VAKIF 2000 TOPLANTILARI (I. BÖLÜM)
Selçuk MARUFLU
Türkiye’nin temel meselelerini araştırmak, çözümler üretmek, bu sonuçları kamuoyu ve karar mercilerine ulaştırmak, Türkiye’nin yönetiminde eşitlik, adalet, insan hak ve hürriyetleri, hukukun üstünlüğünü egemen kılmak ve 2000’li yıllarda Türkiye’nin stratejik, sosyal ve ekonomik konumunu belirlemek amacıyla kurulan “Vakıf 2000’in”, Ankara’da düzenlenen, “Genel Seçimlere Giderken, Türkiye’de Siyasetin Görünümü” konulu toplantısına katıldım.
Yukarıdaki amaçların gerçekleştirilmesi çabalarının yanısıra, Vakıf 2000, birçok Bakanı, Milletvekilini, siyasetçiyi, üst düzey bürokratı bir araya getiren önemli bir “Think - Thank” kuruluşudur. Yönetim Kurulu Başkanlığını, eski Bakanlardan, Değerli Arkadaşım Sn. Kurtcebe Alptimuçin’in yaptığı Vakıf 2000’de, sevdiğimiz birçok arkadaşımız görev yapıyorlar. Bakanlar ve Milletvekilleri Sn. Ülkü Söylemezoğlu, Sn. Hüsnü Doğan, Sn. Mahir Barutçu (DPT) Sn. Yücel Özden (DPT) görevde bulunmaktadırlar.
Sn. Alptimuçin’in yaptığı espriler ve anlattığı anılar ile toplantı renk kazanmıştır. Toplantının ilk konuşmacısı, 9. Cumhurbaşkanımız Sn. Süleyman Demirel idi. Kendisini fevkalade sağlıklı ve formda gördüm. Sn. Cumhurbaşkanımızın anlattıklarını bazı yorumlarımı da katarak, sunuyorum. Konuşmasında Sn. Demirel, 1946’dan bu yana yapılmış olan 16 Genel Seçimin ilginç yönlerini ve bu seçimler sonucu ortaya çıkan tabloları anlattı;
“Her seçimin kendine özgü şartları vardır. Ancak, 1946 yılında seçimlerin yapılmış olması, önemli bir olaydır. O tarihten bu yana Türkiye büyümüş, gelişmiş ve 20 milyon olan nüfusu 75 milyonlara ulaşmıştır. Darbelere ve sıkıntılara rağmen, seçimlerin yapılabilmiş olması önemli bir hadise olup, halkın demokratik düzeni benimsediğinin göstergesidir.”
Sn. Demirel’in değindiği seçimler içinde, benim için 1950 seçimleri büyük öneme haizdir. Türkiye’de hiç değişmeyeceğine inanılan CHP, iktidarı, Demokrat Partiye devretmiştir. Hep söylenir, Demokrat Parti’nin kazandığının belli olmasından sonra, Paşalar, Askeri ve İdari birçok makam, İsmet İnönü’ye gelmişler ve ‘Paşam, emredin, seçim sonuçlarını geçersiz sayalım, zatıaliniz başımızda kalın’ demişlerdir. İsmet Paşa, bu teklifi derhal reddetmiş ve ‘Türk Milleti ilk defa demokrasiye geçecektir. Türkiye’de iktidarı, milletin kayıtsız ve şartsız iradesi tayin edecektir. Biz buna örnek olmalıyız. Bundan böyle, Türkiye’de iktidarlar, sandık yolu ile millet tarafından gerçek sahiplerine verilecektir’ demiştir. Netice itibariyle, Türkiye’de ilk defa demokratik rejimin işlemesi, Sn. İsmet İnönü’nün, fedakarlık ve feragatı ile gerçekleşmiştir.
Biz Mülkiyedeyken, Paşa’yı ziyaret eden genç Mülkiyeliler olarak, 1950 seçimlerindeki bu durumu, bizzat İsmet İnönü’den dinlemiştik. Türk demokrasisinin işleyişinde, 1950 seçimlerindeki bu önemli hadise unutulmamalıdır. 65 yılda meclis her zorluğa rağmen, yüce fonksiyonunu ifa etmiş ve halkın seçimlere katılımı, hiçbir zaman %70’lerin altında olmamıştır”.
