Sonsuzluğa yürüyüşünün 3. yıldönümünde rahmet ve saygıyla andığımız Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı (TDAV) Kurucu Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan’ın, bölgesel ve küresel gelişmeler konusunda, 2006 yılında söyledikleri tek tek gerçekleşiyor.

Yazı ve fotoğraflar: M. KEMAL SALLI

Ömrünü Türk birliğine adamış olan Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı (TDAV) Kurucu Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan Hocamızı, sonsuzluğu yürüyüşünün 3.yıldönümde rahmet, minnet ve saygıyla andık.

Aramızdan ayrılışının üçüncü yılında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı-Kültürel Etkinlikler Müdürlüğünün desteğiyle İBB Ali Emiri Kültür Merkezi’nde düzenlenen tören, Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın çeşitli bölgelerinden gelenlerin yoğun katılımıyla gerçekleştirildi.

Türk Dünyası’nın çeşitli ülkelerinden birçok değerli bilim adamının ve siyasetçinin katıldığı anma töreni “Fotoğraflarla Turan Yazgan Sergisi”nin açılışı ve ikramla başladı. 

İBB Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Şen ve Vakıf Genel Başkanı Közhan Yazgan’ın açılış konuşmalarıyla başlayan törenin ilk bölümünde Kazakistan Büyükelçisi Canseyit Tüymebayev, İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu, Tataristan Yazarlar Birliği Başkanı Renat Muhammedi, Azerbaycanlı şair-yazar, devletadamı Sabir Rüstemhanlı, Makedonya Türk Milli Birlik Hareketi Başkanı Erdoğan Saraç ve Dünya Türkleri Asamblesi Başkanı Ermentay Sultanmurat, Kazakistan Kızılorda Korkut Ata Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kılıçbay Bisenov, Çuvaşistan-Çubuksarı Türk Dünyası Kültür Merkezi Başkanı şair-yazar İlya İvanov Pof. Dr. Turan Yazgan’ın TDAV çatısı altında yaptıklarının ve yapmak istediklerinin Türk Dünyası ve dünya barışı açısından önemini belirten konuşmalar yaptılar.

Konuşmaların ortak noktası, yaşamakta olduğumuz bölgesel ve küresel gelişmelerin, Prof. Dr. Turan Yazgan’ın ömrü boyunca savunduğu görüş ve düşüncelerini doğrulamakta olmasıydı. Türk Dünyası’nın çeşitli bölgelerinden gelen konuşmacılar, İsmail Gaspıralı’nın “Dilde birlik, fikirde birlik, işde birlik” şeklinde vecizeleştirdiği mefkurenin bir ırkçılık değil, aklın emrettiği bir dünya gerçeği olduğunu belirterek, Yazgan Hoca’nın ömrünü vakfettiği davanın haklılığını ve doğruluğunu bir kez daha ortaya koydular.

Kazakistan’ın Ankara Büyükelçisi Canseyit Tüymebayev, Prof. Dr. Turan Yazgan’ın hizmetlerini takdir eden konuşmasının ardından, eşi Gülen Yazgan’ı sahneye davet ederek “Kazakistan-Türkiye Dostluk Madalyası” takdim etti. 

Agâh Oktay Güner’in oturum başkanlığında yapılan “Anılarla Turan Yazgan Paneli”ne katılan konuşmacılar Prof. Dr. Ahmet Yörük, Prof. Dr. Salih Aynural, Azerbaycan Türk Kadınlar Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlı aktardıkları samimi, bugüne kadar dile getirilmemiş anılarla, törene katılanları hem bilgilendiler hem de duygusal anlar yaşattılar.

TÜRK DÜNYASI MÜZİK TOPLULUĞUNUN DUYGUSAL KONSERİ

Prof. Dr. Turan Yazgan Türk Dünyası’nın birlik ve beraberliğini sağlayacak pek çok ilki gerçekleştirmişti. 22 yıl önce kurduğu Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Müzik Topluluğu, bütün kardeş ülkelere gitmiş, onlara Anadolu’daki kardeşlerinin müzik kültüründen örnekler dinletmişlerdi. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Müzik Topluluğu’nun ilk şefi Dr. Nermin Gültek, çok özenli ve özverili bir çalışmayla 22 önceki kadroyu bir araya getirmiş ve Turan Hocamızın sonsuzluğa yürüyüşünün üçüncü yılı dolayısıyla düzenlenen törende bu efsane topluluğu sahneye çıkarmıştı. “Türk Dünyası’ndan Sesler” konserinde topluluğun seslendirdiği seçme eserler izleyenleri büyüledi.

