Çayırbağı Suyu’nun Konya’ya Gelişi: 1317 yılına kadar Konya halkı Meram Deresi’nden Havuz haneye döktürülen çay suyunu küplerde dinleterek içerlerdi. Mikroplu olan bu su, birçok hastalıklara sebep olmaktaydı.

Zamanın ünlü Valisi Ferit Paşa, Konya’ya temiz bir su getirmenin açık bir ihtiyaç olduğunu hissetmiş ve Saray nezdinde de hatırı sayılır kişilerden olduğu ve bir müddet sonraya Sadaret mevkiine gelecek kadar kuvvetli bir şahsiyet olduğundan Mısır tahvilatından elde edilen 18 bin altın lirayı bu iş için temin etmiştir.

Aramaları sonunda (YÜKSELEN ) Bilecik teki suyun, Konya’ya getirtilmesi için teşebbüse geçilmek üzereyken, bizim eskiden Kavaklı Medrese, şimdiki İsmet Paşa İlkokulu karşısındaki evimizin hariciyesinde bir Cuma günü toplanan nüfuzlu ve Ferit Paşa’ya yakın kimseler bu su hakkında konuşurlarken Osman Ağa gelir, atı sokak kapısına bağlayıp hariciyeye girer.

Dedeme hitaben, “Ne konuşuyorsunuz, hacı Ethem” der; Dedem de “dayı, artık çay suyu içilmeyecek, Ferit Paşa iyi su getirtecek” demesi üzerine “Nereden getirmek istiyor” diye sorar. Bilecik’ten cevabını alınca, o su hem iyi değil hem de uzaktır. Çayırbağında çok güzel bir su var, hem de çok tatlı ve güzeldir demesi üzerine “Dayı, Paşa seni çok sever, git kendisine anlat” demişler.

Paşa o zaman Nakıboğlu’nda Sulu Konak denilen konakta otururdu Osman Ağa hemen ata atlar, konağa gider. Paşa’ya durumu anlatır. Paşa, hemen gidelim suyu görelim, muvafık bulursak bu suyu getirelim, der. Ve kavaslara, arabanın hazırlanmasını emreder. Atlı kavaslar önde, Osman Ağa, Paşa’nın yanında yola düşerler.

Pamukçu civarına geldikleri zaman Paşa “Osman Ağa, bir sigara molası yapalım” der. Ve landon’da sigara içerken Osman Ağa da arabadan inerek eli arkasında dolaşmaya, birşeyler söylemeye başlar. Bu hali Paşa’nın dikkatinden kaçmaz.

“Ne söyleniyorsun Osman Ağa” der. Osman Ağa “Paşam, ben vaktiyle pek fakir bir kimseydim, burada çok eşek otlattım, şimdi nefsimi terbiye ediyorum ve kendime Osman bugün Paşa’nın arabasına bindin diye kendini bir şey sanma, sen yine eski eşek otlattığın günlerin Osmanısın diye nefsimi terbiye ediyorum”

demesine çok içlenen Ferit Paşa, “Osman Ağa, suyu beğenip Konya’ya getirmeye muvaffak olursak, senin hayrın için buraya bir çeşme yaptıracağım, ebediyen hayırla ismin anılacak” demiş ve nitekim su gelmiş. Ve çeşme yapılmış. Bu çeşme halen pamukçu’da “Deli Osman Ağa Çeşmesi” olarak akmakta ve Osman Ağa hayırla anılmaktadır.

Avlonyalı Ferit Paşa’nın Konya Valisi olduğu zamanlardır. Çok iyi ata binen Osman Ağa, ikindi vakitleri çarşı içinde veya hükümet meydanında at oynatırmış; At oynatan Osman Ağa’yı Vali, makam odsı penceresinden görüp kavaslarına sorar: “Kimdir bu adam?” Anlatırlar: “Gelsin görüşelim” der. Osman Ağa’ya kavaslar, Vali Paşa seni istiyor, derler.

Osman Ağa, atı üzengiler, Vali Paşa’nın makam odasının önüne kadar atla çıkar. Vali Ferit Paşa, Osman Ağa’nın babacan halini çok beğenir. Konuşmaları sırasında “Osman Ağa sen hiç hapse girdin mi” der. “Girdim Paşam” der. “Acaba ne sebeple” deyince Osman Ağa “Herhalde bir devre halt yedik ki girdik” demesine çok gülen Vali o günden sonra Osman Ağa’yı bir an bile yanından ayırmaz, ve bu samimiyet o kadar ileri gider ki, Vali, Osman Ağa’ya “Deli Oğlan”, o da Valiye “Arnavut” diyerek çağırırdı. (Ferit Paşa aslen Arnavut’tur.)

