Demokrasilerde hemen hiçbir ülkede tarikat ve cemaat türünden herhangi bir örgütlenmeye izin verilemez… Çünkü Bu tür örgütlerde demokrasinin zerresi bulunmaz… Yöneticileri seçimle falan da gelmez… Bu tür örgütler kendi kurallarına göre yönetilir… Paralel devlet ile anlatmak istediğim toplumun medya ve sivil toplum örgütleri tarafından bilinçli bir şekilde bir amaca dönük olarak yönlendirilmesi ve kandırılmasıdır.

Devletin paraleli olur mu? demeyin sakın Bal gibi olur. Nedir paralel devlet? Bir devlet düşünün Savcısı karar alacak. Polisi, Jandarması  uygulamayacak. Kurumlar birbirlerinden kopuk çalışacak Savcılar, savcılarla ters düşüp kapışacak. Hükümet derseniz, Polisin ve savcıların bir kısmıyla taraf olacak, keza kurumlar birbirleri ile sürekli kavgalı olacak çatışma halinde kalacak Yani herkes anlıyor ve de anlaşılıyor ki ortada sanki iki devlet var.

 Bunlardan biri görünen kurumlarıyla mevcut devlet: Hükümetiyle, yargısıyla, meclisi ile ve yetkili organlarıyla bildiğimiz devleti oluşturuyor… 17 Aralık yolsuzluk operasyonu sonrası zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, paralel devlet diye bir deyim üretti. Elinde ve emrindeki medya sayesinde de gündeme oturttu… İfade etmek istediğine denk düşen karşılıksa bu değildi. Devlet bir’di, söylediği farklı şeydi… Paralel hükümet, yönetim, yapı… Ya da resmi iktidar olmadan muktedir olan gayrı resmi iktidar!..

Paraleline gelince: Onların da birçok kurumlarda yetkilileri var, hatta yargısı, Polis gücü,askeri gücü bile bulunuyor, Ama bir fark var  hükümeti ortada görünmüyor. Sanki hayalet bir hükümet, Daha doğrusu Görünüyor da bilinmiyor İşte  paralel devlet denilen şey bu… Ama biri Yaptıklarının bedelini protestolarla, Yargı kararlarıyla, diyelim ki  iş çok  ciddiye binerse, yüce divanla yargılanarak ödeyebilecekken ortada sorumlu yok aslında gerçekten  var ama gizli, ve ne yazık ki Hesap sorulamıyor, Hesap vermek gibi bir özelliği de bulunmuyor… 

Aslında tüm bu yaşadıklarımız Ulus devlet kavramının içini boşaltmak demektir… Bununla beraber laikliği de yok sayarak din ve devlet işlerinin ayrılığını ortadan kaldırdık. Tüm devlet kurumlarını dini kurallarla teslim edip, tarikat ve cemaatlerce yönetilir hale getirerek, Tarikatlara, Cemaatlere iktidara giden yolu açtık, Hepsini sivil toplum örgütü kabul ettik, Tarikatlar ve cemaatler uluslararası holdingler haline geldiler, şirketleştiler cemaat önderleri ve tarikat liderleri kurulan şirketlerin holdinglerin CEO su oldular ve bunlar kıtalar arası para transferleri bile yapabiliyorlar bu süreçte nasıl ve  nerelere vardığımız ortada…

Sivil Toplum örgütleri dışarıdan kaynaklı ve kendi ülkelerinin çıkarlarına hizmet etmek maksadıyla içimizden olan insanları da satın alarak; Dolayısıyla Demokrasilerde bulunan, Vakıflar, Dernekler, Sendikalar, Odalar, Siyasi Partiler gibi; mevcut sistemin kurallarına göre hareket eden denetlenebilir örgütler değillerdir… Ve bu tür kuruluşlar inanç sistemine dayalı örgütler olduklarından,Nasıl ve  Nerelerde örgütlendiği, Kimleri örgütlediği, Yurt dışından Hangi ülkelerden nasıl bir yardım aldığı, Nasıl ve Hangi bağlantıların içinde oldukları bilinemez, Üstelik ulus karşıtı bir oluşum olduklarından ulusal çıkarların karşısında çok kolay yönlendirilebilirler… 

Dolayısıyla devlet içinde paralel bir devlet oluşamasın isteniyorsa,Öncelikle siyasi partilerin, dernek, sendika, vs. gibi kitle örgütlerinin dini, politikalarına alet etmeleri yasaklanmalıdır. Aksine hareket edenler cezalandırılmalıdır…

Yoksa; davul sizin boynunuzda durur ama tokmak hep başkasının elindedir. Bir millet düşünün. Bu milletin tarihi süreç içinden süzülüp gelmiş büyük bir ülküsü var. Ne yazık ki bu değerler bir takım toplum mühendisleri tarafından rahatlıkla değiştirilmekte bu gün ak dediğimize yarın kara deme noktasına getirilmekteyiz. Özellikle gündem saptırma Magazinsel saptırma Uzun vadede kültür erozyonu yaratmak. Yerine başka bir kültürü ikame etmek -Siyaseti kontrol etmek, tehdit etmek, kumpaslar kurmak tuzak ve tezgahlar oluşturmak gibi görevleri üstlenmişlerdir. Millet olarak tek bir Ülkü etrafında toplanamadığımıza göre önümüzdeki günlerde de iktidarların paralel devlet tarafından yönetilmesi kaçınılmazdır.

Asıl olan ne bürokrasi, ne ticaret, ne siyaset, ne sanat, ne bilim; kısaca hiç bir yerde olmayanı görmektir. Her tarafı kripto etnik, dinci, mezhepçi ve işbirlikçi mandacı tayfa tarafından sarılmış şekil de, yarı sömürge halden tam sömürgeleştirilmek hal üzere olmaya direnmektir! Atatürk'ün emaneti aziz Türkiye Cumhuriyeti'ne Anadoluda kurulmuş en son Türk devletine VATANIMIZA sahp çıkmalıyız. 

İnancımız odur ki güzel ülkemizi ve onun millete ait tüm kaynaklarını emperyalizmin kirli pençelerinden kurtarıp korur ve kollarız 
Allah milletimizin yar ve yardımcısı olsun...