TURAN YAZGAN ÖDLÜ” OLCAS SÜLEYMAN’A

TDAV Gençlik Kolları üyesi Rumeysa Ulakçı’nın, bu yıl “Türk Dünyası Turan Yazgan Büyük Ödülü”ne layık görülen Kazakistan’ın tanınmış şair, yazar ve devlet adamı Olcas Süleyman’ı tanıtan konuşmasının ardından sahneye davet edilen Olcas Süleyman’a ödülünü, TDAV Başakanı Közhan Yazgan ile geçen yıl aynı ödülü alan Macar-Turan Vakfı Başkanı Andras Zsolt Biro takdim ettiler.
Program, Olcas Süleyman ve Andras Biro’nun Turan Yazgan Hocamızı bir kere daha saygıyla anan konuşmalarının ardından, katılımcıların anı fotoğrafı çekimleriyle sona erdi.

PROF. DR. TURAN YAZGAN’IN GERÇEKLEŞEN KEHANETLERİ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Çil törende yaptığı konuşmada, “Kültürümüzde “vakıf insan” diye hoş bir tanımlama var. Bu tanımlamanın hakkını verenlerden biri olarak ömrünü sürdüren ve bundan başka amacı olmayan Turan Hocamızı kaybetmiş olabiliriz. Ama asıl kayıp, unutmayalım ki, fikirlerini, düşüncelerini, çabasını unuttuğumuz zamandır” demişti. Cennetmekan Turan Yazgan Hocamızın yazı ve konuşmalarıyla oluşturduğu okyanustan güncel konulara ilişkin birkaç hatırlatma yapmak isteriz. Aşağıya aldığımız satırlar, Turan Yazgan Hocamızın 2006 yılında Burdur Türk Ocağı’nda yaptığı konuşmadan alınmıştır:

Ne istiyoruz? Türk Dünyasının kritik kaynaklarının eskiden olduğu gibi Türkiye üzerinden geçerek ve Türkiye’nin ihtiyacı karşılandıktan sonra, artan kısmının dünya fiyatlarıyla dünyaya çıkmasını istiyoruz. Bu bize neyi getirir? Dünyanın en güçlü devleti olma imkânını getirir; eskiden olduğu gibi. Kritik maddelerin kontrol imkânını getirir; eskiden olduğu gibi. Ve dünyanın en müreffeh milleti olma imkânını getirir; eskiden olduğu gibi. İşte bunu bildikleri için, bir taraftan Amerika bunu engelliyor, diğer taraftan Avrupa ABD’ye alabildiğine destek oluyor. Amerika da AB ye destek oluyor.

Ve ne yapıyorlar? Rusya’ya akış devam ediyor. Öbür taraftan ABD, Azerbaycan petrollerinin kendi şirketleri vasıtasıyla dünyaya çıkışını sağladı. Bize 6.75 lik hisseyi verdi. Bu da bizim ekonomimize hiçbir zaman müspet tesir yapmayacaktır.

Diğer taraftan ne yaptı? Geldi Irak’a el koydu. Irak’ta Amerikalılarla Araplar çarpışmıyor. Kiminle çarpışıyor? Türklerle çarpışıyor. Türkiye’yle çarpışıyor.

Yani Amerika’yla Türkiye arasında devam ediyor. Gizli, görünmeyen bir savaş devam ediyor.

Neyin savaşı? Kritik madde savaşı.

Iraktaki kritik madde kimindir? Benimdir.

Kerkük, Musul benimdir; Türk toprağıdır. Ve kritik kaynaklar oradadır.

Atatürk orayı, biliyorsunuz, “misak-ı mili” hudutları içinde ilan etmiştir. Ve onun için onlara “misak-ı milli” bayrağı vermiştir. Yani, paralel çizgili gök bayrak. Tıpkı Kıbrıs’a verdiği gibi. Ve Atatürk sekiz defa da çizme giymiştir, Kerkük ve Musul için. Her defasında İngilizler, sandıklar dolusu altınlarla Doğu Anadolu’daki aşiret reislerini isyana sevk etmişlerdir.

Ve bu isyanı bugün de devam ettiriyorlar. Kim besliyor? Gene Avrupa ve Amerika besliyor. Bize karşı savaşan PKK’nın kritik kaynakları, iktisadi kaynakları tamamen Avrupa’nın ve Amerika’nın eliyle sağlanıyor.

