin değerlendirmelerine baktğımızda, Moskova katliamının devamında ne gibi gelişmeler yaşanabileceğini tahmin edebiliyoruz. Öncelikle, kendisi açısından bir beka sorunua dönüşen “Kuşak ve Yol”un önüne hem Ukrayna’da hem de İsrail’de aşılması çok güç barikatlar oluşturan, Rusya ile korkuttuğu Avrupa ülkelerini yeniden NATO yörüngesine oturtan altına toplayan  ABD, şimdi bu kazanımlarını kalıcı kılma operasyonları başlatmış görünüyor.

Avrupa ülkelerinin nükleeer gücü de olan bir ordu (PESCO) kurmaktan, yeni bir güç odağı oluşturmaktan vazgeçiren ABD, şimdi de, yllarca küresel liderlik konusunda mücadele ettiği, çatıştığı, zaman zaman işbirlği yaptığı Çin ve Rusya’yı birer etkisiz elemana dönüştürma çabasındadır. Çin de, Rusya da, yeni bir dünya düzeni oluşturma peşinde olan  ABD’nin bu ataklarını boşa çıkarabilmeye çalışıyorlar.

PUTİN “LEMAN ANLAŞMASI”NI NEDEN BOZDU?

Biden’ın başkan seçildiği günlerde yazmıştık, hatırlayanlarınız olacaktır. Biden başkan seçilmesinin hemen ertesinde, Cenevre’deki Leman Gölü kıyısındaki Parc de La Grange villasında Rusya Lideri Putin ile başbaşa uzunbir görüşme yapmış ve bazı konularda anlaşmalar  yapmışlardı. ABD’nin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaletmesini başlangıçta görmezden gelmesi bu anlaşmaya bağlanıyordu. Fakat ABD’nin,  hedeflediği sonuçları almasına rağmen, Ukrayna’ya silah yardımı yapmaya, dolayısıyla savaşa uzatmaya çalışması, kendisine baş kaldıran eski dostu Wagner’in kurucusu Prigojin’i ve azılı muhalifi Navalny’i desteklemesi, Putin’in “Leman Anlaşması”nı tek yönlü iptal etmesine neden oldu.

Küresel sermayenin evsahibi ve Kuşak ve Yol’un akıl hocası konumundaki İngiltere’nin, küresel aktörler arasında yaşanmakta olan “rekabetin” dışında kalması mümkün değildir. İngiltere şimdilik, ABD’nin politikaları paralelnde bir tutum sergileyerek sessiz ve derinden gitmeyi tercih ediyor, ama bu tutumunu nereye kadar sürdürebilecektir?

Dünyanın en borçlu ülkesi ABD, hedeflediği yeni dünya düzeninde kendisinden başka kimseye yer vermek istemiyor. O nedenle, yerel ve bölgesel çatışmaların heran küresel bir çatışmaya dönüşmesinden kaygı duyuluyor.

TÜRKİYE BU DENKLEMİN NERESİNDE?

Peki, küresel liderlik konusunda yıllardır çatışan küresel aktörlerin hepsiyle çeşitli şekilde ilişkili olan Türkiye, küresel çapta yaşanmakta olan bu “rekabet”in dışında kalabilecek midir?

Öncelikle, stratejik konumu, enerji ve tahıl korudurunun çok önemli bir coğrafyada olması dolayısıyla ve çeşitli bağlantıları nedeniyle Türkiye’nin, küresel çapta yaşanmakta olan bu çalkantıların dışında kalması mümkün değildir.

Dikkat! Teröristlerin Türkiye üzerinden Moskova’ya geçtikerinin, Türkiye’de Telegram üzerinden eğitim aldıklarının dillendirilmesi ve eylemi gerçekleştirdikten sonra, geldikleri beyaz arabayla Ukrayna’ya doğru kaçarken yakalanmaları, senaryonun devamında Türkiye ve Ukrayna’ya da yer verilmiş olduğunun işaretleridir. O nedenle çok dikkatli olmamız gerekiyor. Yerel seçimler heyecanını atlatır atlatmaz bu konuya odaklanmamız gerekiyor. Çünkü “Hedef Orta Koridor”dur.

Türkiye, “Kuşak ve Yol”un Orta Koridoru’nun en önemli geçidinde olmasından dolayı, Çin’in en çok ilgi duyacağı bir ülkedir. Aynı nedenle, ABD ‘nin ilk fırsatta kapısını çalacağı bir ülkedir Türkiye..

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine göz yumarak korkuttuğu ve NATO’nun kanatları altına aldığı Avrupa ülkelerini Rus doğalgazına bağımlı olmaktan kurtarmış, ama başka bir alternatif sunamamıştır.

Doğu Akdeniz’den çıkaracağı doğalgazı Güney Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya pomplamayacağını duyuran ABD, bunu kısa zamanda başaramayacağını çokiyi bildiğinden, bu konuda da Türkiye’nin kapısını çalmaya mecburdur.

Hepsinden önemlisi, kendisi açısından bir beka sorununa dönüşen “Kuşak ve Yol”un en öneli güzergahı olan Orta Koridor’un en öemli geçidi Türkiye-Azerbaycan coğrafyasıdır. Anlaşlacağı gibi ABD’nin, “Kuşak ve Yol”un Orta Koridor’unu kontrolü altına almadan küresel lider ola şansı yoktur ve bu nedenle de Türkiye’nin kapısını çalacaktır. Türkiye, bu konuda “Kazan-kazan” formülünü işletmek durumundadır. Gelecekle ilgili hesaplarımızı bu gerçekler çerçevesinde yapmak durumundayız.