Sn. Demirel sözlerine devamla: “Demokratik temsili sistem, halkın, halk tarafından, halk için yönetilmesidir. Türkiye’de seçimler, genellikle hür, dürüst, hilesiz olmuştur. Türkiye seçimlerde önce açık oy, gizli tasnif sistemini benimsemiş, daha sonra bu yanlıştan dönülerek, olması gereken, gizli oy, açık tasnif sistemine geçilmiştir.” Sn. Demirel sözlerine devamla: “1946 seçimleri tartışmalıdır. Türkiye’de önce ekseriyet sistemi uygulanmış, 1960’da nispi temsil, 1965-1969’da bakiyeli sistem, 1987 ve 1991 seçimlerinde ise barajlı sistem uygulanmıştır. Türkiye daima daha iyi bir seçim sistemi arayışında olmuş, hem yönetimde istikrar, hem de tüm görüşlerin Meclise yansıması arzu edilmiştir. Tabiatıyla her zaman bu iki hususunun gerçekleşmesi mümkün olamamıştır. Örneğin 2002’de, oyların %45’ini alanlar meclise girmişler, %55 dışarıda kalmıştır. Örneğin %9,2 alan partiler Meclise Milletvekili gönderememiştir. Mecliste Milletvekilleri devamlı değişmektedir. Özellikle darbeler, yetişmiş, deney kazanmış birçok siyasetçiyi tasviye etmiştir. Bu durum doğru değildir ve memleket lehine olmamıştır. Siyasetin bir okulu yoktur. İyi bir tahsil, tecrübeden sonra, alt yapısı sağlam olan insan, siyasetçi olarak siyasetin içinde yavrulur, ortaya çıkar, siyaset acemilik kaldırmaz, deneyimsiz, yeteneksiz, bilgisiz, insanların siyaset yapması, memlekete zarar verir. Seçim yapmak zor iştir. Ama seçimden daha zoru, seçimlerden sonra ortaya çıkan durumdur. Seçimlerden sonra ortaya çıkan ve Yüce Meclisin onayını kazanan Hükümetler memleketi idare edeceklerdir.
Şimdi bakıyorum, tüm siyasi partiler kendi menfaatleri doğrultusunda yeni Anayasa yapacağız diye vaatlerde bulunuyorlar. Anayasa zor bir süreçtir. Belki de, Anayasanın zor bir iş olduğunu bildiklerinden, İngilizler Anayasa yapmıyorlar ve teamüllerle memleketlerini idare ediyorlar. Anayasalar değişmez, mutlak belgeler değildir. Ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda daha iyisi yapılırsa olumlu olur. Sadece Anayasa yapmakta yetmez, Anayasaya uymak gerekir. Anayasanın dışında, seçim sonrası ortaya çıkacak Hükümeti bekleyen işler arasında, terörle mücadele, ekonomi, işsizlik, fukaralık ve halkın refahını geliştirmeye dönük sosyal projeler yer alacaktır.
Avrupa Birliği konusu önemlidir. Avrupa Birliği, Türkiye’nin bir çağdaşlık projesidir. Türkiye Avrupa Birliği asil üyeliğini kovalamalı ve bunda ısrar etmelidir. Öte yandan, Kıbrıs meselesi de önemli bir sorundur ve her vesileyle Türkiye’nin karşısına, Batı dünyası tarafından çıkarılmaktadır. ABD ile ilişkilere fevkalade önem veriyorum. Süper güç olan Amerika ile Türkiye ilişkileri, her zaman üst düzeyde, olumlu ve sorunsuz olarak götürülmelidir.
Diğer taraftan Türkiye’de şehirleşme olayı ve modernite sürdürülmelidir. Seçimlere hazır olalım. Demokrasiden, çağdaşlıktan, insan hak ve hürriyetlerinden vazgeçmeyelim. Seçimin sonucuna, Milletin iradesidir diyerek, saygı göstermeliyiz. Türkiye’nin en önemli meselelerinden birisi de, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünün korunmasıdır. Türkiye üniter devlet yapısından vazgeçemez ve bu konu tartışılamaz. Ben şimdi sizlere seçimlerden şu sonuç çıkacak, bu iktidar olacak diye bir şey söylemiyorum. Anlayan her şeyi anlamıştır.”
Sn. Cumhurbaşkanımız Demirel, kendi üslubuyla yalın ve anlaşılabilir cümlelerle, araya espriler katarak, özetle bunları söyledi. Ancak, son olarak söylediği iki husus, fevkalade manidardı.
“Siz erik ağacı ekmişsiniz, sadece erik toplarsınız. Erik ağacından portakal toplamak isterseniz, hayal kırıklığına uğrarsınız!”
“Bu seçim Türkiye’nin yaptığı 17. seçim olacaktır. Seçim zamanları gelir-gider. Seçim yapılır, bu dünyanın sonu değildir. Bundan sonra da, yeni seçimler olacaktır. Belki de vuslatlar, bir başka bahara kalacaktır.”
Yorumlar