Dün bir kez daha anladık ki Başbakan Soyer Ergenekon soruşturmasında hiç de şaka yapar gibi görülmüyor! Daha da ötesinde geçmişte olanların su yüzüne çıkarılması için kellesini eline almış, büyük bir onur mücadelesi başlatmış durumda! Aslında bu soruşturma Soyer için olmak ya da olmamak arasında ki ince çizgi hassasiyetinde bir mücadele! Öncelikle her türlü riske rağmen bu tür mücadelelere saygı duymak lazım! Zira bu olayın kendi elinde patlama riski de var ve siyasi hayatının sonu olacak önemde bir girişim! Partisinden, ortağından onay almadan yola çıkan Soyer, başbakanlık rozetini de bir yana bırakmış bir devrimci ruhu ile daldı bu işin içine! En küçük bir hatanın ise sonu olacağını, tepe taklak gideceğinin farkında bir görünüm çizdi dünkü basın toplantısında! Onu en fazla etkileyen olay ise UBP Genel Başkanı Derviş Eroğlu’nun yaptığı açıklamada Başsavcılığı etki altına girişimi olmuş! Eroğlu, önümüzdeki günlerde soruşturma başlatması beklenen Başsavcı’ya ‘ayağını denk al’ dedi mi bilemiyoruz ama, eğer böyle bir baskı oluşturma girişimi olmuşsa, bunun da iyi tahlil edilmesi gerekiyor… Ergenekon olayının KKTC’ye sıçramasından sonra ülke insanının yapacağı tek şey sağ duyulu olup, hukukun üstünlüğüne ve yargının bağımsızlığına inanmak! Yargı da Türkiye’de yapılan yanlışlıkları göz önüne alıp, her türlü şaibeye olanak vermeden bu dosyayı inceleyip gerçeklerin ışığa çıkması için kolları hiç gecikmeden sıvamalı! … Soyer, ilgili belgelere dayanarak 1998 yılı seçimlerinde Kıbrıs Türk insanının iradesine müdahale edildiğinden dolayı bu soruşturmayı başlattı! Bu Kıbrıs Türk mahkemelerinde ispatlanır suçlular ortaya çıkarılırsa, demokrasiye inanç bir o kadar daha güçlenecek. Ama eğer konu ülke insanının iradesine ve siyasi hayatına müdahale ise, Annan Planı sürecini de ayrı bir masaya yatırmak gerekiyor! Dönemin hükümeti bu konuyu o zamanlar niçin yargıya taşımadı bilemeyiz ama o zaman da dış güçlerin maddi kaynak aktardığı o günlerde de insanımızın iradesi yönlendirilmek istenmedi mi? İngiliz ve ABD’li yetkililer miting alanlarında, kırsal kesimlerde köy kahvelerinde halkın iradesine müdahale edip, ülkenin geleceğini yönlendirmek istemedi mi? Paravan sivil toplum örgütleri kurularak onlara çil çil dolarlar akıtılmadı mı? Başbakan Soyer, yine dünkü basın toplantısında geçmişte Eroğlu ve Talat’ın evlerine yapılan bombalı saldırıların kendini fazlasıyla rahatsız ettiğini, hiç de duygu sömürüsü yapmadan açıkladı! Peki, uzun bir süredir hükümetin başında olan Soyer, bu tür faili meçhul olayların aydınlatılması için niçin yeteri kadar gayret göstermedi? Soyer, Ergenekon soruşturması ile ‘yalnız adam olarak kalmayı bile göze aldım’ diyor! Ayrıca en duygusal günlerini yaşıyor! Ama yine de mantığın ön planda tutulması gereken bir süreçten geçtiğimizi de hiç akıllardan çıkarmamak gerekiyor! Günün Fıkrası Cennetin anahtarları… Peder ve Bahadır ölürler ve cennetin kapısına giderler. Kapıda bir melek beklemektedir. Melek Pedere sorar ; -Hiç günahın var mı ? Peder ; - Aziz melek ben rahiptim , tüm hayatım boyunca tanrıma dua ettim, karıma ve çocuklarıma sadık kaldım , insanlara ve hayvanlara hep yardım ettim. Melek " Çok iyi bunları biliyorduk zaten al sana cennetin gümüş anahtarı. "der ve sonra Baha'ya döner. " Senin hiç günahın var mı Baha? " Baha; " Ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardım ama tanrıya çok dua etmedim açıkçası birde günahım var çok sert ve hızlı araba kullanırdım" Melek Bahadır'a döner ve ; " Bunu da biliyoruz . çok iyi al sana cennetin altın anahtarı " Peder bu olaya sinirlenir;" Ben hayatımı insanlara, Tanrıya adadım sizde gidip bu adamı cennette benden üstün tutuyorsunuz " Melek gülerek ; " Oğlum , sen vaaz verirken herkes uyuyordu , ama bahadır araba kullanırken herkes dua ediyordu "