Evet polisimiz, her suçluyu kısa sürede yakalıyor ve adalete teslim e diyor. Bir duyuyoruz ki, suç işleyen “sorgusunu müteakip, serbest bırakıldı”. Nasıl oluyor demeyin, oluyor... Bakın açıkça ifade edeyim. Bu durum, kamu vicdanını yaralıyor, Adalete, Yargıya güveni sarsıyor. Özellikle Türkiye’ye özgü kadın cinayetlerinde, adam eşini bıçakla delik deşik ediyor, karısının ailesine saldırıyor. Ama salıveriliyor... Bu cani yaratıkların hepsi “merak etme, yarım bıraktığım işi tamamlayacağım” diyor, çıkınca da öldürüyor. Hapse girse bile, çıktığında rahat vermiyor, tehdit ediyor, yapacağını yapıyor.  

Antalya’da şortla dışarıya çıkan kızımızı sen nasıl böyle gezersin diyerek, bir eşkıya darp etti. Adli makamlarca insanların yaşamlarına müdahalede bulanan şahıs, serbest bırakıldı. Devletin öncelikli görevi, vatandaşının can ve mal güvenliğini temin etmektir. Ancak devlet koruyamıyor, yılda 600 aşkın kadın öldürülüyor. Bu caniler, en ağır biçimde cezalandırılmalıdır. İtalyan Ceza Hukukçusu, Lombroso “Cezada amaç, caydırıcılıktır. Suç işleyene, öyle bir ceza vereceksiniz ki, başkaları için emsal olsun, onları suç işlemekten alıkoysun.” Hukukçu, avukat arkadaşlarla bu konuları görüşüyorum. “Kanunlarımız yetersiz, cezalar caydırıcı değil” diyor. Öyleyse, Devlet, TBMM görevini yapsın, müeyyideleri yeterli duruma getirsin. Suç işleyen, kanunları hiçe sayan, nasıl serbest bırakılır, vicdanım bunu izah edemiyor. Bazı eksiklikler, eğitimleri yetersiz de olsa, emniyet teşkilatımız, polislerimiz, canlarını ortaya koyarak, suçluları yakalıyorlar. Bazıları görevleri uğruna hayatlarını kaybediyorlar.  Bursa’da bir olayda insanları ayırmak isteyen polisimiz, pisi pisine şehit oldu. 

Amerika’da polis suçlunun üzerine tedbir almadan öyle sallana sallana gitmez. Silahını çeker,  polis aracını siper eder, karşısındaki şahıs durmaz, yere yatmazsa derhal ateş eder, vurur. Bundan dolayı da ceza almaz. Bazen, Amerikan polisinin sert muamelerine, ateş açmalarına şahit oluyoruz. Protestolara rağmen yapılan kamuoyu yoklamaları, vatandaşın büyük çoğunluğunun, polislerin yetkilerinin kısıtlanmasını istemediklerini göstermiştir. Mesela ABD’de trafikte eğer polis aracının üstündeki lambalar yanmışsa, derhal duracaksın, aksi halde polisin ateş açma yetkisi vardır. 

Son yıllarda polis sayısı arttırıldı, araç, gereç, lojman ihtiyaçları bir ölçüde temin edildi. Emniyetimiz, digital, teknolojik, ileri laboratuvar tekniklerine, bilimsel gelişmelere ayak uydurdu. Ancak, polis okullarındaki eğitim düzeyini, polisin, bilgi, kültür, görgü düzeyini yükseltmek gereği hala geçerliliğini koruyor. Polislerimize, daha yeterli özlük ve mali haklar sağlamalıyız. Nüfusumuza göre, ülkemizdeki polis sayısı yetersizdir. Bilhassa, kadın polis sayısı çok daha fazla olmalıdır. Polislik mesleği, kızlarımıza yakışıyor, taviz vermeden görev yapıyorlar, görevlerinin hakkını veriyorlar. Ben polislik, öğretmenlik, havayolu hostesliği, doktorluk, öğretim üyeliği vazifelerinin kızlara çok yakıştığını, müdafaa edenlerdenim. 

İngiltere’de LSE’de okurken, okulumuzun önünde nöbet tutan polislerle sohbet ederdik. Dünya edebiyatına, güzel sanatlara, kültürel faaliyetlere nasıl aşina olduklarını gözlemlerdim. İngiliz ve dünya siyasetini, milletlerarası ilişkileri, ekonomiyi, mali sorunları bilirlerdi. Mesela Küba Krizini onlarla tartışmıştık. Bilirsiniz, İngiliz polisi silah taşımaz, sadece ellerinde cop vardır. Ancak Britanya’da polise saldırmak, karşı koymak düşünülemez. Demokrasinin beşiği İngiltere’de, bu suçu işleyenler, ağır biçimde, tecziye edilirler.  İngiliz halkı, polisine sahip çıkar, polis katiyen itibarsız duruma düşürülmez. Bizdeki duruma bakıyorum. Çok defa idarecilerin, beceriksizliği nedeniyle, polis, jandarma, halkla karşı karşıya getiriliyor. Her ikisi de, bu vatanın çocuklarıdır. Yanlıştır. Hemen şunu da ifade edeyim, İngiltere’de milletvekillerine, polisin kafa tutması, itip kakması, hakaret etmesi diye bir hadise olamaz. Partisi ne olursa olsun, bu muameleye cevaz verilmez. Milletvekillerine yapılan hakaretlerin cezası ağırdır. Polis, derhal açığa alınır. 

Toplum, polisi dost, canını, malını emanet ettiği bir güvence olarak görür. Polisin ikaz ve talimatlarına uyulması esastır. Toplumumuzda, polislik mesleğinin daha itibarlı hale getirilmesine ihtiyaç vardır. Ancak bunu isterken, polisin, vatandaşlarımıza, sade fertlere kibar, anlayışlı, sevecen, saygılı, adab-ı muaşeret kurallarına uygun davranması elzemdir. Polis her halükarda hukuka riayet etmelidir. Polis, sade vatandaşa “Teyze, anne, bacım, ağabey, dayı vs.” hitaplardan kaçınmalıdır. Saygılı olmalıdır. 

Türk toplumumuzda iki husus tartışma konusudur. Birinci “İdam Cezası”. Avrupa Topluluğuna gireceğiz diye, idamı kaldırdık. Bana göre, biraz erken oldu. Zira, Avrupa Topluluğuna daha giremedik. Bu nedenle bilhassa kadın cinayetlerinde, kan davalarında, çocuk istismarı suçlarında, terör cürümlerinde, idam cezası getirilmelidir. Suç işleyen, suç işlemeyi adet haline getiren, kanun, nizam, devlet dinlemeyen, polise saldıran, polisleri öldüren, canilerle nasıl başa çıkılacaktır. Adam yatıyor, af geliyor, çıkıyor tekrar cinayet, suç işliyor... Bunların toplumda yeri yoktur. İkinci husus; adam polise saldırıyor, ateş ediyor, polisi darp ediyor, peki polis iki elini açıp, muhabbetle sevgi ile adamı kucaklayacak mı? Polisin de onların anladığı tarzda davranması gayet doğaldır. Hani bir atasözümüz vardır; “Nush ile uslanmayana etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” 

Tekrar başa dönüyorum. Polisin fedakarlıkla yakaladığı suçluyu, hakimlerin, mahkemenin serbest bırakmasını, bu ülkenin yasalara, nizama saygılı, sade vatandaşları olarak katiyyetle kabul etmiyoruz.