Milli Şairimiz Mehmet Akif “Safahat” adlı eserinde, “Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile… Alem aldatmaksa maksat aldanan yok, nafile! Kaç hakiki Müslüman gördümse: Hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!” demiş.
Taha Akyol Hürriyet gazetesindeki köşesinde Yahya Kemal’den alıntı yaparak aktardığı yazısında; “Ramazan akşamları çarşıda kadınları çimdiklemek, baharda dere kenarında kaba kaba sırıtmak, söz ve nara atmak gibi kabahatlerle malul bir halk...” demiş. Yazının devamında Kazan Türklerinden Fatih Kerimi’nin 1913 yılında İstanbul’a gelişi sırasında hayal ettiği Hilafet Merkezini tasvir ederken “insanların dindar, namuslu, idealist, TÜRKLÜĞÜN merkezi, vatansever, çalışkan, sorumluluk sahibi, olduğunu düşünürken karşılaştığı gerçeklerin tam tersi olduğunu” görmekten hayal krıklığına uğradığını” anlatmış. “gördüklerinin yozlaşmış, tembel, fırsatçı insanlar yığını olduğunu, İstanbul’da yolda giden kadınlara laf atanların, tacizde bulunanların azınlıklar değil, Müslümanlar olduğunu, hayretle kahredici bir hayal krıklığına uğradığını” yazmış. İstanbul’da görüştüğü Mehmet Akif “Erkeklerimiz edepsiz, terbiyesizdir” demiş.
Günümüzde ise yıllardır her yılbaşı tekrarlanan Beyoğlu’na yılbaşı eğlencesi için gelen kadınları taciz eden kişilerin rezillikleri televizyon ekranlarına yansımaya devam ediyor. Neyse ki zanlıları takip eden güven timleri, şahısları suçüstü yakalamış ve gözaltına almışlar. Sonuç malum, ifadelerinin alınmasını müteakip ahlaksızlıklarına devam etsinler diye serbest bırakılmışlardır herhalde.
Taciz, tecavüz, kavga, cinayet, ensest ilişki, yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet ve gayrimeşru kazançlar toplumsal imajımızı kirletiyor. Her sene turist cinayetleri ve tecavüz vakaları hepimizi utandırıyor. Meşhur Laz Ziya’nın Amerikalı kadın turist Sarah’ı İstanbul’un göbeğinde, bisikletle dünya turu yapan İtalyan Pippa isimli bayanın Gebze’de öldürülmesi unutulacak gibi değil.
Yüce dinimiz islamı yanlış mı öğretiyoruz yoksa çok mu kötü bir toplumuz da dini vecibelere rağmen ancak bu kadarmı terbiye olabiliyor bu toplum, anlamakta zorlanıyorum…
Öte yandan her türlü günahın affolabileceği fakat kul hakkının asla affedilmeyeceği ısrarla belirtilmesine rağmen insan ilişkilerinde, ticarette, işyerinde, siyasette, adalette ve hayatın her kademesinde haksızlıkların olduğu, kul hakkının yendiği en çok şikayet edilen konudur. Basında bile insanlarının emeklerinin çalındığı, gayrimeşru kazancın, yolsuzluk ve rüşvetin yaygın olduğu birçok kereler konu edilmektedir. Allah’ın emirlerini yansıtan Kutsal kitabımız Kuran’ın emirlerine, Peygamber efendimizin hadislerine ve adaletiyle ünlü Hz. Ömer örneğine rağmen devlet adamlarının karıştığı yolsuzluk ve rüşvet skandallarının Müslüman bir ülkede yaşanması izaha muhtaçtır.
Dinimize göre; Allah’tan korkan bir kimse, Onun emirlerini yapmaya, yasaklarından sakınmaya titizlikle çalışır. Hiç kimseye kötülük yapmaz. Kendine kötülük yapanlara sabreder. Yaptığı kusurlara tevbe eder. Sözünün eri olur.
Kimsenin malına, canına, namusuna göz dikmez. Çalışırken, alış veriş ederken, kimsenin hakkını yemez. Herkese iyilik eder. Şüpheli şeylerden kaçınır. Makam sahiplerine, zalimlere yaltaklanmaz. İlim ve ahlak sahiplerine saygı gösterir.
Arkadaşlarını sever ve kendini sevdirir. Kötü kimselere nasihat verir, onlara uymaz. Küçüklerine merhametli ve şefkatli olur. Kimseyi çekiştirmez. Riyakârlık, iki yüzlülük yapmaz. Zararlı ve hatta faydasız bir şey söylemez. Kimseye sert davranmaz. Cömert olur, malı ve mevkii herkese iyilik etmek için ister. Makam ve mevkiini suiistimal ederek oğullarına çıkar sağlamaz. Kendini beğenmez, kibirlenmez, kin tutmaz.
Allahü teâlânın her an gördüğünü ve bildiğini düşünerek hiç kötülük yapmaz. Onun emirlerine sarılır, yasaklarından kaçar, milletine, ülkesine faydalı olur. Hukukun üstünlüğüne inanarak adaleti tesis eder.