Çayırbağı Suyu’nun Konya’ya Gelişi: 1317 yılına kadar Konya halkı Meram Deresi’nden Havuz haneye döktürülen çay suyunu küplerde dinleterek içerlerdi. Mikroplu olan bu su, birçok hastalıklara sebep olmaktaydı. Zamanın ünlü Valisi Ferit Paşa, Konya’ya temiz bir su getirmenin açık bir ihtiyaç olduğunu hissetmiş ve Saray nezdinde de hatırı sayılır kişilerden olduğu ve bir müddet sonraya Sadaret mevkiine gelecek kadar kuvvetli bir şahsiyet olduğundan Mısır tahvilatından elde edilen 18 bin altın lirayı bu iş için temin etmiştir.

Aramaları sonunda Bilecik teki suyun, Konya’ya getirtilmesi için teşebbüse geçilmek üzereyken, bizim eskiden Kavaklı Medrese, şimdiki İsmet Paşa İlkokulu karşısında Hacı ETHEMin konağı bulunmaktaydı Konya eşrafından kişiler her hafta birinin evinde barana kurup toplanır şehrin eksik yüksek işlerini konuşurlardı bu baranalar eski Türklerin TOY kurması gibiydi bir yerde danışma istişare meclisi idi… Hacı Hikmetin konağının  hariciyesinde bir Cuma günü toplanan nüfuzlu ve Ferit Paşa’ya yakın kimseler Bilecikteki su hakkında konuşurlarken Osman Ağa gelir, atını sokak kapısına bağlayıp hariciyeye girer. “Ne konuşuyorsunuz, hacı Ethem” der; Ethem de “dayı, artık çay suyu içilmeyecek, Ferit Paşa iyi su getirtecek” demesi üzerine “Nereden getirmek istiyor” diye sorar. Bilecik’ten cevabını alınca, o su hem iyi değil hem de uzaktır… Çayırbağında çok güzel bir su var, hem de çok tatlı ve güzeldir demesi üzerine

Ethem bey “Dayı, Paşa seni çok sever, git kendisine anlat” demişler. Paşa o zaman Nakıboğlu’nda Sulu Konak denilen konakta oturur ve bizim eve çok yakındır. Osman Ağa hemen ata atlar, konağa gider. Paşa’ya durumu anlatır. Paşa, hemen gidelim suyu görelim, muvafık bulursak bu suyu getirelim, der. Ve kavaslara, arabanın hazırlanmasını emreder. Atlı kavaslar önde, Osman Ağa, Paşa’nın yanında yola düşerler.

Pamukçu civarına geldikleri zaman Paşa “Osman Ağa, bir sigara molası yapalım” der. Ve landon’da sigara içerken Osman Ağa da arabadan inerek eli arkasında dolaşmaya, birşeyler söylemeye başlar. Bu hali Paşa’nın dikkatinden kaçmaz. “Ne söyleniyorsun Osman Ağa” der.

Osman Ağa “Paşam, ben vaktiyle pek fakir bir kimseydim, burada çok eşek otlattım, şimdi nefsimi terbiye ediyorum ve kendime Osman bugün Paşa’nın arabasına bindin diye kendini bir şey sanma, sen yine eski eşek güden  Osmanısın diye nefsimi terbiye ediyorum” demesine çok içlenen Ferit Paşa, “Osman Ağa, suyu beğenip Konya’ya getirmeye muvaffak olursak, senin hayrın için buraya bir çeşme yaptıracağım, ebediyen hayırla ismin anılacak” demiş ve nitekim su gelmiş. Ve çeşme yapılmış. Bu çeşme halen pamukçu’da “Deli Osman Ağa Çeşmesi” olarak akmakta ve Osman Ağa hayırla anılmaktadır.

Cambaz Deli Osman Karaman yolunun ellinci kilometresinde dönümlerle ifade edilebilen bir çitlik kurar. Uşaklar tutar ve burayı çalıştırır. Aynı zamanda at tatarlığı ve yolcu taşımaya da devam eder.

Çiftlikte koyun, keçi, inek, camız yani her türlü hayvan vardır. Deli Osman orada bir de yemekhane kurar. Gelip geçen yolcuların hem karnını doyurur hem de istirahatlarını temin eder.

