YALNIZ TÜRKLER DEĞİL, İNSANLIK "SERVET"İNİ YİTİRDİ

Servet Somuncuoğlu'nun Türk tarihine, insanlık tarihine kazandırdığı benzersiz , paha biçilemez değerdeki servetin kıymeti, sağlığında maalesef anlaşılamadı.  Türkistan coğrafyasının binlerce metre yükseklikteki karlı buzlu yaylalarının kayalarına nakşedilmiş, 12-15 bin yıl öncesine tarihlenen, insanlık tarihinin en eski mesajlarını görüntüledi, getirdi bilim adamlarının önüne koydu, "aferin" bile diyen olmadı. Onca fedakarlığa katlanarak insanlığa armağan ettiği o benzersiz kitaplarına gösterdiğimiz ilgisizliği anlatabilmek mümkün değil.
Kayalara kazınmış ideogramların, resim yazıların ve tamgaların, seslerin işareti olan harflere dönüşme sürecini, çektiği fotoğraf ve filmlerle gün ışığına çıkaran Servet Somuncuoğlu'nun  adını insanlık,  birgün altın harflerle yazacaktır.
Çünkü, onun binbir fedakarlığa katlanarak, sağlığını riske ederek ortaya koyduğu belgeler, belgeseller, kitaplar insanlığın karlı dağların zirvelerinde donup kalmış 15 bin yıllık tarihini aydınlatacaktır. İnsanlığa paha biçilemez değerde bir servet kazandıran "Servet"in değeri o zaman çok daha iyi anlaşılacaktır.
Ön-Türk tarihinin,  binlerce metre yükseklikteki karlı buzlu, kuş uçmaz kerven geçmez  yaylalarında kayalara nakşedilmiş en eski yazılı belgelerini çektiği fotoğraflarla, yaptığı belgesellerle gün yüzüne çıkaran, insanlığa armağan eden bir idealist insandı. Yalnız Türkistan coğrafyasında değil, Altay Dağları'ndan İskandinavya yaylalarına, hatta Kanada'ya uzanan çok geniş bir coğrafyada yaptığı çekimlerle ortaya koyduğu eserler, yalnız Türk Tarihi açısından değil, insanlık tarihi açısından da eşsiz, çok önemli belgelerdir.
Servet Somuncuoğlu'nun Türk tarihine, insanlık tarihine kazandırdığı benzersiz , paha biçilemez değerdeki servetin kıymeti, sağlığında maalesef anlaşılamadı.  Binlerce metre yükseklikteki karlı buzlu yaylaların kayalarına nakşedilmiş insanlık tarihinin en eski mesajlarını, ideogramların, resim yazıların ve tamgaların, seslerin işareti olan harflere dönüşme sürecini, çektiği fotoğraf ve filmlerle gün ışığına çıkaran Servet Somuncuoğlu'nun  adını insanlık,  birgün altın harflerle yazacaktır.
Çünkü, onun binbir fedakarlığa katlanarak, sağlığını riske ederek ortaya koyduğu belgeler ve belgeseller,  insanlığın karlı dağların zirvelerinde donup kalmış 15 bin yıllık tarihini aydınlatacaktır. İnsanlığa paha biçilemez değerde bir servet kazandıran "Servet"in değeri o zaman çok daha iyi anlaşılacaktır. .
Karlı Dağlardaki Sır, Taştaki Türkler, Damgaların Göçü: Kurgan, Saymalıtaş Gökyüzü Atları, Mavi Gök İle Yağız Arasında Orhun Abideleri (10 Poster), Gallemit, Don Kazakları, Adanmış Bir Ömür: Çetin Berkmen gibi eserleri olan Servet Somuncuoğlu, bir söyleşisinde, "Türk Tarihi'nin arkaik dönemine yolculuklarımız, benim yedi yıldır aralıksız hayat biçimim oldu. Kanada dahil, yaklaşık 12 ülkede çalıştım. Baykal Gölü kıyılarından Macaristan'a uzanan yolculuklar oldu bu yedi yılda. Bu yolculuklar sonunda anladım ki, Türk tarihinin arkaik dönem belgelerini maalesef bilmiyoruz" demişti.
Servet Somuncuoğlu TRT'nin radyo ve televizyon kanallarında uzun süre programcı olarak görev yapmıştı. "Günün içinden", "Günle gelen", "Tarihin Büyük İhanetleri", "Yeni Bakışlar", "Müzikli Edebiyat" onun hayat verdiği programlardı.
Günün birinde "Karlı Dağlardaki Sır"ın peşine düştü.. Ömrünü insanlık tarihinin üstüne serilmiş binlerce yıllık sır perdesini kaldırmaya adayan Servet Somuncuoğlu, son olarak Gürcistan dağlarında çekimler yapmıştı. Gürcistan'da Türk tarihi ile ilgili çok ilginç belgelere rastladığını söylüyordu.
İnsanlık da, yabancı tarih uzmanları da Servet'in insanlığa bıraktığı paha biçilmez  "servet"in mutlaka farkındalar, ama "Bu tarihi mirası belki kendimize maledebiliriz" düşüncesi ile şimdilik görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Çünkü, 12-15 bin yıl öncesine tarihlenen kaya resimlerindeki tamgalar, seslerin işareti olan harflere dönüşünceye kadar, Asya içlerindeki yaylalardan Anadolu yaylalarına, hatta İskandinavya'ya uzanan engin coğrafyadaki bütün yaylalarda Türklerle birlikte dolanıp durmuş. Kaya resimlerine eşlik eden tamgalar öylesine Türk ki, bunları bir başka kültüre bağlamak mümkün olmuyor.
Türk Dünyası'nın yılmaz araştırmacısına, Türk coğrafyasının milyonlarca kilometrekaresini adım adım dolaşarak insanlığa çok değerli bir servet bırakan "Servet"imize Allah'tan rahmet, ailesine ve tüm Türk Dünyası'na başsağlığı diliyoruz.
(Aşağıda, rahmetli Somuncuoğlu'nun sağlığında yazdığımız bir yazımızı paylaşıyoruz)

