2012 Avrupa Futbol Şampiyonası, bizim ‘Yeniköy Kasabı’ diye kovduğumuz Del Basque yönetimindeki İspanya’nın zaferi ile sonuçlanmıştır. Sadece Yeniköy Kasabı Del Basque değil, J. Low Almanya’nın başında, Arrogones’in, Reinkart’ın, J. Tiana’nın, Zico’nun ve benzeri birçok değerli teknik adamın kıymetini bilmeyip, adamları madara ettik ve kovduk. Herşeyi biz en iyi biliyoruz ya...
Bizim spor basını, onlar herşeyi biliyorlar! Oysa, gönderdiğimiz adamlar nerede, bizim takımlarımız nerede! Maçlarda İspanya’nın pas yapma durumunu, bizim spikerler hayranlıkla anlattılar. İspanya rakibini pas manyağı yapıyor, dediler. İspanya Milli Takımı, bu yüksek pas yüzdesi ile oynamaya Arrogones ile başlamıştır. O Arrogones, Fenerbahçe’ye de aynı sistemi oynatmaya çalıştı ve başarılı da oluyordu. Adama dede deyip, yolladılar. Üç yıl tahammül etseydik, Fenerbahçe İspanya Milli Takımı gibi oynayarak, karşı takımı pas manyağı yapabilecekti.
Şimdi önümüzde 2014 dünya kupası var. Ben 2012 Avrupa Şampiyonası maçlarını, benim milli takımım orada değil diye, ızdırap içinde seyrettim. Eminim, spor basını dışında, futbol sever Türk halkı da, aynı duyguları paylaşmıştır. Oraya giden, bir Hırvatistan’ı geçemedik ve üç golde, o tarihlerde dökülen ve şuana kadar bir türlü düzelemeyen Gökhan Gönül’ün tarafından gelmiştir. İnanıyorum ki, Türkiye o Hırvatistan’la on maç yapsa dokuzunu kazanır. Hep söylüyorum, Dünya futbolunda yer edinmek istiyorsak, Dünya Kupasına da, Avrupa Futbol Şampiyonasına da, Türk Milli Takımı mutlaka gidecektir, gitmelidir. Avrupa Kupalarına katılan Takımlarımız elenmeyip, mutlaka Mart ayını görmelidir.
Şimdi biz 2014 Dünya Kupasına gidebilecek miyiz?
Ben Teknik Direktör Avcı ile bunun mümkün olabileceğini sanmıyorum. Sn. Avcı çok efendi, iyi bir insan olabilir. Bu yeterli değildir. Belediye takımının antrenörü olan Sn. Avcı’yı, dünyada kimse tanımamaktadır! Giordiala, Capello, Cuper, Prantelli, Kilizman gibi Teknik Direktörler acilen Milli takımın başına getirilmelidir ve kesin kez söylüyorum, bu sefer Türkiye’nin 2014 Dünya kupasına gitmesi, olmazsa olmazdır! Bunu yaparken, eski Milli Takımı tamamen değiştirmeli, istenileni vermeyen, oynamayan, ruhsuz futbolcular, bir daha Milli Takımı rüyalarında bile görmemelidirler. Hep söylediğim gibi, Milli Takım dünyada bilinen, tanınan bilgili ve tecrübeli bir teknik direktöre emanet edilmelidir.
Futbol takımlarımız hep aynı hataları yapıyorlar. Asıl hedef mümkün mertebe fazla Türk sporcusunun uluslararası arenada ve Avrupa Takımlarında yer almalarıdır. Türk futbolunun gelişmesini istiyorsak, dünyanın büyük liglerinde, Türk futbolcularının oynamasını, kendilerini geliştirmelerini ve tecrübe kazanmalarını sağlamalıyız. Bizim takımlarımız ise tam tersini yapıyorlar. Avrupa’da bulunan tek tük oyuncuları, Türkiye’ye getirmeye çalışıyorlar. İşte Valenciya gibi bir takımda oynayan Mehmet Topal’ın, Fenerbahçe’ye getirilmesi. Bakalım, göreceğiz Fenerbahçe’de Mehmet ne yapacak... Birde merak ediyorum, Samet Aybaba, Beşiktaş’ta ne yapacak. Çalıştırdığı diğer takımlarda ne yapmış ki... Tahminim, Aralık ayında, Beşiktaş yeni bir hoca arayacaktır!
Son olarak 2012 Avrupa Futbol Şampiyonasında yüzümüzü ağartan, bizi başarı ile temsil eden FİFA hakemimiz Cüneyt Çakır ve arkadaşlarına özel bir parantez açmak istiyorum ve kendilerini tebrik ederken, Sn. Çakır’ı yıl içinde yerden yere vuran, spor ulemalarının utanıp, utanmadıklarını da merak ediyorum...
***
PS: Tüm Mülkiyelileri kucaklayan, Mülkiyeliler Birliği Genel Merkez Ankara’da olmak üzere, Mülkiyelilerin bulunduğu çeşitli şehirlerde faaliyet göstermektedir. Bazı Mülkiyeliler Birlikleri fevkalade aktifdir. Biz Mülkiyeliler, bulunduğumuz şehirde bir Mülkiyeliler lokali olsun istiyoruz. Ancak, yeteri kadar ilgi göstermiyoruz. Örneğin İstanbul’daki Mülkiyeliler Birliği Yönetici arkadaşlarımızın büyük gayretleri ile Kuzguncuk’ta, şık, nezih, ucuz ve enfes yemekler sunan biçimde hizmettedir. Ancak, Mülkiyelilerin ilgisizliği nedeniyle, kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hem birlik merkezi olsun diyeceksin, hem de ilgi gösterip, gitmeyeceksin. Peki Mülkiyeliler Birliği nasıl yaşayacak? Biraz ayıp olmuyor mu?...