YAHUDİLİK-SİYONİZİM-İSRAİL DEVLETİ
Abdullah KILIÇ
Bin yıllardan beri, insan toplumlarının Yahudileri rahatsız eden ön kabulleri vardır. Makul bir insanın bundan rahatsız olmaması düşünülemez. Zaman zaman Yahudiler için felaketlere ve soy kırımlara sebep olmuş bu ön kabullerin sebepleri ve kaynağı nedir?
Yahudilere, diğer toplumların endişe ile bakmalarının temel kaynağı Tevrat’tır.
Maalesef bu gün Tevrat o haldedir ki; elinize aldığınızda sizi dehşete düşürecek ifadelerle karşı karşıya kalırsınız.
Mesela:
“Allah’ın Rabbin miras olarak sana vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi bırakmayacaksın.” (Tevrat.Tesniye.20/16)
“Orduların Rabbi şöyle diyor :(…) Şimdi git, Ameleki vur, ve onların her şeylerini tamamen yok et, ve onları esirgeme, erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür.” ( Tevrat.1.Samuel 15/2-4)
İşte, Yahudiliğin kutsal kitabı binlerce yıldır bu haldedir. Dün olduğu gibi bu gün de Yahudiliği ayakta tuttuğu ifade edilen güç ve iradenin kaynağı bu kitaptır.
Hal böyle olunca da Yahudilere karşı bulundukları bütün ülkelerde ve bölgelerde ciddi bir karşı duruş gelişmiş bu da zaman zaman Tevrat’a rahmet okutur vaziyetlere gelmiştir. Nazi Almanya’sının ve ihtilal öncesi Fransa’nın yaptıkları da buna misal teşkil eder.
İnançlarından taviz vermeyen bu topluluk Tevrat’ın kendilerine gösterdiği hedefleri elde edebilmek için kendilerine has bir örgütlenme gerçekleştirmişlerdir ki; buna da Siyonizm adı verilmiştir.
Yahudiliği, İsrail’i tanıma açısından “Siyonizm” kelimesinin özel bir önemi vardır.
Sion, Kudüs’te ünlü bir tepenin adıdır. Yahudi inanışına göre bu tepe Hazreti Süleyman mabedinin üzerine inşa edildiği tepedir. Şimdi ondan “Ağlama Duvarı” diye bilinen kalıntı mevcuttur. İşte Siyonizm; Hz.Süleyman mabedini ihya ederek buradan dünyaya İsrail’in hükmetme idealidir. Bu ideal de kaynağını muharref Tevrattan almaktadır. Bu noktada Tevrat’a baktığımızda; “……Çünkü şeriat Siyon’dan ve Rabbin sözü Yeruşalim’den çıkacak ve milletler arasında hükmedecek” (Tevrat İşaya 2/2-4)
Siyonizm; Yahudileri üç temel üzerinde birleştirmiştir:
1. Farklı toplum realiteleri ve siyasi konjonktür içinde varlığı idame
2. Muhtemel tehlike ve realiteler karşısında büyük ölçüde mobil ekonomik bir güce sahip olmak.(Tefecilik ve türevleri şeklinde)
3. Bütün gücü Yahudilik ideali doğrultusunda kullanmak.
Bu ilkelerin sonucu olarak; Yahudiler, daima toplumlar içinde gettolaşmayı tercih etmişlerdir. Bu yapıyı evrensel ideallerinin kuluçka haneleri haline getirmişler, toplumları soyarcasına tefecilik işlerine koşulmuşlar, Museviliği doğrudan bir emperyal silah olarak kullanmışlardır.
Bütün bu çabaların netice verebilmesi için, ünlü Yahudi düşünürü ve “Modern Siyonizm’in” kurucusu Moses Hess 1862 de neşredilen eseri “Roma Ve Kudüs”’te Yahudi meselesinin ancak Kutsal toprakların yeniden düzenlenerek Yahudilerin buraya yerleşmesiyle mümkün olacağını söylemiştir.“
Bu, Osmanlı Devletinin ikna edilerek Kutsal Topraklardan yer alınması fikrini geliştirir. Yıllarca süren hazırlık ve uzun uğraşlardan sonra dış borçların tazyiki altındaki Abdülhamit Han’a bütün borçların ödenmesi ve bir o kadarda altın verilmesi karşılığında Filistin ve civarından toprak satın almayı ve yerleşmeyi teklif ederler.
Abdülhamit Han: “Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem” diyerek Siyonist temsilcileri huzurundan kovar.
Daha sonra vatan kurtarıcıların! kanına giren Yahudiler ve bütün şer güçler Abdülhamit Han’ı cahiller kumpanyasına azlettirerek Osmanlı Devletini çökertirler. Emellerine nail olurlar.
Bu durum bugünün idarecileri için de ciddi ikazları da içermektedir.
Yüz yıl kadar İngilizlerin himayesinde kök salan Yahudiler onlara da kan kusturarak bu günkü İsrail devletini kurarlar. Her şeye rağmen bu batının bir başarısıdır. Zira hem Yahudi tehlikesini topraklarından uzaklaştırmışlar hem de İslam Dünyasının başına büyük bir gaileyi bırakmışlardır.
Bu gün olanlara baktığımızda İsrail’e ABD eski itibarı göstermemektedir. Bunun bir sebebi bizzat Yahudilerin insanlığı bezdiren acımasızlıkları ve bozgunculuklarıyla sebep oldukları ağır faturalar olduğu gibi diğer bir sebebi de bölge halklarının emperyal güçlere karşı ittifakla geliştirmeye başladıkları tavırlarıdır. Bunun da öncülüğünü Türkiye Cumhuriyeti Devleti yapmaktadır.
Olması gereken budur. Ancak bu muhalefet asil duruşumuzu bozmamalı ve bizleri anti-semitist tavırlara itmemelidir.
Bizim şiarımız “Yaratılanı Yaratandan ötürü aziz bilmektir.”
(Bu yazının hazırlanmasında Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik”, Ali Uğur’un “Mavi emperyalizm adlı kitaplarından yararlanılmıştır)
Yorumlar