Türk siyasi tarihinde halk doğrudan yasama yetkisini 1961, 1982, 1987 ve 1988 de olmak üzere şimdiye kadar dört kez kullanmıştır. Kabul etmek gerekir ki, hiç bir halk oylaması bu kadar kavgalı gürültülü olmamış, bu kadar heyecan yaratmamıştı. Türkiye genel seçim havası içinde 13 Eylül sabahına kilitlenmiş durumda. Referandum geleneğinden yoksun Türkiye’de sonuç ‘hayır’ çıkarsa sekiz yıllık AKP döneminin biteceğini ve hatta Türkiye’de birçok şeyin değişeceğini düşünenlerin sayısı da pek o kadar az değildir. Çünkü kampanyaların özünde referandum maddeleri değil, hesaplaşmaların maddeleri yer aldığından partizanlık ön plana çıkmış, mesele başka mecralara uzanınca vatandaş neye oy vereceğini de iyice şaşırmış oldu. Doğruyu konuşmak gerekirse bu pakete karşı gerekçeleri farklı olmayan partilerin “zaman zaman minder dışına çıkarak“ kampanyaları boyunca eski seçim alışkanlıklarını sürdürdüklerinden, olası bir ‘evet’ cevabı sonrası parti içi ciddi sorunlarla karşılaşmaları sürpriz olmayacaktır. Çünkü siyasi partiler söylem ve eylemleri ile rakip partilere oy veren insanları kazanabildikleri sürece yükselirler. Ne suretle olursa olsun bayrağı yukarılara taşımak isteyenler, toplumun her kesimi ile kucaklaşmak için somut bir takım şeyleri ortaya koymaları gerekir. İnsanın önünde devletin merkezde olduğu bu Anayasadan kimsenin memnun olmadığına göre “hayır cephesi” yeni bir Anayasadan yana tavır koymalıydı. Ve ‘hayır’ gerekçesi de bu olmalıydı. Maalesef tartışmalar referandumun boyunu aşmış ve ülkeyi bir genel seçim havasına sokmuştur. Şimdi beklentiler çok yüksek, vatandaşın ilgisi de bir hayli yoğun. Umarım 13 Eylül sabahı tahtların savaşı yaşanmaz ve ülke kazanmış olur.. Her halükarda sonucun Türkiye adına hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Müslüman kardeşlerimin bayramını kutluyorum.