Van ve Erciş’te meydana gelen deprem felaketinden günler, aylar geçmesine rağmen, deprem mağdurlarının perişan durumunun önüne geçilememiştir. Bu nedenle birçok vatandaşımız Van’ı terketmektedir.
Evet! Deprem önüne geçilemeyecek bir doğa olayıdır, olacaktır ve olmuştur. Bizim gibi %95’i deprem kuşağı/faylar üzerinde olan ülkede, bu gerçekle karşı karşıya kalınması mukadderdir. Ancak, deprem kayıp ve hasarlarının asgari düzeye indirilmesi mümkündür. İTÜ Mezunu inşaat mühendisi/mimar çocukluk arkadaşım vardır. Birçok inşaatlar yapmış deneyimli birisidir. Ona, “Yıldırım, Allah aşkına söyle, depremlerde binaların yıkılması kader midir, bu yıkıntı enkazının altında, insanlarımızın ölmesi hep olacak mıdır?”, Yıldırım cevaben “Selçuk, inşaat tekniği çok ilerlemiştir, bu bir hesap, kitap meselesidir ve çalmadan, çırpmadan, doğru hesaplarla, doğru malzeme tam olarak kullanılırsa, 10 şiddetinde depremde bile binaların yıkılması mümkün değildir”, dedi ve ilave etti: “Japonya’yı görüyoruz, hergün deprem oluyor, insanlar binalarda, evlerinde, işyerlerinde hiçbirşey olmamış gibi yaşamlarını sürdürüyorlar”, dedi.
Gerçekten bizim gibi gelişmemiş ülkelerin dışında, depremlerde büyük kayıplar, ölümler en az düzeyde oluyor. Ama, bizim ülkemizde binalar, müteahhitler ceplerini doldurmak, az ve kötü malzeme kullanarak inşaatı ucuza maledip, masum vatandaşa pahalıya satmak amacıyla hareket ettiklerinden ve bu inşaatları denetlemekle görevli resmi makamlar, yerel yönetimler, her nedense bunlara göz yumup ruhsat verdikleri için, binalar en ufak bir depremde helva gibi yerle bir oluyor ve masum insanlar ölüyor.
Gelelim deprem sonrasına, özellikle Van ve Erciş depreminde tüm ülkenin seferber olduğu, özellikle ihtiyaçtan fazla gıda yardımı gönderildiği doğrudur. Ancak, sistemsizlik ve organizasyon bozukluğu da, her depremde olduğu gibi burada da ortaya çıkmış, deprem felaketine uğrayan vatandaşlarımız ızdırap çekmişlerdir. Kızılay Yetkilileri 60.000 çadır gönderdik demişlerdir, doğrudur. Ancak, birkaç yıl önce Kızılay çadırlarının sivri, iptidai, İstiklal Savaşı’ndan kalan biçimde olduklarını biliyoruz. Daha sonra bunu düzelttiler. Oda şeklinde çadırlar imal edilmiştir. Ancak, bununda yetersiz olduğu anlaşılıyor. Ben bir tarihte Amerikalıların Kore Savaşı’nda, Alaska’da kullandıkları çadırları görmüştüm. İklim şartlarına duyarlı, kışın soğuğu, yazın sıcağı geçirmeyen, içi oda şeklinde, duşu, WC’si olan büyük çadırlardır. Altları toprakla temas etmeyip, çadırın bir parçası olarak izolasyon maddesiyle kaplanmaktadır. Dış hava şartları ne olursa olsun, insanlar çadır içinde gayet rahat ve hatta konforlu yaşamaktadırlar.
Türkiye büyük bir devlettir, dünyanın en büyük 17. ekonomisiyiz diye övünüyoruz. Bu nedenle, halen mevcut iptidai çadır sistemini terkedip, medeni, büyük, rahat, konforlu çadırlar sistemine geçmemiz, eğer bu çadırlar gene Kızılay tarafından verilecekse, ülkenin uygun yerlerinde oluşturulacak ve fekalet bölgelerine yakın konumda stoklanarak hazır beklemelidir.
Bu deprem vesilesiyle Sn. Başbakan Erdoğan’ın bir sözünün altını çizmek istiyorum. Sn. Başbakan, “Seçimleri kaybetmek pahasına da olsa, çürük, çarık, kaçak binaları yıkıp, yerine sağlam, depreme dayanaklı, kentsel dönüşüm sistemine geçeceğiz” demiştir. Eğer bunu gerçekleştirebilirse tarihe geçer ve bizlerde canı gönülden bu projeyi alkışlar, destekleriz. Gerçekten bu ifade büyük bir reformdur, gerçekleşmesi gerekmektedir. Ancak bunun yanı sıra, deprem durumlarında, vatandaşların sığınabileceği, çadırların kurulabileceği alanlar inşaatçılara terkedilmekte ve buralara iğrenç beton yığınları dikilmektedir. Her vesile ile söylüyorum, yapılan bu binalarda sade vatandaşımızın hiçbir çıkarı yoktur. Sadece ve sadece müteahhitlerin cebi dolmaktadır. Diğer taraftan Van örneğinde olduğu gibi, çürük ve yıkılan binaları yapan insanlarımızın ölmesine neden olan müteahhitlerle, bunlara izin veren yetkililerin yakasına yapışılıp, hesap sorulmalıdır.
Van depremi, Türkiye’nin deprem gerçeğini tekrar hatırlatmak, aklımızı başımıza getirmek açısından bir ihtardır. Birçok vatandaşımız, gencecik öğretmenlerimiz, çocuklarımız ölmüştür ve maddi zarar çok büyüktür. Vatandaşlarımızın devamlı sallanan, o yöreyi terketmeleri normaldir. Devletin görevi tercihen tek katlı, çok sağlam, yeni evlerle donatılan yeni Van’ı inşa etmektir. Eminim ki, tüm vatandaşlarımız aslında gölün kıyısında çok şirin bir şehir olan Van’a tekrar geleceklerdir. Olay geçti, gitti demeyip, tüm Türkiye’de ve özellikle altını çiziyorum İstanbul’da depreme karşı tedbirler en kısa sürede alınmalı ve Başbakan’ın verdiği söz, umutla takip edilip, desteklenmelidir.