Türkiye'deki her gelişme doğal olarak Kıbrıs Türk'ü için de çok önemli... Anavatan'da yağmur yağsa biz de dolu yağar, ya da orası hapşırsa biz nezle oluruz sözleri zaten boşuna söylenmiş sözler değil! Türkiye'de son bir ay içinde Kıbrıs Türk'ünü de yakından ilgilendiren iki önemli siyasi olay yaşandı... Birincisi 22 Temmuz seçimleri idi; Tüm umudunu 22 Temmuz seçimlerine bağlayıp, iktidar rüyası görenler mi dersiniz, yoksa yine bu seçim sonuçlarıyla buradaki iktidarlarını kaybetme endişesinde olanlar mı, ne derseniz deyin! Bunlar hep yaşanan gerçeklerdi ve her ne kadar bir takım kesimleri bu paralellikler rahatsız etse de doğrusunu söylemek gerekirse biz yaşanan tüm gelişmeleri biraz da komedi seyreder gibi izledik! Dün de Türkiye Cumhuriyeti tartışmalı ve kargaşalı bir süreçten sonra 11'inci Cumhurbaşkanını seçti... Önce hayırlı ve uğurlu olsun demek gerek... Cumhurbaşkanı Gül, parti rozetini çıkarıp, 75 milyon insanın Cumhurbaşkanı ruhu ile Çankaya'ya girerse bir sorun çıkmaz... Ama yok, geçmişte yapılan hesaplar bir kez daha gündeme getirilirse ve bundan Türkiye Cumhuriyeti zarar görmeye başlarsa zaten o zaman kızılca kıyamet de kopar ve olan olur... * * * Örneğin KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat... Saray'a geldikten sonra tüm Kıbrıs Türklerinin Cumhurbaşkanı olma başarısını gösterebildi mi? İlk günlerde biraz çuvalladı ama son günlerde olma yolunda hızla ilerliyor diyebiliriz... Tam olarak elbette olamaz! Yanında çalıştırdıklarının siyasi düşüncelerine bakarsanız tam olarak olamayacağını söylemek için müneccim olmaya gerek yok... Ama dedik ya, sayın Talat'ın da eski partili günlerini unutması için zamana ihtiyacı vardır... Sayın Talat, her görüşten insanı, her görüşten siyasetçiyi ve her görüşten gazeteciyi kendi partilisini kucakladığı gibi kucakladığı taktirde, işte o zaman tarafsız bir çizgiye gelmiş olacaktır! * * * Tabi ki yazımızın konusu Talat değil, Çankaya'nın yeni çiçeği Abdullah Gül'dür ama, sayın Gül için daha şimdilik 'hayırlı olsun' demekten başka bir şey de düşmüyor bize... Türkiye Cumhuriyeti'nin tümünü kucakladığı, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıktığı müddetçe de sakin bir Cumhurbaşkanlığı dönemi geçireceğinden kuşkumuz yoktur... Burada asıl konuşulması gereken ve altı çizilmesi gereken ise TC'nin 10'uncu Cumhurbaşkanı sayın Necdet Sezer'dir... Şimdi burada Sezer'in milliyetçiliğinden, Atatürkçülüğünden ya da ondan bundan söz edecek değiliz! Sezer, diğer başkanlardan farklı olarak TC'ye en az yük olan Cumhurbaşkanı olarak da Anavatan'ın tarihine geçecektir... Bilirsiniz bu tür devletin en üst kademesindeki makamların harcama sınırı diye bir şey yoktur ve buna örtülü ödenek denir... Buradan kendilerine tahsis edilen devlet parasından istedikleri kadar, hem de hiç hesap vermeden harcayabilirler... Ama Sezer gerçek bir vatansever olduğunu göstermiş ve kendisine ayrılan ödeneklerin önemli kısmını Maliye'ye devretmiş! Yani sıradan bir siyasetçi gibi davranmamış ve devlet olanaklarını eşe dosta ve yandaşlara dağıtmamış, halkın alın teri olduğu bilinciyle geri ödemiştir... Bakın bunlar arasında neler var?; *Sezer, 2007 yılı başına kadar verilen ödeneklerin hiçbirini tam olarak kullanmadı. 