- Bu konunun açıklanması sizi rahatsız etti mi?

 

- Muhakkak. Fakat sadece şimdi değil, eskiden beri olayların nasıl geliştiğini açıklamak için fırsat arıyordum. Üzerimde bir yük yok, neden saklayayım?

 

-Bu konuyla ilgili olarak ilk defa mı bir Kıbrıs gazetesine konuşuyorsunuz?

 

-Evet. 1.5 yıl önce barikatlar açılmadan önce birkaç Fransız gazeteci geldi, beni buldular ve istekli bir şekilde bütün bildiklerimi söyledim. O zaman Bayrak, adımı vererek, otobüslerle götürülmeden önce  Kıbrıslı Türkleri okulda tutan benden ve diğer köylülerimizden söz etti.  Bu köylülerimizin çoğu ölmüşlerdir. Fakat ne bunlar ne de hiç kimse onları gelip alan askerlerin onları GSO'ya götürmeyip başka yere götürüp öldürdüklerini bilmiyordu.

 

- Bugün Kıbrıslı Türkler, akrabalarının tutuklanmasında yer alan Taşkentli bir Kıbrıslı Rum'u daha adıyla itham ediyorlar.

 

-O şimdi rahmetli, 9 ay önce öldü, yakın dostumdu, kızımın vaftiz babasıydı. Statis, okuldakileri gözetleyenlerden biriydi. Fakat o da ne olacağını bilmiyordu.

 

- Taşkentlilerin infaz edildiğini ilk kez duyduğunuzda neler hissettiniz?

 

- Ben temiz olduğum için hiç bir zaman Kıbrıslı Türklerle veya herhangi biriyle görüşmekten ve bu olayda ne yapıp yapmadığımı anlatmaktan kaçınmadım. Sadece dün bizim tarafta bir Kıbrıslı Türk'le karşılaştım, Ekrem'in oğlu. Bu cinayetle ilgili olarak sohbet ettik. Bana,duyduğuna göre bu olayı köylülerin yapmadığını söyledi.

 

- Bu konuyla ilgili olarak Kıbrıslı bir Türk'le rahatça konuşabildiniz mi?

 

- Böylesi büyük bir suçla yüklenmiş birisi kaçar kaybolur. Öyle değil mi? Benim korkacak bir şeyim yok çünkü ben suçsuzum. Barikatlar açıldıktan sonra köye bir çok Kıbrıslı Türk köylülerimiz geldiler, ben ve ailem onlarla hiçbir problem olmadan sohbet ettik.

 

Kıbrıslı Türklerin evlerinin yerle bir edilmesi

 

- Sorunun çözülmesi ve Kıbrıs'ın tekrar birleşmesi konusunda ve Kıbrıslı Türk köylülerinizin köyünüz Taşkent'e tekrar yerleşmesi konusunda neler düşünüyorsunuz?

 

- Bu konuda benim bir problemim yok. Size başka bir şey de söyleyeceğim. Yıllar önce bir gün Türk mahallesinden geçerken, ilçe idaresinden bazılarının, taşları ve kiremitleri almak için bir evi yıkmakta olduklarını gördüm. Durdum ve şikayet ettim... Onlar bana amirlerine şikayet ettiklerini ve "Türkleri öldürdüler evlerini ne isterler?' cevabını aldıklarını söyledi. Onlara böyle bir şey söylemelerinin üzücü olduğunu söyledim. Ev, iki katlı güzel bir evdi. İşi taş kesme olan Şevket'in eviydi. Bazı Kıbrıslı Türk'lerin evleri kendiliğinden yıkıldı ancak çoğunu ilçe idaresi kiremit ve taşları almak için yıktı.

 

ENOSİS ANDI İÇEN ARANAN KİŞİ

 

- Kıbrıslı Türk köylünüz Meryem Mehmet Salih, bize, istiladan birkaç gün önce, EOKA B'nin üyesi olduğunuzdan dolayı polisten kaçmak için bir Kıbrıslı Türkün  evine sığındığınızı söyledi. Bu olay gerçekten oldu mu?

 

- Hayır, bu doğru değil. Gittim ve bir arkadaşımın evinde kaldım, bir Türkün evinde değil. Duyduğuma göre polis diğerlerini yakalıyor ve işkenceye uğratıyordu, ben kurtulmak için kaçtım, 5 çocuğum vardı.

 

- Siz Makarios karşıtı mıydınız?

 

- Bakın! Enosis için (Kıbrıs'ın Yunanistan'la birleşmesi)  bir ant içtik. Makarios Kıbrıs'a geldiğinde hepimiz gittik ve onu karşıladık. İmzalanan anlaşmalardan hiçbirimizin haberi yoktu. Zürih Antlaşmasıyla Türkiye'ye Kıbrıs'a müdahale hakkı verildiğini bilmiyorduk, öyle de oldu. Türkiye, şu veya bu nedenle, Kıbrıs'a müdahale vesilesi istiyordu ve İngilizlerin de amacı buydu. 

 

- Bu antlaşmalara itirazınız mı vardı?

 

- Tabii ki.. Yalnız ben değil, halkın %95'i de.

 

-74'de aranan kişi miydiniz?

 

- Size söyledim, işkence odalarında herkesi mahvediyorlardı, ne yapabilirdim? Diğenis'in Kıbrıs'a gelişi, polis istasyonlarının havaya uçurulması veya birilerine bomba atılması için değil Zürih ve Londra antlaşmalarından daha kötü bir anlaşmayı önlemek içindi.

 

 

(sürecek)