YEMİN ÖNCESİ KRİZ
Selçuk MARUFLU
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde, İstanbul Milletvekili olarak görev yaparken, bize ilk olarak anlatılan husus, Avrupa Konseyinin kuruluş prensipleriydi. Bu prensipler, insan hak ve hürriyetleri, demokratik parlamenter rejim, parlamentoların üstünlüğü ilkeleriydi. Yani, Avrupa Konseyine üye olmak isteyen ülkelerden önce, bu prensiplere saygı göstermeleri ve bunları bihakkın uygulamaları istenirdi. Zaten, Demokratik sisteme sahip olmayan ülkelerin, Avrupa Konseyinin, kapısından bile geçmeleri mümkün değildir. Bu ilkeler arasında önem taşıyan ve dikkatinizi çeken “Parlamentoların üstünlüğü” ilkesi idi. Bunun anlamı, milletin kayıtsız, şartsız iradesinin, hür seçimler ve sandık yolu ile tecelli ettiği bir mabet olan, parlamento (TBMM) Milletvekilleri her şeyin üzerinde bir konuma sahiplerdir.
Millet genelde, her dört yılda bir, hür, adil, şeffaf, açık seçimler neticesi, kendisini yönetecek olan Milletvekillerini seçer ve meclise gönderir. Onlardan, ülke yararına hizmet bekler. Eğer milletvekilleri görevlerini tam olarak yapmazlarsa, dört yıl sonra Millet onları ve mensup oldukları siyasi partileri, tekrar seçmeyerek, cezalandırır. İktidarların belirlenmesinde inandığımız yegane yol, sandıktır ve halkın tercihidir. Demokrasilerde işin esası budur. Hiçbir kurum ve kuruluş ve odak, milletin bizzat seçtiği meclislerin üstünde ve önünde değildir. Bu nedenle milletin iradesi, milletin sandıkta belirlenen kararı, baş tacıdır.
Kuvvetler ayrımı ilkesi, demokrasi ile idare edilen ülkelerde, bir nevi işbölümüdür. Parlamento (Meclis) adalet, hukuk işlerini yargı müessesesine, yürütmeyi de hükümetlere emanet eder. Kuvvetler ayrılığı, hiçbir zaman yürütme ve yargı erklerinin parlamentonun eşit olduğu, hatta parlamentonun üstünde olduğu, manasına asla gelmemelidir. Parlamento (Meclis) gerekli gördüğü takdirde, kanunlar çıkartır, kanunları değiştirir, yeni bir veçhe verir, hatta gerekli görürse, tamamen ortadan kaldırır. Tekrar ifade ediyorum, demokratik rejimlerde, hiçbir kurum, kuruluş, erk parlamentoların üstünde veya eşitliğinde olamaz.
Milletin temsilcisi olarak mecliste görev yapacak insanların belirlenmesinde, aday olmasında, başta siyasi partiler olmak üzere, konu ile ilgili herkese büyük görevler ve sorumluluk düşmektedir. Nitekim Anayasamızın, aşağıda takdim edilen 76. maddesi, “Milletvekili seçilme yeterliliği” başlığı altında, önemli şartlar getirmektedir.
MADDE 76:
Yirmibeş yaşını dolduran her Türk Milletvekili seçilebilir. En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırılıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.
Bu maddeyi değerlendirirken, Anayasanın 14 ve 24. maddelerini de, bir arada irdelemek şarttır. Yani, bir siyasi parti adaylarını belirlerken, yukarıdaki maddeler esas olmak üzere, bunların da üzerinde, eğitim, bilgi, görgü, tecrübe gibi milletvekili olabilme nitelikleri aranmalıdır. Nedense siyasi partiler, bu kriterlere tam anlamıyla riayet etmemektedirler. Eğer riayet etselerdi, şarkıcı, türkücü, güreşçi, futbolcu gibi meslek sahiplerinin, gerçekten yüksek nitelik isteyen yüce Mecliste işleri olmazdı… Herkes kendi işini yapmalıdır…
Seçimler öncesi aday olarak Yüksek Seçim Kuruluna sunulan Milletvekili aday listeleri, bu adayların Milletvekili seçilebilmeye uygun olmadıklarının, ciddiyet ve hassasiyetle tetkiki, yüksek seçim kurulunun sorumluluğundadır ve onun görevidir. YSK, daha başta bu irdelemeyi yapmaz, Milletvekili aday listelerini onaylar ve seçim süreci sonucunda adaylar Milletvekili seçilirse, dokunulmazlık işlemeye başladığından, yapacak başka bir şey yoktur. Diğer bir söylemle, hiçbir kurum ve güç, halkın seçtiği Milletvekillerinin bu unvanlarını kullanmalarını ve görevlerinin gereklerini yerine getirmelerini önleyemez. Tekrar ediyorum, adaylık safhasındaki inceleme ve adaylığa cevaz verme, fevkalade önemlidir. Eğer adayın Milletvekili seçilmeye engel bir durumu varsa, adaylık safhasında, bu ifade edilmeli ve uygun olmayan adaylar yerine, yeni uygun adaylar talep edilmelidir.
Yemin öncesi ortaya çıkan kriz, Anayasanın bu hükmünün tam anlamıyla yorumlanıp, uygulanmamasından kaynaklanmıştır.
Yorumlar