2007'ye kadar olan 7 yıllık bütçeden 40 milyon YTL tasarruf edip, bu parayı Maliye Bakanlığı'na iade eden Sezer, 2007 bütçesinin ilk 8 ayında da yine "tasarruflu" davrandı. Köşk kaynakları, bu yılki bütçede yapılan tasarruf rakamları da eklendiğinde, Sezer'in görev süresi boyunca iade ettiği miktarın 46 milyon YTL'ye ulaşması bekleniyor. Bunun yıllık ortalaması yaklaşık 6 milyon YTL'ye ulaşıyor. Köşk'ün son üç yıllık ortalama bütçe ödeneği yaklaşık 30 milyon YTL düzeyinde gerçekleşti. Dolayısıyla Sezer, hemen her yıl kendisine verilen bütçenin beşte birini iade etmiş oldu. *Demirel döneminde Köşk'te görevli personel sayısı 1200 idi. Sezer, kimisini başka görev yerlerine gönderdi, emekli olan personelin yerine de, zorunlu olmadıkça yenisini almadı. Personel sayısı 7 yıl sonunda 450'ye kadar indi. Koruma sayısı 390'dan 250'ye düşürülürken, doğu görevi gelen korumalar yerlerine gönderildi. Diğerleri emniyet teşkilatına geri gönderildi. CAT timlerinın sayısı azaltıldı. *Demirel görevi Sezer'e devrettiğinde, Köşk kadrosunda toplam 40 başdanışman bulunuyordu. Sezer bu sayıyı ilk yıl içinde 4'e kadar indirdi. *Sezer'in ilk talimatlarından biri, personelin özel telefon görüşmelerini kendi cebinden ödemesinin sağlanması oldu. Sezer ve ailesi, tüm personel için geçerli bu kurala örnek olmak için, kendi özel konuşmalarını da hep ceplerinden ödediler. *Yine Sezer'in talimatıyla, karşılama ve uğurlama törenleri "zorunlu olmadıkça" yapılmadı. Davetlerde cumhurbaşkanlığı makamına uygun ikramlar yapıldı ancak aşırı harcamalardan kaçınıldı. *Özal ve Demirel döneminde geleneksel hale gelen Ramazan'da Köşk'te verilen iftarlar, Sezer döneminde kaldırıldı. Köşk çalışanları, Ramazan'da kendisiyle birlikte iftar yapmak istediklerinde ise Sezer, personel yemekhanesine inerek, çalışanlarla birlikte yemek yedi. *Alışverişini, eşi Semra Hanım'la birlikte kendisi yapan Sezer, alışverişe giderken de kırmızı plakalı limuzin yerine, Köşk'e ait sivil plakalı daha mütevazı araçları tercih etti. Alışveriş gibi özel gezilerini, yanına minimum koruma alarak gerçekleştirdi. *Sezer, memleketi Afyon'a yaptığı iki ziyarette, yine sivil plakalı araçları tercih etti. Bunun bir tanesi, depremden sonra "geçmiş olsun" demek için, diğeri ise vefat eden annesinin cenaze töreni için oldu. *Sezer, görev süresi boyunca yaptığı tüm resmi yurtdışı gezilerinde, Cumhurbaşkanlığı'na tahsis edilmiş olan küçük GAP uçağını kullandı. Yurtdışı gezilerinde alması gereken yasal harcırahı kabul etmedi. *Semra Hanım, düşüp bileğini kırdığında, kendisini hastaneye ambulans değil, sivil plakalı bir araç götürdü. Hastane acil servisinde röntgende sıra olunca, Sezer ve eşi, tüm vatandaşlar gibi kuyruğa girip, sıranın kendilerine gelmesini beklediler. *Köşk'ten her çıkışında, rastladığı her kırmızı ışıkta diğer araçlarla birlikte yeşil ışığın yanmasını bekledi. * * * Gördünüz mü? Sezer, halkın gerçek temsilcisi olduğunu nasıl uygulayıp, halktan biri gibi yaşamış? Darısı bizim siyasetçilerin başına artık... [email protected]