"TAŞTAKİ TÜRKLER"

ORTA ASYA'DAN İSKANDİNAVYA'YA UZANAN COĞRAFYANIN YAYLALARINDA, BİNLERCE YIL ÖNCESİNE TARİHLENEN  KAYALAR ÜZERİNDE YÜZBİNLERCE BENZER FİGÜRLERLE, BENZER TAMGALARLA YAZILMIŞ, ANLAMLARI HALA TARTIŞILAN MESAJLAR VAR.
SERVET SOMUNCUOĞLU, YEDİ YIL BOYUNCA 12 ÜLKE, MİLYONLARCA KİLOMETREKARELİK  ENGİN BİR COĞRAFYANIN EN BAKİR ALANLARINI DOLAŞTI, BİNLERCE FOTOĞRAF ÇEKTİ.

İNSANLIĞIN ORTAK KÜLTÜR MİRASI, ORTAK BİLİNÇALTI VE BİLGİNİN İLK İZLERİ, SERMET SOMUNCUOĞLU'NUN İNSANÜSTÜ ÇALIŞMALARI SAYESİNDE, "SİBİRYA'DAN ANADOLU'YA TAŞTAKİ TÜRKLER" KİTABINDA EBEDİYEN KORUMA ALTINA ALINMIŞ OLDU.