Sonra ne yaptı? Gitti Afganistan’a yerleşti. Afganistan’da 15 milyon insan Türkçe konuşur. Sekiz milyonu kayıtsız şartsız, doğma büyüme Türk’tür.

Ve ABD’nin, biz dâhil, diğerlerini de yanına alarak Afganistan’a gitmekle yaptığı şey nedir? Bin Ladin’i yakalamak mı? Bin Ladin’i Amerika isterse, 100 milyon dolara, yılanın deliğinden çıkartıp Bush’un önüne getirtebilir. Eğer bütün mesele ıraktaki Saddam idiyse, Saddam’ı, 50 milyon dolara, canlı veya cansız Bush’un önüne getirebilirlerdi. Ama Irakta 100 milyarlarca dolar para harcıyor.

Ama değer mi?

Değer. Bir trilyon dolar harcasa da değer.

Afganistan’a Bir trilyon dolar harcasa değer mi?

Değer. Çünkü Afganistan’a yerleşmekle Türk kaynaklarına daha yakınlaşmış olmaktadır. Türk kaynakları üzerindeki kontrolünü kökleştirmiş olmaktadır. Kökleştirmek istemektedir. Ve kökleştirecektir.

Sonra ne olacak? Sonra Rusya’ya akış duracak. O zaman, belki, ABD ile Rusya arasında bir kapışma olacaktır. Veya Rusya’yla başka türlü bir paylaşma yapılacaktır. Mesela ‘Kazakistan senin, ama Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan benim’ diyecektir. Bir paylaşma yoluyla anlaşacaktır.

Fakat neticede, 200 yıldır bize karşı yürüttükleri savaş, 1990’larda bizim lehimize doğmuşken, bizim aleyhimize dönmüştür. AB ve ABD Türk kaynaklarına el koyma imkânının arifesinde bulunmaktadırlar, koyacaklardır. Hiç şüphe olmasın. Ve biz bu kaynaklardan mahrum olarak borç içinde yüzen ve dolayısıyla emir alan bir devlet olmaya devam edeceğiz.

Şimdi arkadaşlar, görülüyor ki, Türk Dünyası dediğimiz husus bir ütopya değildir. Bir his meselesi değildir. Allah onlarla bizi kardeş yarattığı için, onlarla birleşelim meselesi değildir.

Nedir? Akıl meselesidir. Bu akıl Osmanlı devletinde vardı. Bu akıl Selçuklu devletinde vardı. Bu akıl Mustafa Kemal Atatürk’te de vardı. Abdulhamit Han’da vardı.

Abdülhamit Han, Türkistan’a yüzlerce Türk subayı göndermiştir. Atatürk de göndermiştir. Oradan da buraya getirmiştir. Subay yapmıştır, yetiştirmiştir. Ve Nahcıvan üzerinde özellikle durmuştur. Arkadaşımızın açılış konuşmasında söylediği nutku söylemiştir. Yani Bize “hazırlanın” diye vasiyet etmiştir, emir vermiştir.

Ama bu emri, ondan önce, Atatürk’ten önce İsmail Gaspıralı vermiştir. Daha doğrusu vasiyet etmiştir, nasihat etmiştir. “Dil birliğine gidin, fikir birliğine gidin, iş birliğini gidin” demiştir. Niçin? İktisadi önemi dolayısıyla.

Hiç bir zaman bir bayrak dememişlerdir. Bir devlet dememişlerdir. Bir vatan dememişlerdir.

Ne demişlerdir? Bir dil, bir fikir ve iş birliliği.

(…) İşte Türk Dünyası ile bunun için uğraşıyoruz. Yoksa ütopya için değil. Kardeşlik için, dostluk için, arkadaşlık için değil. Onlar zaten Allahın emri. Çünkü, Allah bizi de Türk yaratmış,onları da Türk yaratmış. Allah’a hürmetimiz, Allah’a saygımız varsa, zaten mecburuz onların derdiyle dertlenmeye. Onların ıstıraplarıyla ıstıraplanmaya. Gerekiyorsa, onlara yardım etmeye. Veya onların da bize yardım etmesine. Bu Allah’ın emridir. Bu değil söylediğimiz. Aklın gereği olan dil birliği, fikir birliği ve iş birliğidir.”

Turan Yazgan Hocamızı rahmet ve saygıyla anıyoruz. Mekanı Cennet olsun.