Yağmurlu bir geceydi. Yine karşı karşıyayız. Başımı kaldırıyorum ve yüzüne bakıyorum. Gözlerinin koyuluğu içinde adeta labirentteymişçesine kayboluyorum. O kapkara kömür karası gözbebeklerinde masum, çocuksu bakışlar. Yüzündeki tatlı tebessümler biranda her defasında daha da artarak aydınlık veriyor yüreğime. Gözlerin güneşin kavurgan sıcaklığı ortasında ferahlık veriyor bana. Gözlerin olabilmeyi isterdim. Bana bakan bakışları senin gözlerinle görebilmek… Hissediyorum ve görüyorum da başımı kaldırdığımda gözlerin gözlerimde… Neydi bu kadar içime umut veren? Karşımdasın yine, bana gülümsüyorsun. Yüreğindeki güzellik gözlerinin ta içine oturmuş. Nasıl oluyorsa susuveriyorum bir şekilde. Konuşmuyorum, öylece durup seni seyrediyorum. Bana yaşattığın güzellikleri, tebessüm ettiğindeki gamzelerini, gözlerinin içindeki gülüşleri… Bütün bunları yakalamışken kaybetmemek için susuyorum. Korkuyorum seni bulmuşken hazır değilim çünkü tekrar kaybetmeye. Hayalini karşımda bulmuşken kaybetmek istemiyorum. Seni seviyorum işte… Hiç kimse bilmiyor gönlümdeki bu sevdayı. Ne garip değil mi? Sen yoksun ama ben senli hayaller kuruyorum. Senli sohbetlere dalıyorum. Neredesin, ne yaparsın haberim yok! Bildiğim tek şey yokluğunda bulduğum seni… Sonra seninle sohbete başlıyoruz. Geçmişten, gelecekten, yaşamış olduğumuz acılardan ve yaşayacak olduğumuz güzelliklerden konuşuyoruz. Bir ara gözlerine takılıveriyor gözlerim. Susuyorsun ve beni de susturuyor bakışların. Ve yine beynimdeki tüm sözcükler siliniyor göz bebeklerinin derinliğinde kelimelerim kaybolup gidiyor. Yaşadığım, yaşadığın tüm acılar silinip gidiyor. Masum bakışların ve suskunluğun kalıyor bana. Çok şey istiyorum değil mi? Senin için imkânsızı! Bana gelmeni, yüreğimi sevmeni yeniden… Düşüncemde beliren sohbetleri gerçekleştirebilmeyi. Ve daha birçok şeyi... Oysa öyle güzel olacaktı ki? Sevmenin güzel bir duygu olduğunu senin için yaşadığımı tattıracaksın bana. Sonra da sevilmenin ne demek olduğunu yaşatacağım sana. Ama nafile hep sustun,sustun… O kadar eminim ki senin artık dönmeyeceğinden. Biz istesek de mutluluğu yaşatmayacaklarından. Sohbetlerimizin gerçekleşmeyeceğini çok iyi biliyorum. Yüreğini susturacağını. Yüreğimi susturacağımı… Sevdamızı susturacağımızı… Geceme yağmur ve sensizlik hakim! .. Köşeme çekildim başımı ellerimin arasına aldım. Ve suskunluğunu dinliyorum. Çünkü benim için suskunluğunun adı artık sevda. Zaten suskunluğuna sevdalandım ya!... Günün Fıkrası Temel'in gazetesi Temel bir dağ başında oturuyormuş ve en büyük zevki günlük gazete okumakmış fakat tembelmiş ve gazete alabileceği tek yer oturduğu dağın eteğindeki bakkalmış. Bu iş için hep Fadime’yi gönderirmiş. Fadime bir gün sıkılmış ve pazartesi günü 7 tane o günün gazetesinden almış. Ve pazartesi günü bir gazete verip diğerlerini saklamış. Ertesi gün Temel gazete isteyince dün aldığı gazetelerden birini ben çıkıyorum deyip işlerini hallettikten sonra çıkarıp vermiş. Çarşamba günü yine Temel gazete istemiş… Fadime yine işlerini halledip Temel’e gazeteyi vermiş. Perşembe günü yine Temel gazete istemiş, Fadime yine vermiş. Akşama doğru Temel Fadime’yi çağırıp "Fadime" demiş. "Dünyada ne salak insanlar var; dört gündür aynı adam aynı yerdeki ağaca arabasını çarpıyor"