Yalnız yol kenarına büyük ve her yerden görülebilecek bir levha ile şu duyuruyu da asar:

 “Burada Deli Osman’ın pilavını yemeden, ayranını içmeden geçenin anasını avradını…”

Bu levhayı okuyan herkes hem yer, içer hem de istirahat eder, sonra yoluna devam edermiş. Avlonyalı Ferit Paşa hazretleri Konya Valiliği’ne tayin edilmiş. Karaman tarafından Konya’ya gelmekte, burada at değiştirecek sonra yola devam edecektir. Bir de yazılı levhayı görür ve yaveri ile kalabalığa karışır. Durumu inceler yapılan meccanen (bedava) hizmet çok hoşuna gider.

Sahibini çağırır, sohbet eder vali olduğunu söyleyip kendisini mutlaka ziyaret etmesini talep eder Deli Osman’dan… Deli Osman ağa;

“Ben at üstünde gezen deli depek bir adamım. Beni senin makamına koymazlar” deyince Vali;“Seni atınla da kabul ederim, sen gel yeter ki” diyerek Deli Osman’ı onurlandırır.

Aradan zaman geçer Deli Osman, bir gün atıyla Vilayet’e gelir. Geç zamansız bir vakittir, içeri kabul edilmez o da ısrar etmez. Koyar gider ama bu duruma kızar da…

Sonra bir Konya’ya gelişinde şehrin sokaklarını gezerken Konyalının su sıkıntısı çektiğini işitir. Mahalleleri gezerken herkes su sıkıntısından bahsedince tekrar atını Vilayet binasına sürer ve bütün engellemelere rağmen zaten ahşap ve geniş merdivenlerle çıkılan valilik makamına merdivenlerden atını sürerek ve bağırarak çıkar.

DELİ CANBAZ HACI OSMAN AĞA  ata binmeyi ve ata sporlarımızdan cirit oyununu çok severdi ancak katıldığı bir cirit müsabakasında oyunculardan birinin at üzerinden düşerek iç kanama ile ağır yaralanmasından kendini mesul tutup o günden sonra bir daha cirit oyunlarına katılmadı…

Yine bir haç mevsiminde hacılar kabeyi mükerremeyi tavaf ederlerken kavurucu güneş ve sıcak altında bir köşede ellerini göğe açmış Allaha dualarla yalvaran bir adam görürler adam ‘’ Yarabbi Konya’daki deli kulun DELİ CANBAZ HACI OSMAN AĞA  nın tüm günahlarını affet onu cennetinde ağırla’’ diye dua etmektedir… Etrafındakiler merak ederler ve sorarlar neden Deli Canbaz Osman Ağaya dua edersin.?

Adam yanıtlar Konya’da Deli Canbaz Osman Ağa adında bir hayırsever var bir gün onunla sohbet ederken peygamberimizi ziyaret etmek hacı olmak arzumu anlatınca bana ‘’Sana bir eşek birde heybe alıversem Hicaza gidermisin ‘’ deyince bende ‘’ Giderim Tabiki ‘’ dedim ve bana bir eşekle bir heybe alıverdi bende heybeye azıgımı doldurup eşeğe bindim ve hicaz yolculuğuna çıktım 6 ay süren macera dolu bir yolculuktan sonra elhamdülillah HACI oldum . ‘’ Deli Canbaz Hacı Osman Ağa ya sürekli dua ediyorum…(Sonradan öğrenidiğine göre bu kişi Konya bölgesindeki imamlardan biridir)

DELİ CANBAZ HACI OSMAN AĞA’nın varlıklı yaşadığı yıllardan birinde Karaman eşrafından bir arkadaşının oğlunu görür oğul zayıf sıska çelimsiz bir at almış at hem huysuz ve ucuz cinstendir Osman Ağa atı delikanlıya yakıştıramaz 25 altına aldığı defterdar adlı çok kalite Arap atını çekip çocuğa hediye eder…ve ona sana bu at yakışır evlat der…

Bir gün Konya’nın ova köylerinden birinde köylüler köylerine cami yaptırırlar ancak cami biterken toplanan hayır parasıda bittiği için caminin minaresi yapılamamaktadır. Köyün ileri gelenlerinden biri Deli Canbaz Hacı Osman Ağanın hayırseverliğini çok iyi bilmektedir ve köyde kendisine bir yemek daveti vererek ağırlarla  DELİ CANBAZ HACI OSMAN AĞA ‘yı köye yemeğe davet ederler

Yemek yenirken sohbet edilirken konu camiye gelir ve köylüler camiyi yaptık ama minaresi ni yapacak paramız kalmadı deyince Canbaz eli Hacı Osman Ağa paranın bittiğini ve kendisinden minarenin tamamlanması için yardım istendiğini anlamış olacak ki hiç istifini bozmadan oradakilere yönelik ‘’ Ulan gidiler namaz kıldınız da iş ezana minareyemi kaldı ezan okumaya Teslimenin Osmanı caminin çatısına çıkarıverin yeterli ‘’ der ( Teslimenin Osman hacı Osman Ağa nın çok sevdiği dostu ve o köyde yaşayan biridir )

Osman ağa sağlıklı yaşamanın sonu yaşlılık girdabına girince gözlerinde Katark ve şekere bağlı endikasyonlar oluşur ve görme si iyiden iyiye azalır. Devrin valisi Avlonya’lı FeritPaşa saraya sadrazam olmuştur tabiî ki İstanbul’da yaşamaktadır. En Önemlisi de Konya’da yaşadığı süre içerisinde Osman Ağa ile dost ve ahpaptırlar.

