Türkiye’nin şu düştüğe duruma bakın!
Enerji Bakanımız Erbil’e petrol toplantısına gidecek, uçağının inişine müsade verilmiyor, geri postalıyorlar ve Erbil yerine Kayseri’ye iniyor! Bunu yapanlar ise, Hükümetin dost ve kardeş dediği insanlardır.
Uçağımız Suriye tarafından düşürülüyor! Biz uçağımızın Suriye tarafından düşürülmediğini ispatı için yırtınıyoruz. Suriye çıkıyor, “Yok öyle değil, ben düşürdüm” diyor.
İran, sürekli olarak bizi tehdit ediyor. Başbakan bile, onların bir dediği bir dediğine uymuyor, onları ciddiye almıyoruz, diyor. Aslında buna acem palavrası demek lazım!
Suriye’den gelen sığınmacıların sayısı 150.000’e yaklaşıyor. Ekmek elden, su gölden yiyip, içip yatıyorlar. Bu arada da bizim güvenlik güçlerini dövüyorlar. Bu işin Türkiye’ye faturası 500 milyon doları buluyor. Bu para ile, kendi halkımızın refahı ve istihdamı için neler yapılmaz...
Suriye’den, topraklarımıza devamlı top ateşi yapılıyor, mermi düşüyor. (Bunu, Türkiye’yi savaşa tahrik etmek isteyen muhaliflerin, mahsus yaptığı söyleniyor!) Biz hiçbir şey yapmıyoruz.
Suriye’den korkuyoruz mu nedir? NATO’ya rica edip, petriot füzeleri istiyoruz. 800.000 kişilik ordusu olan Türkiye, NATO’dan medet umuyor.
Köşeye sıkışmış olan Esad Rejiminin ne yapacağı belli değil. Biz ise varsa yoksa Filistin ile uğraşıyoruz.
Benim, Kuzey Irak’ta yaşayan 2 milyon Türk kardeşim eza, cefa çekerken, mezalime uğrayıp, işkence altındayken, bazıları onları görmüyor ve Filistin’e sahip çıkıyor. Filistin, Birleşmiş Milletler’de üye olmayan gözlemci ülke statüsü kazanınca göbek atıyoruz. Aslında, üye olmayan gözlemci ülke kazanması için, bizim gayret sarfetmemiz gereken topluluk Kıbrıs Türk Devleti ve Kuzey Irak’taki Türk varlığıdır. Filistin gözlemci oldu diye, Türk evinde pastalar kesiliyor, kutlamalar yapılıyor. Peki, yarın birgün Türkiye’nin ve Türklerin düşmanı olan Kuzey Irak Barzani Kürt yönetimi, aynı statü alırsa, ne yapacağız? Adam zaten tüm dünyada birinci sınıf devlet muamelesi görüyor ve kendisine itibar ediliyor.
Avrupa Birliği’ne üyelik konusu adeta donduruldu. Kıbrıs meselesi öyle duruyor. Hani, Avrupa Birliği Türkiye’nin çağdaşlık, medeniyete ulaşma projesi idi. Varsa yoksa Araplar...
İsrail, Filistin arasındaki ateşkesi Mısırlı Mursi’nin sağladığını dünya biliyor. Aslında, ajanslar dünyaya böyle haber geçtiler. Peki biz bu hadisenin neresindeyiz. Arap baharı çıktı diye destekler verdik. Ama gelenler, bahar yerine kışı getirdiler. Mısır, Libya, Tunus gibi ülke halkları, eskiyi arar oldu. Bu ülkelerde gericilik ve yobazlık kol geziyor. Zaten Mursiye karşı hareketler tahrir meydanında başladı. Suriye’de ise, gelen haberlere göre Esad’ın gideceği yok.
Rusya Devlet Başkanı’na bizimkiler rica ediyor. “Şu Esad’a söyle de işi bıraksın”. Böyle bir şey olabilir mi? Bir devletin başı, bir başka devletin başı söyledi diye görevini bırakır mı?
Uçağı geri çevrilen Enerji Bakanı beyanat veriyor, “Biz onlarla kardeşiz, beraber proje yapacağız”. Adam seninle işbirliği ve proje yapmak istemiyor. Kendisinin muhatap alınmasını bekliyor.
Daha evvel, Cumhurbaşkanı yardımcısı olan, ama şimdi mahkum edilen Haşimiye biz destek veriyoruz. Dünyanın terör örgütü diye tanıdığı Hamas’a biz destek veriyoruz. Oysa Türkiye’nin kendi sorunları, ekonomik, sosyal, siyasi zorlukları mevcut, bakın Arap ülkeleri, Türkiye’nin kucak açtığı sayıları 150.000’e yaklaşan sığınmacılar için kıllarını bile kıpırdatmıyorlar.
Kardeş Esad şimdi oldu Eset.
Bir zamanlar birileri, “sıfır sorun” demişti, şimdi korkarım ki o söylem, “sıfır itibara” dönüştü.
***
NOT: Ömrünü Türk dünyasına, tüm ülkelerde yaşayan Türklerin Türkiye ve Türk kardeşleri ile ilişkilerinin devamına harcayan ve bu konuda da başarılı olan hocamız Prof. Dr. Turan Yazgan’ı kaybetmenin büyük acısını yaşıyoruz. Turan Hoca ile ANAVATAN’da siyaset yaptığım dönemlerden beri tanışırız. Mecliste, benim Irak’ta yaşayan Türkler ile ilgilenip, onların haklarını müdafa etmemden fevkalade memnun olarak beni aradı ve teşekkür ederek kutladı. Daha sonra kendisinin şiar edindiği konularda, muhtelif görüşmelerimiz oldu. Yurtdışındaki Türkler ve özellikle Irak’taki Türkler konusunda yazdığım yazıları, kendisine takdim ettim. Osmanlı İmparatorluğu zamanından beri Irak’ta yaşayan, özellikle Musul, Kerkük, Telefer ve Süleymaniye’de ağırlıklı olarak ikamet eden Türk kardeşlerimizin eza, cefa, mezalim görmesinden ve Türkiye’nin yeterince onlara sahip çıkmamasından dolayı hoca, benimle aynı görüşleri paylaşıyor ve üzülüyordu.
Bu konuda, Türk Hükümetlerine sitem ediyordu. Türkiye, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı, değerli ve mücadeleci bir Türk Milliyetçisini kaybetmiştir. Turan Hocamıza Allah’tan rahmet diliyorum.