Şiddete “şiddet ile” karşı olduğumuzu “şiddet ile” söyleyen bir toplumuz. Sözde karşı olma ile özde karşı olma arasındaki farkın farkında mıyız? Olay olmadan konu işlemiyoruz’u hatırlattığımda, önlemsizliklerin çözümsüzlüklere “şiddet ile” ulaştığını da görüyoruz. 
Türkiye’de Şiddetin Konumu!
Şiddeti tanımlayacak olur isek, haksız güç ve baskının, insan üzerinde yine haksız konumda zarar ve hasar odaklı uygulanmasıdır. Ülkemizde cinayetlerin sayısı oldukça yüksek. Hukuk yönünden caydırıcı mı, azdırıcı mı kararlar alınıyor? Kadın ölmeden dayağı, baskıyı, konuşuyor muyuz? Hukuksuzluk sistemi ile sosyalsizlik sistemi mi oluşuruyoruz? Sosyalsizlik iletişimsizliği mi getiriyor? İletişimsizlik de, anlaşmazlık ile birlikte önleyemediğimiz şiddeti mi davet ediyor? Cevaplarını ver(e)memek, soru sayısını mı arttırıyor?...
Şiddete Azmettirici Destek = Ruhsat (!)
Önlemsizliğin çözümsüzlüğe, çözümsüzlüğün de sorunların artmasına neden olduğunu bil(e)mememiz mümkün değildir. TBMM Alt Komisyonunda silahsızlaştırma yerine silahlandırma tasarısını hatırlarsınız. Yumuşatılmış maddeler adeta “ruhsatsız kalmasın” formatında idi. Belirli kesimin tepkisi dışında, çok da etkin bir “hayır” sesi haykırılmamıştı. Şiddet sadece silah ile de uygulanmıyor kuşkusuz. Fakat önleyici kanunlar yerine destekleyici kolaylıkların sağlanması, dava dosyalarının hızla artmasına da neden olacaktır. 
Bireysel Silahlanmaya “HAYIR”!
İngiltere’de hiçbir vatandaşa silah ruhsatı verilmiyor! Fransa’da ise savunma sebebi ile talep edilebiliyor. Ancak ciddi bir tehlike durumu ispat edilebiliyor ise ateşli silah bulundurma izni alınabiliyor. Belçika’da atış kulübüne üye iseniz başvurabiliyor, fakat silah ruhsatı alabilmek yine de çok zor. 
Bireysel Silahsızlaşmaya yönlenmek ve yetkili kurumları da yönlendirmek çok önemli bir yaptırım olacaktır. Millet olarak stresli yapıdayız. Anlık reflekslerimiz oldukça yoğun olan bir toplumuz. Neden sağa baktın vur, neden geç geldin vur! Yalan söyledin vur! Trafikte beni solladın vur! Beni aldattın mı vur! Ruhsat vur demiyor, ama (?) 
Şiddeti önlemenin yöntemi ruhsatsızlık da değil kuşkusuz. Ruhsatsız kişi ateş etmiyor mu? Silahsız olan biri kimseyi öldürmüyor mu? Silahı olanın sözü olmaz, eminim. Silahlanma ruhsatı, bireysel silahlanma olmuyor mudur ayrıca? Düşünün! Silahlı bir toplum resmi! Hem de bizim ülkemizde! Ne eşten şiddet gören kadını koruyabiliyoruz, ne de tehdit bildiriminlerinde gerekliliği uygulayabiliyoruz. 
Hep derim, Olay Olmadan Konu İşlemiyoruz!
Olasılıklar üzerinde beyin çalışması yapılsa, önemli ölçüde çözümlere ruhsat sağlamış olacağız da, yorgunuz! Olmayanın senaryosuna zaman yok! Olunca da manşetlerde 3 günlük haber değeri! Bireyi korumasını nasıl bekliyoruz ki doğrusu, halkı koruyamıyoruz 30 yıldır! Sevinirken ateş, üzülürken ateş! Kızınca ateş’li bir milletiz. Kaç cinayet, kaç vahşet!
Ruhsat Hakkı Haksızlıktır!
Belirli konumlara verilen bu izin, bireysel ateş bulundurmayı yasaklaştırmayarak geniş alanı ruhsatlamıştır. Kime ruhsat verilirden çok, kime verilmezi konuşmak lazım. Bu yasa şiddeti önleyici midir, azdırıcı mıdır? Caydırıcı yönünün olmadığı açık görünen bu sosyal hukuksuzluk yasasına tepkinin yetersizliği de bir kabul yasasıdır aslında. Olay olmadan konu işlemiyoruz ya! Bir ölüye karşı harfler basılır, sözler yazılır ve ateş düştüğü yeri yakar’dan desteklenerek tamamlanır. Bu dava bitti, sıradaki?
Günün S(özü): Şiddet “şiddet ile” çözülmez!