Kazım Mirşan, yıllardır, binlerce yıllık kayıp tarihimizin en sağlam belgeleri olan kaya resimlerinin önemini belirtiyor, bunların belgelenmesi gerektiğini söylüyordu. Kayalara kazınmış bu resimler, bu tamgalar yalnız Türk tarihi açısından değil, insanlık tarihi açısından da çok önemli balgelerdi. İnsanlığın karanlıkta bırakılmış binlerce yıllık tarihini aydınlatabilmek bu belgeler sayesinde mümkün olabilecekti.  
Kazım Mirşan'ın bu düşünü gerçekleştirmek Servet Somuncuoğlu'na nasip oldu. Somuncuoğlu, kimsenin kolay kolay göze alamayacağı bir zorlu görevi üstlendi ve Sibirya'dan Anadolu'ya, hatta İskandinavya'ya uzanan engin coğrafyanın yaylalarındaki kayalara kazınmış binlerce yıllık insanlık mirasının izlerini fotoğrafladı, filme çekti.. Servet Somuncuoğlu, kuş uçmaz kervan geçmez yaylalarda gizlenmiş olan insanlığın bu kıymetli mirasını, TRT'de yayınlanan "Karlı Dağlardaki Sır" adlı belgeseliyle gözler önüne serdi. 
Servet Somuncuoğlu bu zorlu araştırması sırasında çektiği binlerce fotoğraftan yaptığı seçmelerle ortaya bir benzersiz anıt eser koydu: "Sibirya'dan Anadolu'ya TAŞTAKİ TÜRKLER". Türk kozmolojisinin kökenlerini belgeleyen bu benzersiz eserin, kaya resimlerinden alfabeye uzanan enaz 10 bin yıllık sürecin izlerinin belgelenmesinde emeği geçenleri de unutmamak gerekir. Başta Kazım Mirşan olmak  üzere, Bursalı işadamlarını bu konuda destek vermeye ikna eden Turgay Tüfekçioğlu'na, Yaşar Canca'ya, Mustafa Can'a, Prof. Ahmet Taşağıl'a ve "Taştaki Türkler"in  hayata geçirilmesinde maddi ve manevi desteğini esirgemeyen A-Z YAPI Yönetim Kurulu üyeleri Cevdet Erdem ve Ali Coşkun'a Türk Dünyası adına, insanlık adına teşekkür etmek isteriz.
Binlerce yıl öncesine tarihlenen ortak kodları ortaya konulan bu kaya resimlerinin, anlamları gerektiği gibi çözüldükçe, taşlardaki bu Türk izlerinin tarihimiz açısından önemi daha iyi anlaşılacaktır. "TAŞTAKİ TÜRKLER", herşeyden önce, Anadolu'nun 1071'den çok önceleri de bir Türk yurdu olduğu kesin olarak ortaya koymuştur. "Sibirya'dan Anadolu'ya TAŞTAKİ TÜRKLER", Anadolu coğrafyasını etnik eksende dilimlemeye çalışanların, ne kadar temelsiz ve tutarsız olduklarının en sağlam belgesidir. Çin Denizi'nden Baltık Denizi'ne uzanan geniş coğrafyadaki yaylalarda gizlenmiş kaya resimlerinin anlamları çözülecek, bunların Mısır hiyegrolifleriyle bağları aydınlatılacak, Orhun ve Yenisey alfabelerin kökeni olan ÖnTürk tamgaları oldukları kabul edilecek ve dünya tarihi ister istemez yeniden yazılmak zorunda kalınacaktır. 
   İnsanlığa böylesine öneml bir kaynak eser kazandıran Servet Somuncuoğlu, kitabın tanıtımıyla ilgili bir yazısında şöyle diyor:
"Yaklaşık dört yıllık bir zaman içinde 150 bin kilometre ve 138 gün saha çalışması ile ortaya çıkan bu kitapta sahalardan örneklemeler yapılmıştır. Kırgızistan'daki Saymalıtaş kaya resmi alanından mevcut olan yüz bin resmin tamamı için ciltler dolusu kitap yapılabilir. Kazakistan'daki Tamgalı Say, Altay- Tuva- Hakasya bölgesindeki kaya resmi alanları ve Abakan, Minusinsk, Kızıl müzelerindeki buluntulardan ciltler dolusu albümler çıkar. Biz bu kitapta belirgin resimleri örneklemeye çalıştık. Yine de düşündüğümüz hacmin çok üzerinde bir kitap ortaya çıktı.
Bugüne kadar ihmal edilen Anadolu kaya resmi alanlarına da özel dikkat çekmek gerekiyor. Henüz koruma altına alınmamış alanların bir an önce özel koruma bölgesi ilan edilmesi gerekiyor. Ulaşılması çok zor alanlar dışında kalan alanlarda maalesef ki insan eliyle yapılan tahribatlar had safhada, özellikle de kaya resimleri üzerine yazılan duvar yazıları, iç acıtıcı boyutlarda.    Kime ait olduğu konusunda devam edip giden tartışmalar bir yana kalsın, bu alanlar bütün insanlığın ortak kültür mirası, ortak bilinçaltı ve bilginin ilk izlerini taşıyorlar.
