Politika biraz da kıvırma sanatıdır… Biraz yalan biraz dolan, biraz güler yüz ve tatlı dil, bizim ülkemizde siyaset için yeterlidir ve alçakgönüllü insanımızın kalbini çalmaya yeter ve artar bile! Zaten politikadaki ‘kaşarlanmış’ isimlerin geçmişten bugüne kadar gelme sebebi de bu değil midir? Ama bir de devletin öyle makamları vardır ki, ne dansöz gibi kıvırabilirsiniz, ne yalan söyleyebilirsiniz ne de güler yüz ve tatlı dille her hangi bir kimsenin gönlünü alabilirsiniz! Sadece beyninizi ve ekibinizi çalıştırmak zorundasınızdır ve ağzınızdan her çıkan kelime sadece kendi devletinizi değil, komşu ülkeleri, hatta dünyayı bile yakından ilgilendirir… Bu makamların hepsi de bağımsız bağlantısız ve partisiz makamlardır… Örneğin, bir Yüksek Mahkeme Başkanlığı gibi, Sayıştay başkanlığı, Savcılık gibi… Bunların da ötesinde devletin en üst makamı sayılan Cumhurbaşkanlığı gibi… Cumhurbaşkanı Talat’ın rengini elbette ki biliyoruz ve geçmişte parti başkanı iken ağzından çıkan kelimeler de bugünkü gibi hafızalarımızda… Ama Allah’ı var şimdiki makama oturduktan sonra, o makamın hakkını verircesine büyük bir değişim içine girdi ve söylemleri Denktaş’ı bile alkışlayacak kadar heyecanlandırdığı zamanlar oldu! Zaten yılların Denktaş’ı bile zaman-zaman bunu dile getirir ve Talat’a övgü dolu sözler sarf eder… Bunun yanı sıra Talat da yeri geldikçe Denktaş’ın haklılıklarını dile getirir ve bunu da hiç çekinmeden, gocunmadan söyler… Her ikisinin de aslında birbirlerine dizdiği övgüler, toplumsal bir uzlaşmanın sonucunda olduğu için bir Kıbrıs Türk’ü olarak bizi fazlasıyla memnun etmiştir… Çünkü demek ki iki ayrı kutuptaki önemli isim ortak bir çizgide buluşmaya başlamışsa öncelikle bundan en fazla yararı bu ülke insanı görür… Siyasi görüşleri ne olursa olsun eğer bir ülkedeki üst düzey yöneticiler ülke menfaatleri söz konusu olunca ortak paydalarda buluşabiliyorlarsa bundan daha güzel bir demokrasi örneği görülebilir mi? Talat son yaptığı başkanlık sistemi ile ilgili açıklamasında sırf Denktaş var diye korktuklarını açık yüreklilikle itiraf etmiş ve bir anlamda da öz eleştiri de bulunmuştur… Oysa pek ala ki eğer Denktaş gerçekten sadece kendisi için başkanlık sistemini isteseydi, büyük bir güç olduğu 80’li 90’lı yıllarda bunu rahatlıkla hayata geçirebilir ve şimdi de bu sistemin başında oturuyor olabilirdi! Aslında konumuz başkanlık sistemi filan değil… Buradan sayın Talat’a bazı katkılarda bulunmak istiyoruz… Bunun tek nedeni ise ona ayrı bir pencereden bakmasını sağlamak ve yol haritasını bir kez daha gözden geçirtmek… Talat’ın iyi ve kaliteli ayrıca karizmatik bir devlet adamı olduğunu hemen belirtelim… Ama bunun ardından da hemen kafasının özellikle son günlerde çok karışık olduğunu ve ülkedeki iki siyasi düşüncenin ortasında sıkışıp kaldığını da hemen ekleyelim… Bunlardan birisi siyasi geçmişi ve dünya görüşü ile kendisini oraya getiren siyasi parti, diğeri ise Kıbrıs sorunu konusundaki gerçekler… Sayın Talat, belki şimdiki makamında olsa Kıbrıs sorunu konusunda hiçbir düşünce değişikliğine gitmeyecekti ama devlet başkanlığı sürecindeki yaşadıkları tecrübeler olaya daha geniş açıdan bakmasını sağladı ve zaten bunun da hakkını mümkün olduğunca vermeye çalışıyor… Kafasının karışıklığının nedeni ise, Kıbrıs sorunun kendi partililerinin bildiği gibi olmamasından dolayı nasıl bir yumuşak dönüş yapacağının hesapları ile uğraşması… Bu yüzdendir ki bazı açıklamaları ile toplumun yüreğine su serpilirken bazen ani dalgalanmalarla sol görüşlü partilerdeki bazı fanatikleri memnun edercesine zikzaklar çiziveriyor! Talat’a bu iki arada bir derede kalmasından kurtulması için tavsiyemiz şudur; Bir kere ilk olarak nasıl parti rozetini başkanlığının ilk gününden itibaren çekmeceye koyduysa, siyasi görüşlerini de aynı çekmeceye koyarak, sanki de yeniden doğmuş gibi bu devletin şimdiki ve gelecekteki çıkarlarını düşünmek ve bu yolda dört elle görevine sarılmaktır… Özellikle Kıbrıs sorunu konusunda tarafları idare etme düşüncesi yanlıştır ve faturası ileride pahalıya mal olur… Cumhurbaşkanı’nın görevi, kim ne düşünürse düşünsün, kendisine kim ne tepkiyi koyarsa koysun, sadece ve sadece Kıbrıs Türk’ünü ileriye, ama güvenli, sağlıklı ve huzur dolu bir geleceğe taşımaktır… Eğer bun başarabilirse ve ne yaptığını bilen bir tablo çizerse toplumun ezici çoğunluğunu arkasında bulacaktır… Günün Fıkrası Ağanın ayrıcalığı Irgat koşa koşa ağasının yanına gelir; — Ağam akşam rüyamda seni gördüm — Hayırdır len nasıl gördün? — İkimizde aynı uçakta seyahat ediyorduk. — Eeee — Sonra uçak arıza yaptı ve düştü. — Hayırdır inşallah, ne oldu sonra? — Ben bok çukuruna, sen de bal çukuruna düştün. — Olacak di mi o kadar fark. Ağalığım rüyada bile belli olmuş. — Eeeeeeeeeeee! Irgat devam eder! — Sonra birbirimizi yalaya-yalaya temizledik [email protected]