Bu mantıksız başlık altında anlatacaklarıma bazılarınız şaşıracak. Haftalık kültür faaliyetlerimize katılan bir vatandaşımız. Sırtından çıkarmadığı avcı yeleği, çantasından taşan “Aydınlık” yayınları, sürekli kırmızı ve gerilimli bir yüz. Bir programdan önce yanıma geldi ve bana hitaben: -Şu metrobüs hakkında ne düşünüyorsunuz? -Anlamadım nasıl yani? -Canım faydalı mı oldu zararlı mı? -Siz şu anda nereden geliyorsunuz? -Mecidiyeköy’ den. -Kaç dakikada geldiniz? -Otuz dakikada -Peki daha önce ne kadar zamanda geliyordunuz? -En az bir saat sürüyordu. -Peki bu konforu bulabiliyor muydunuz? -Ne gezer canım Küçükçekmece’ye geldiğimde üstümden silindir geçmiş gibi oluyordum. -Peki, merobüsün faydası meydanda işte. -Tamam doğru ama beni ikna ediniz! -Şimdi bu konuşmamızdan ikna olmadınız mı? -Hayır beni ikna ediniz! -Bakın beyefendi sizi benim ikna etmem mümkün değil.Yalnız size tavsiyem çok acil olarak bir psikiyatriste müracaat ediniz. Ben bu ve benzeri olayları solcu geçinen pek çok vatandaşımızla yaşadım. Her seferinde 1970 li yılların sonuna doğru Rauf Tamer’in Tercüman gazetesinde yazdığı bir fıkrasındaki şu ifade aklıma düşer: “Türkiye’de solculuk; siyasi, sosyal bir vaka olmaktan önce klinik bir vakadır.” Bunun son örneğini Nuray Mert’in duble yollar yapılıyor ama Dersim Tedibinden önce de o bölgeye ulaşım imkanları artırılmıştı saplamasında gördük. Kendisine yönelen tenkitlere karşı can siperane savunma yapan “mertlik” yanlılarında da… Oysa Nuray Mert’in soy adı üzerinden saldıranlar ve savunanlar da şunu bilmeliler ki; çelik-çomak oyununda kullanılan kısa sopanın adına Anadolu’nun bazı yerlerinde “met” bazı yerlerinde de “mert” derler.İsterseniz Ötüken sözlüğün (m) harfine bakınız… Şunu da unutmamak gerekir ki; Cemil Meriç üstadın ifadesiyle “ideolojiler insan idrakine giydirilmiş deli gömlekleridir.”