Küçük de olsa, birkaç adımla, bu izlerin bir kısmını tahrip olmadan tespit etmiş olduk bu çalışma ile.
Kaya resmi alanlarındaki çizilmiş figürlerin tek tek yorumlanması ise başka bir çalışma alanı. Resimler hakkında genel olarak bilgimiz oluştu, ortak kodları gördük. Kitapta her resmin altına bilgi yazmayı uygun görmedik, karşılaştırmalı olarak bakıldığında resimler ortak bir dili ve ifade ediş tarzını anlatıyor zaten. Bu resimlerin tarihlenmesi ve tek tek çözümlenmesi ise ayrı bir uzmanlık alanıdır. Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz konu, resimler arasındaki benzerliklerdir."
Servet Somuncuoğlu'nun "Taştaki Türkler" kitabıyla anıtlaşan Sibirya'dan Anadolu'ya uzanan yaylalardaki kayalara nakşedilmiş petroglifler, 10-15 bin yıl öncesine tarihleniyor. Tarihçiler, insanlığın resimden piktographa (Eski Mısır'da olduğu gibi harf yerine geçen resimli tek işaret), piktograma (stilize resim), ideograma (doğrudan fikri anlatan işaret), oradan da phonograma (bir harf, hece ya da sesi gösteren işaret), en sonra da harfe (dildeki bir sesi gösteren işaret) geçtiklerini belirtiyorlar. Bilimadamları, petrogliften alfabeye geçebilmek için enaz 10 bin yıllık bir sürecin gerekli olduğunu belirtiyorlar. Bu bilimsel veriye dayanarak, yalnız Türklerin değil, insanlığın enazından 10 bin yıllık kayıp mirası söz konsudur.  
Bu hazinenin kilidi, Orta Asya kökenli, bütün Türk lehçelerini konuşabilen, Almanya'da mühendislik tahsil etmiş olan değerli araştırmacı KAZIM MİRŞAN tarafından açılmıştır.
Kazım Mirşan, 1962'den bu yana sürdürdüğü araştırmalar sonucunda insanlığın ve Türklüğün kayıp mirası olan Türük Bil belgelerini okumuş, bu konuda 48 kitap yazmış ve  bu belgelerin ışığı altında, binlerce yıl öncesinde üstün bir uygarlık yaratan, insanlığa yazmayı öğreten Ön Türk uygarlığını aydınlatmıştır.
İLK YAZI, RESİM VE TAMGALARLA BAŞLADI
Kazım Mirşan,  Tamgalı Say'daki yazılı kayaların tarihimiz açısından önemini şöyle vurgulamakta:
"Benim tespit edebildiğim kadarı ile, tarihin en eski yazısı burada, Kazakistan''ın Yedisu bölgesindeki Tamgalı Say''daki resimlerdir. İlk yazı bu şekilde başladı. Bu resimler arasında ilk Türk harfleri de var. Taşlara çizilen resimlerin tarihini belirleme imkanı yok. Musabayev 10 bin yıl olarak tahmin ediyor. Bana göre ise bunlar en az 35 bin yıl öncesine ait!
Medeniyetimiz Tamgalı Say''da başlamış.
(...)Portekiz''de, Fransa''da da var bu tür yazıtlar; hepsi Türkçe. Onların karbon testi yapılabilmiş. 28 bin yıllık oldukları tespit ediliyor. Tamgalı Say''daki resimlerle, yani ''ilk yazılar''la benzerlikleri var, ama dil bilimi açısından Tamgalı Say''dakilerin daha eski olduğu anlaşılıyor. Buradaki kültürün, Fransa''ya kadar ulaşması için binlerce yıl gerekir, bu itibarla 35 bin yıl diyorum. Mısır yazıtları da Türkçe''dir...
Altın elbiseli adamla birlikte bulunan tastaki yazı Türkçe''dir. 
Başkurdistan''da Şölgentaş Mağarası''nda 16 bin yıllık Türk damgaları var. Bu tarih, karbon testi ile belirlendi ve kesindir."

SERVET SOMUNCUOĞLU'NUN KİTAPLARINI ALMAK İSTEYENLER

Servet Somuncuoğlu'nun "Taştaki Türkler"deki ve diğer kitaplarında yayınladığı fotoğraflara digital ortamda ulaşmak için www.diabanktmc.com adresine başvurmak gerekiyor.
Servet Somuncuoğlu'nun kitaplarını piyasada bulmak biraz zor. Bu değerli kitapları, posterleri almak isteyenler [email protected] adresine sipariş vererek alabilirler.