6 Kasım 1983 tarihinde yapılan seçimler sonucu, iktidara gelen Özal ve ANAP, Türkiye’ye ‘Çağ Atlatarak’ çehresini değiştirdi. Türk yurttaşları, devletlerine güvenerek, geleceğe büyük umutlarla bakmaya başladılar. 1982 yılında, sadece 3 milyar dolar olan ve petrol faturasını karşılayabilen, ihracatımız, Özal’la, önce 7,12 milyar dolarlara fırladı. Türkiye, IMF ve Dünya Bankası tarafından örnek ülke olarak gösteriliyor. Özal, Türkiye mucizesini anlatmak üzere dünyanın birçok ülkesine davet ediliyordu. Bu toplantıların bir kısmına, Özal’la birlikte katılan bir DPT uzmanı, bir milletvekili olarak gurur duyuyordum. Dünya Bankası, IMF görüşmelerinden sonra, Özal’ın çok sevdiği Washington’daki ‘Cities’ isimli restorandaki anıları hala yaşıyorum. Özal hiç kimseden çekinmeden, bizlerle de istişare ederek, çok önem verdiği DPT’nin görüşlerini alarak, cesaretli, doğru bildiği adımları atıyordu. Ülkenin Kambiyo, mali yapısı modernize edilmiş, yatırımlarla ülke bir şantiyeye dönmüştü. 

Turgut Bey, Savunma Sanayini, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresini, Eximbank’ı, Devlet Yatırım Bankasını kurmuş, herkes işinde gücünde, ekonomi tıkır tıkır işliyordu. Özal, ‘Bizim hakikat kıldığımız yere, onların hayalleri dahi ulaşamaz’ diyordu. 1996-2003 yıllarında İdare Meclisi Azası olarak görev yaptığım, Eximbank sayesinde, Türk müteahhitleri, başta Rusya olmak üzere, Asya Türk Cumhuriyetlerinde, Afrika’da, dev eserleri, yapıları, projeleri gerçekleştiriyorlar, Türkiye’ye döviz kazandırıyorlar, ihracatımızı arttırıyorlardı. (Eximbank’ta görevliyken, bu projelerin büyük bir kısmını bizzat gözlemledim.) 

Ülkemizde, Özal’a kadar sadece 15000 yatak varken, başta Antalya, Muğla olmak üzere yapılan 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinde yatak sayısı 1 milyonu aşmıştı. Turizm patlamış, bir dönem yönetiminde bulunduğum THY yeni uçak ve anlayışla, dünyanın önde gelen hava yoluna dönüşmüştü. Otoyollar, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, enerji santralleri, barajlar, sağlık yatırımları, fabrikalar, birçok projeler gerçekleşiyordu. 

Özal, ABD ile kurduğu olumlu ilişkiler sonucu, Ankara’da dönemin en gelişmiş savaş uçağı, F-16’ları imal ettirmiş, hatta Mısır’a 70 adedini satmıştı. Bu ANAP iktidarı tarafından, Türk Hava Kuvvetlerine teslim edilen 300 F-16 uçağı hala başarı ile kullanılıyor. Ancak imalinden 33 yıl geçti, bu uçakların yerine zamanımızın gelişmiş uçağı olan F-35’lerin, 500 adet Hava Kuvvetlerimize en kısa sürede verilmesi gerekir, aksi halde bölgesinin güçlü hava üstünlüğüne sahip Türkiye, zaafa düşecektir. 

Özal hassa bir bölgede bulunan Türkiye’nin, ordusunun çok güçlü olmasına büyük önem veriyordu. ABD Başkanı Bush ile kurduğu iyi ilişkiler sayesinde, Deniz Kuvvetlerimizi yeni firkateynler, denizaltılarla takviye etti, ordumuza yeni silahlar kazandırdı. Türk Ordusu, her  daim güçlü olmalıdır. Özal sadece iktisatta değil, dış politikada da yeni vizyon getirdi. Asya’daki Türk Devletlerini bir araya getirdi, komşularımızla, Avrupa ile tüm dünya ile olumlu ilişkiler tesis etti. Örneğin ABD’ne, ‘ben sizden para istemiyorum” diyerek ihracatı başlattı. 

Özal, Anavatanı kurduğu 20 Mayıs 1983 yıldönümü törenlerinde ve İzmir İktisat Kongresi’nde, şöyle diyordu; “Eğer önümüzdeki yılları olumlu değerlendirebilir, ANAP vizyon ve misyonunu tasvir eden ‘Değişim Programını” gerçekleştirebilirsek, Türkiye, dünyanın en gelişmiş ilk 10 büyük ekonomisi arasına girebilecektir. Bu hedefe ulaşmak için 4 trilyon dolar GSMH ve 1 trilyon dolar ihracata, 300 milyar dolar turizm gelirine ulaşmamız lazımdır. İşte, ANAP kadroları bu amaçları gerçekleştirecektir.” Sözlerine devamla, “Planlama tarafından hazırlanan 5 yıllık kalkınma planları ile bu hedefleri yakalayacağız.” 

Turgut Bey sadece Türkiye’ye iktisatta çağ atlatmadı. Özal zamanında insan hak ve hürriyetleri, en geniş anlamda uygulandı. Özal hoşgörüyü, toleransı, siyasette uzlaşmayı, medeni ilişkileri getirdi. Maalesef Özal’dan sonra, ANAP Özal’ın vizyon ve projelerini gerçekleştirmekten uzak kaldı. Şüphesiz, Özal’dan sonra ANAP’ın başına geçen genel başkanlar, hiçbir zaman bir Özal olamadılar, ancak ANAP asla kapanmamalıydı, kapatılmamalıydı. Basiretsiz insanlarla yürümemeliydi. Bugün olduğu gibi, bir gün Anavatana ihtiyaç olacaktı. ANAP sahnede olmalıydı. Bizim maaşlarımızı vererek inşa ettiğimiz, ANAVATAN Genel Merkezi şimdi kimleri elinde, orası bizimdir! Özal’la birlikte, Türkiye’ye çağ atlatan kadrolar, hala duruyor. Özal’ın fikir ve görüşlerini taşıyoruz. Bir başlangıç, 50 yaşını aşmamış, tahsilli, eğitimli, lisan bilir, Özal gibi kendisini vatan ve milletine adayan bir lider lazım. Özal’da sonra Mesut Bey iyi niyetle, Anavatanı taşıdı. Mesut Bey’den sonra gelenler, ANAP’ı tarihe gömdüler. Bizler, Özal’ın ekibi, çalışma, mücadele arkadaşları, Özal’a layık olamadık. ANAP’ın yok oluşuna seyirci kaldık!! 

Türkiye’yi büyük Atatürk’ün yolunda, onun emrettiği biçimde, muasır medeniyetler düzeyine ulaştırmayı şiar edinen Büyük Devlet Adamı Özal’ı, vefatının 29 yılında, rahmet ve özlemle anıyoruz.