Evet 24/25/26 Ocak 2022 günlerinde İstanbul’da büyük bir kar afeti ve esareti yaşandı. Meteoroloji günler öncesinden haber vermişti! Yoğun kar yolları, köprüleri, hava limanını kapattı, insanlar yollarda saatlerce mahsur kaldılar, aç, susuz, evlerine gidemediler. Dünyanın en büyüğü dedikleri İstanbul Hava Limanının çatısı çöktü. Yolcular alanda perişan oldular! Yollarda araç çarpıştı, kazalar meydana geldi! Yaralananlar oldu, kardan ambulanslar yardıma gidemedi! Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, kışın ortasında İran her zaman yaptığını yaptı, doğalgazı kesti, elektrik, gaz sıkıntıları nedeniyle, sanayi, tarım durdu! İhracatçılar, taahhütlerini yerine getiremeyecek duruma düştüler! Bütün bunlar olurken, hükümet, İstanbul Belediye Başkanını, belediye başkanı hükümeti suçladı! Oysa bu felaketin yaraları el birliği ile sarılmalıydı. 

Aslında deprem, sel, heyelan vs. gibi olaylar bir doğa olayıdır. Önüne geçmek mümkün değildir. Yapılacak iş tahribatı, asgariye indirecek önlemleri önceden, basiretle, liyakatle almaktır! Bu gibi doğadan sadır olan felaketler, dünyanın her yerinde oluyor. Hadiseyi bu taraf hükümete, şu taraf belediyeye ait gibi gereksiz tartışmalara indirgemek fevkalade yanlıştır! Olaya böyle bakarsanız, herkes suçlu, görevini yapmadı! Belediye karları temizlemek, yolları açmak, ulaşımı sağlamak konusunda yetersiz kaldı! Hele, belediye başkanının afetin ortasında İngiliz sefiri ile eşli yemeğe gitmesi çok yanlıştı. Büyükelçiye “Ekselans, durumu görüyorsunuz, benim vazifede olmam gerek, yemeği bir başka zaman yapalım” denseydi, kabul görürdü. Gelelim hükümete, anlı, şanlı İstanbul Hava Limanının kapanması, çatının çökmesi, havayolu seferlerinin aksaması sonucu yolcuların perişan olması, hava alanına karayolundan başka ulaşım imkanı olmadığından, uluslararası kural olduğu halde yolcuların otellere yerleştirilmemesi, aç, susuz bırakılması, Kuzey Marmara Otoyolu’nun kapanması, Marmaray arızaları, alan pistlerinin felç olması, köprülerin kapanması affedilemez! Vilayet ise, özel araçların trafiğe çıkmaması, kar lastiği kullanılması, mesai saatlerinin ayarlanması gibi konularda geç karar almıştır! 

Ben, İstanbul’un ‘Hub’ noktası olması, bir tarafı E-5, diğer tarafı Ataköy gökdelenleri, bir tarafı Florya, diğer tarafı Yeşilköy ve deniz olması hasebiyle, genişletilmesi mümkün olmayan, eskiyen, ihtiyaçları karşılamaktan uzak kalan, en fazla 45 milyon/yıl yolcu kapasiteli Atatürk Hava Limanı’nın yerine yeni bir alan yapılması konusunda daha THY Danışma Kurulu Başkanı iken, Özal’la bu konuyu defalarca görüşmüştüm. Turgut Bey, İstanbul’a yeni, modern, büyük, istikbali düşünerek 150 milyon/yıl yolcu kapasiteli ‘Hub’ olabilecek, yeni bir alanın yapılmasını düşünüyordu. Onun düşündüğü yer Silivri idi. Yeni alanın adı da ‘İstanbul Uluslararası Kemal Atatürk Hava Limanı’ olacaktı. Turgut Bey, bu yeni alanın, cost/benefit, fizibilite planlarının finansmanının hassasiyetle yerine getirilmesini istiyordu. Bu konuda DPT’ye görev vermişti. Yeşilköy’deki Atatürk Hava Limanı da yedek, acil ihtiyaç alanı olarak muhafaza edilecekti. Artık bu saatten sonra büyük paralar harcanarak inşa edilen, yeni İstanbul Airport’un yıkılması, kapatılması söz konusu olamayacağına göre, orayı en rasyonel, rantabl, doğa şartlarına göre kullanmak gerekiyor! 

Bu vesile ile bazı yanlışları düzeltmek isterim, İstanbul Hava Limanı’nın inşa edildiği arazi, eski kömür madenlerinin bulunduğu, bataklık bir alandı. Yani kuzey ormanları yoktu, kuzey ormanları, Kuzey Marmara Otoyolu güzergahındadır. Gelişen inşaat sektörü, bataklık üzerine sağlam zemin inşa edecek teknolojiyi haizdir. Kuzey Marmara Otoyolu, İstanbul’un trafik yükünü alamadı. Öncelikle bu yolun parasız olması (YSS Köprüsü’nden zaten para alınıyor, o da makul olmalıdır.) Kuzey Marmara Otoyolu’nun, Karayolları Genel Müdürlüğü’ne devredilmesi şarttır. 

Pekala, şimdi gelelim, “her şeyi armut piş, ağzıma düş” misali, her şeyi devletten, belediyelerden bekleyen halkımıza, fertlere! Kış lastiği takmayan, trafiğe çıkma denildiği halde kural, nizam dinlemeden çıkan, evinin önünü bile temizlemeyen, tedbir almayanlara ne demeli? ABD’de, İngiltere’de yaşarken görürdüm, her vatandaş kendi evinin önündeki karları temizlerdi. Dahası var, oranın fertleri, çocuklarının gittiği okulların, temizlik, kırtasiye, yiyecek gereksinimlerini, veliler olarak, kendileri karşılarlar! 

Kar felaketinin ortasında, kış kıyamette, İran’ın doğalgazı kesmesi, bana sürpriz olmadı! DPT’deyken, sorumlu olduğum RCD/CENTO toplantıları nedeniyle, defaatle gittiğim, İranlıların bizi hiç sevmeyip, kıskandıklarını gözlemlemiştim. Pakistanlılar, bizi çok severler, Atatürk’ü kendi önderleri olarak kabul ederler. Her evde Atatürk fotoğrafı vardır. İranlılara güven olmaz, dostluk olmaz, tıpkı Araplar gibi! Bu nedenle öncelikli olarak, enerji konusunda dışa bağımlılıktan acilen kurtulmamız gereklidir. Eximbank’ta yönetim kurulu üyesi olarak görev yaparken, defalarca Moskova’ya gittim. Rusya, yılın 10 ayı karlıdır. Sheremetyevo Moscow Airport, hiçbir zaman kapanmaz, uçaklar iner-kalkar. Onlardan ders almak gerekir. Unutmadan ifade edeyim. Büyük işlev gören ‘Sabiha Gökçen Hava Limanı’nın, 2nci hatta 3ncü pistini neden geciktirip, bitirmiyorsunuz? 

Son olarak şunu söyleyeceğim. İki günlük kar İstanbul’u esir aldı, her şey aksadı. Ne zamana kadar biliyor musunuz? Bugünler geçip, güneşli günlere kavuşunca, hepsi unutulacak, gene ‘eski hamam, eski tas olacak’. Ta ki yeni bir doğal afete kadar... İstanbul’da büyük bir depremin beklendiğini, ilim adamları, her vesile ile söylüyor, uyarıyor, tedbir alın diyorlar... Peki Hükümet, Belediye ne yapıyor!!!