Osman Ağa gözlerini tedavi ettirebilmek için İstanbul’a gidecek ve eski Konya valisi ve Sarayın padişahtan sonraki en yetkilisi sadrazam Avlonyalı Ferit Paşa ile görüşüp gözlerini tedavi ettirecektir. Osman Ağa İstanbula ggelir Sadrazam Ferit paşa ile görüşmek için saraya gider ama maalesef yoğun devlet bürokrasisi içinde Sadrazamla görüşemez yetkililere güvenlik kademelerine ne kadar derdini anlatsada para etmez  Sadrazam paşa ile görüştürmezler görüşemez

Artık umudunu kesip sadrazam paşa ile görüşemeyeceği kanati oluştuktan sonra Osman ağa Mercan yokuşunda bir ACEM ‘in işlettiği kahvehanede oturup kahvesini yudumlarken tekrar Konyaya dönme programı yapmaya başlıyor…

Tesadüfen kendisini Konya’dan tanıyan saray çalışanı Nurettin Rüştü BÜNGÜL Osman Ağa’nın yanına giderek kendini tanıtıyor ve ‘’ Hayırdır Osman Ağa ne iş İstanbul …’’ deyince  Başlıyor Osman ağa Sadrazam Ferit paşa ile münasebeti ve görüşememe durumunu anlatmaya …’’ Yetim kızın malına güvenir gibi güvendik bu gidiye geldik İstanbula o da bize verdi sallamayı …’’Durumu anlayan Nurettin Rüştü hemen sarayda sadrazam Ferit paşanın yakın arkadaşlarını bulur ve Osman Ağanın serzenişini aynen aktarır  Tabiki arkadaşlarıda paşaya koynu anlatınca Paşa derhal maiyetine emir vererek Osman Ağayı huzura aldırır ve  kabul eder…

Kendisini Konyadan taniyan Ferit Paşa Osman Ağa’ya sorar kahvehanede benim için ne dedin ? demiş  Osman Ağa kahvehanede söylediği sözleri pervasızca Paşayada söyler Paşa katıla katıla güler çok memnun olmuştur… Ferit paşa maiyetine emir verir ve Osman Ağa’nın gözleri İstanbuldaki o günün en teşekküllü hastanesinde ameliyat edilir Yeniden gözleri görmeye başlayan Osman Ağa Konya’ya döner ancak ağır diyabetik Şeker hastalığı 2 sene sonra gözlerinin kapanmasına ve tamamen kör olmasına sebebiyet verecektir..

Gün gelir Osman Ağa’nın işleri bozulur. Konyanın ulu çınarı büyük hayırsever Osman Ağa işini gücünü kaybeder... Fakrü zarüret içine düşer O koskoca hayırsever gitmiş yerine etrafındakilerin yardımları ile geçinebilen bir Osman gelmiştir.

Osman Ağa gözlerini kaybettikten sonra iyiden iyiye muhtaç duruma düşmüştür. Konya Karaman yolu üzerinde daha evelce yaptırdığı DELİ CANBAZ OSMAN AĞA çifliğinin yanındaki hanın duvarları dibinde oturur  Çiftliğinin bağından topladığı üzümleri yoldan geçenlere ücretsiz dağıtan Osman Ağa üzüm almayan yolculara çoğu zaman ‘’ Ulan hay gidiler üzüm almadan nere gidersiniz ‘’ diye seslenirdi…

Ömrünün son günlerinde iyice inzivaya çekilen Osman AĞA süreki şu sözleri söyerdi ‘’Ata bine bine Attan usandım Et yiye yiye etten usandım şifa yağda balda var dediler ondanda usandım.’’

Osman Ağa hayırseveri içine düştüğü sefalet çıkmazında mücadele verirken kendisi gibi Konya’lı hayırseverlerin ailesinin ve kendisinin tüm ihtiyaçlarını karşılamasıyla ömrünün sonuna kadar refah içerisinde yaşamayı başarmış, hiç yokluk görmeden ebediyete intikal etmiştir…