Rumlarda “Kosova” korkusu!
Levent ÖZADAM
Görüşmelerin perde gerisini tam olarak bilmemekle birlikte Rumların bir panik içinde olduklarını anlamamak zor değil…
Bizde sayın Talat ve ekibinin her ne kadar görüşmeleri ‘acılı’ gelişmelere benzetmesine rağmen aslında çözümsüzlüğün Rumların aleyhine olacağı çünkü eğer görüşmelerden bir çözüm çıkmaması halinde Kıbrıs’ta bir Kosova modelinin uygulanabileceği hiç de uzak bir ihtimal değil.
Kosova örneği her ne kadar bizim içimizde kendilerine çözüm yanlısı diyenler tarafından sıcak gelmese de, DİSİ başkanı Anastasiades bile artık bunu dile getirmeye başlamış ve onlara göre bu sözde tehlikenin oluşmaması için Hristofyas’a tam destek kararı alınmıştır..
Yine görüşmelerin kötü gittiği Kilise tarafından da teyit edilmekte ve tehlikenin daha fazla tırmanmaması için sınır kapılarının hiç gecikilmeden kapatılması istenmiştir.
Ha keşke öyle yapsalar ve hiç gecikmeden sınır kapılarını kapasalar..
Bu tür eylemler Kıbrıs Türk tarafının ekmeğine yağ sürecek eylemlerdir.
Kıbrıslı Türkler Annan Planı’na ‘evet’ dedikleri için şu anda bir adım öndedir ve Rum tarafından çıkacak ikinci bir ‘hayır’ Kıbrıs’ın geleceğinin çok değişik yollara sapmasına neden olacaktır.
Bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyoruz;
Şu anda masada görüşülen konuların büyük bir çoğunluğunda anlaşma sağlanamamıştır.
Zaten kötü gidişat, dışarıda liderlerin birbirlerine yaptığı suçlamalarla gün yüzüne çıkmış ve gidişat hakkında az da olsa bilgi sahibi olmamızı sağlamıştır!
Şu anda görüşülenler ve pazarlık konuları çözüm için, Birleşik Kıbrıs için değil, karşı tarafı masadan kaçırma yarışından başka bir şey değildir…
Rumlar 24 Nisan 2004’de ki zafiyetlerini bu kez Talat’ı masadan kaçırarak kapamaya çalışmakta ve bunda da şimdiye kadar başarılı olamamışlardır…
Rumlarda ki panik ve heyecan da zaten bunu göstermekte ve çözümsüzlük halinde Kosova modelinin gelebileceği endişesi göstermektedirler.
Burada en önemli şey kaçan taraf olmamaktır!
Şu anda Kıbrıs Türk tarafının kaçma gibi bir nedeni yoktur ve bu nedeni yaratmamak da görüşmecinin görevidir…
Bu arada iki toplumlu etkinliklerin de başladığı göz önüne alınırsa, önümüzde ki aylarda sıcak kış aylarının yaşanacağını söylemek müneccimlik olmasa gerek!
Ama bu kez Kıbrıs Türkünü sokağa dökmek için eskisinden çok daha fazla çaba sarf etmeleri gerekiyor…
Komşuda pişenler;
“Çoğunluk garantörlükleri istemiyor!”
“Nikos Anastasiadis’in bir görüşünden dolayı aniden herkes kendini garantörlük konusunu tartışırken buldu. Şu ana kadar duyduklarımızdan çıkarabileceğimiz tek sonuç, siyasi liderliğinin tümünün bir kez daha konunun özünü görmekten kaçtığı ve iç tüketim amaçlı müdahalelerde yoğunlaştığıdır. Konu hakkında görüş belirten her partinin gücünü göz önünde bulundurarak, Nikos Anastasiadis ile DİSİ’nin garantilerin devam etmesini destekleyebileceklerinin kesin olduğu sonucuna keyfi bir şekilde varırsak, o zaman bu kadar büyük bir korkunun neden ifade edildiğini merak ediyoruz. DİSİ, Kıbrıs halkının %30’unu temsil ediyor ve hatta Kıbrıs sorununun çözümünden sonra garantörlükleri kabul ediyor musunuz sorusu sorulsa bu oran o kadar bile olmaz. Dolayısıyla ilk veri, halkın ezici çoğunluğunun garantörlükleri kesinlikle reddettiğidir. Bu tek başına, görüşme masasına net bir görüş koyması ve üçüncü ülkelerin garantörlüklerinin olduğu bir çözümün Kıbrıslı Rumlar tarafından kabul edilemeyeceğini ve dolayısıyla da reddedileceğini söylemesi için Cumhurbaşkanı Hristofyas’a çok güçlü bir silah vermektedir.
(Andreas Pimpisiis – FİLELEFTHEROS)
Yorumlar