“Tencere Dibin Kara...” Kadınlarla ilgili yazıma bir tepki de gelmedi ya...Şaşırdım, üzüldüm, endişem sadece bana ait sanmıştım. Meğerse bu gözlem hepimizinmiş. Dünyanın dibi çıktı diyorum ya, vallahi de billahi de doğru... Benim dünyam da dibi de burası. Dibi çıkmalarla ilgili öyle örnekler var ki hangisini yazayım. Hani diyorlar ya “Önüne gelen köşe yazmaya başladı” diye. Yazsınlar kardeşim yazsınlar. Yazmak farkındalık demek.. Gözlemlersen... yazarsın. Çarkın bir parçası olduğunu hissedersen... yazarsın. Birşeylerin aksadığını görürsen... yazarsın. Eski tatları göremezsen... yazarsın. İnancın varsa... yazarsın. Adam sende, demezsen... yazarsın. Duyarlıysan...yazarsın. Muhakeme yapabiliyorsan...yazarsın. Okursan...yazarsın. Araştırırsan...yazarsın. Görürsen...yazarsın. En önemlisi; Gözüne gözüne batarsa...yazarsın. Yazarsın. Çünkü söz uçar gider yazı kalır. Yazsınlar, herkes yazsın. Yaza yaza ancak anlayacağız. Yazalım gelişelim di mi ya... Yazan bolsa hala işimiz bitmemiş... Hepimiz biliyoruz ki; “Türkün aklı ya ..çarken ya da kaçarken gelir. Bu hataya düşmemek için sık sık dürtülmemiz gerek. Efendim, son zamanlarda grip çeşitlemelerinden uzak kalmayı öğrenmiştik, el sıkışmayıp, öpüşmeyip, toplu yerlerden uzak kalarak...evlerimizden telefonlarımıza sarıldık iletişim kurmak üzere. Dinleniyoruz tedirginliğini de atlatmışken. Ne oldu? Ev telefonlarımıza bir faturalar geldi ki. 3 konuş 1 vergi öde. Bu ne be? Hatlı cep telefonunun saçma sapan vergileri yıldırdı derken şimdi ev telefonları. Teknoloji kullanan yırttı. Yok msn, yok face-book yok onun muadili bilgisayar siteleri... Anacığım nasıl girsin bilgisayara, gözü zar zor televizyonu seçerken. Ayıp valla. Yani biz iğne onlar iplik... Artık geçmiyor kardeşim. Başka mı; Ormanlarımızdan, yeniyıl için çamları kaçak olarak çalmaya (tabii satmak üzere) niyetlenenlere bir ekip kurulmuş. “Pat” çalanları iş üzerinde yakalıyorlarmış. Aferim. Peki Ataköy’ de bir zamanlar halka verdikleri hobi bakçelerini yıkarken o canım ağaç ve bitkiler neden çiğnenip geçildi? Kalanlar da nasibini alacak inşaat uğruna...Mesleğimin bir parçası “İnşaat” ama bu kelimeden nefret ettim. Ataköy’de yaşadığım son 20 sene içinde. 3 yer değiştirdim bu ilçede. I-ıhhh zihniyet aynı. Odama bakan ağacımı bir sabah haince kesmişlerdi tüm şikayetlerime rağmen yönetim bir ceza almadı. Sinirimden evden taşındım. Bu kez yeni evime taşındığım ilk ayda arka otoparkı genişletmeye aldılar, güzelim çimenler parke taşı oldu, ağaçlar yine mefta...Yeşillikten yana hayli şanslı olan bu güzelim semt de raydan çıktı. Başka örnek mi; 7-8. Kısımın ortasındaki tek ağaçlık alanı önce inşaat olacak dediler tüm ağaçları kestiler. Sonra Ataköy’ü sevenler sayesinde vazgeçildi. Perdeler kalkınca da tüm çıplaklığıyla yoz beyinlerin yaptığı katliam ortaya çıktı. Yine ağaçlar cezalandı. İnsanlığımdan utanç içindeyim. Sahil deseniz, kabus aynı... Dibi çıktı dünyanın diyorum. Başka mı; Kısa mesaj dilinden sonra Türkçe de katledildi. Umburcuzk... hiç çözemediğim bir harf kalabalığı... İçinizi baydım pazar pazar...Bir de pozitiflik olsun bari; Bir televizyon kanalında hergün “Kelime Oyunu” diye bir program var. Hay yapımcısı bin yaşasın. O program sayesinde haftanın beş günü “Kelime açınım”ı yapıyor, beyin fırtınası yaşıyoruz. Böyle programları çok takdir ediyorum.. Dibi çıkanların, çıkıp da dibi bulanların, dibi tutanların, tutup da dibe vuranların listesi aslında bayağı uzun... (Haftaya tekrar dönerim.)