Hükümet 2013 – 2015 dönemini kapsayan, makro dengeleri ve hedefleri, para, maliye politikalarını belirleyen orta vadeli plan (OVP) açıkladı. 

Buna göre 2012 sonunda 1.435 milyar TL (799 Milyar $) olması gereken GSHM’nin 2015 sonunda 1.933 Milyar TL (998 Milyar $) olması öngörülüyor. Türkiye’nin 2013 büyüme hedefi %4, enflasyon hedefi ise %5,3 olarak öngörülmektedir. 2015 yılında ise büyüme ve enflasyonun %5 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Buna göre, kişi başına Milli Gelir 2012 yılı için 10.673 dolar, 2013’te 11.318 dolar ve 2015’te ise 12.859 Dolar olacaktır. İhracat hedefi ise 2013 yılı için 158 Milyar Dolar, 2014 için 172 Milyar dolar ve 2015’te de 187 Milyar olarak öngörülmektedir. Turizm geliri, 2013’te 25,4 Milyar dolar, 2014’te 27 milyar dolar ve 2015’te ise 28,4 Milyar dolar olarak beklenmektedir. Orta vadeli program 4 Milyar TL özelleştirme geliri öngörmektedir. OVP’de işsizlik oranının 2013’te %8,9, 2014’te %8,8, 2015’te ise %8,7 olması hedeflenmektedir. Nüfusumuzun 2015 yılında 77 Milyon olması, 2012’de 24,7 Milyon kişi olan istihdamın 26,2 milyon kişiye ulaşması beklenmektedir. Enerji ithalatının 2012’deki 59 milyar seviyesindekinden, 2015’te 65,5 milyar dolar seviyesine yükselmesi öngörülmektedir. Önemli bir gösterge olan tasarruf oranının 2012’deki %14’lük seviyesindekinden, 2015’te %16,7’ye yükseleceği tahmin edilmektedir. Orta vadeli program, ekonomi çevreleri tarafından ihtiyatlı, belirsizlikleri gideren, gerçekçi olarak değerlendirilmiştir.

Yukarıda ekonomik dengeleri özetle verdiğimiz OVP’yi değerlendirirken, sadece önümüzdeki iki yıla değil, Türkiye’nin Cumhuriyetin 100. Yılı olan 2023 hedeflerini esas almasının, daha doğru olacağını ifade etmek istiyorum. Ben Devlet Planlama Teşkilatının eski bir uzmanıyım. Yeri gelmişken vurgulayayım, bir zamanlar Devlet Planlama Teşkilatı diye bir kuruluş vardı. Bu kuruluş, yani DPT, ekonomiden anlayan Başbakanların baştacı ettiği, hemen yanıbaşında olan, tüm Bakanlıkların üzerinde, en güvenilir kuruluş idi. Hükümeti kuran Başbakanlar, Sn. Demirel, Sn. Özal, Sn. Ecevit, Sn. Mesut Yılmaz, Sn. Tansu Çiller ekonomiye büyük önem verdikleri için, ilk iş olarak kabine kurulur kurulmaz DPT’yi kendilerine bağlarlardı. 

DPT Anayasal bir kuruluş olup, Türkiye’nin ekonomik, sosyal, kültürel kalkınmasının beş yıllık planlara göre ciddi, disiplinli, ülke hedef ve önceliklerine uygun, gerçekçi olarak planlardı. Plan hedef ve önceliklerine uygun olmayan işler, DPT tarafından kabul edilmez ve yapılamazdı. Hatta, Sn. Demirel, Sn. Özal gibi başbakanlar siyaseten, parti teşkilatlarından gelen çeşitli isteklere, “DPT’ye soralım, bakalım planlama ne diyecek” diye cevap vererek, siyasi arzuları geçiştirirlerdi.

Tekrar ediyorum, DPT Başbakan’a bağlı bir kurum olarak, tüm Bakanlıkların üzerinde, yetkili, bilgili, deneyimli uzmanlarla donatılmıştı. Başbakan’ın başkanlığında yapılan bir tarafta biz plancıların, öte tarafta da icracı Bakanların oturduğu yüksek planlama toplantılarında ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel kalkınmasını ilgilendiren tüm konular saatlerce, günlerce konuşulur, neticeye bağlanırdı. Şimdilerde ise, DPT, Kalkınma Bakanlığı olarak, sıradan bir Bakanlık haline getirilmiş olup, bu fevkalade yanlış bir tutumdur. DPT’nin asli görevi olan kalkınma vetiresini Ekonomi Bakanlığı diye başka bir Bakanlığa dağıtılması, ikinci büyük hata olmuştur. Bu Ekonomi Bakanlığının ihracata ve dış alem gelirlerine önem ve öncelik veren Dış Ticaret Bakanlığı diye kurulması daha doğru olacaktı. Bir kez daha ifade ediyorum ki, DPT’siz bir Hükümet ve Devlet düşünülemez. DPT’siz bir uygulamanın acı sonuçlarını da en fazla Başbakanın kendisi hissedecektir. Böyle uzun vadeli, orta vadeli programlar ve kalkınma planlarını hazırlama görev ve yetkisi DPT’ye aittir. Bu itibarla, belki de iyi niyetle hazırlanan 2013 – 2015 yıllarını kapsayan OVP’nin eksik ve netice vermekten uzak olduğunu görüyorum.

Rahmetli Özal, İzmir İktisat Kongresinde şöyle demişti: “Eğer, 1990’lı yılları iyi değerlendirebilirsek, Türkiye 21. Yüzyılın ilk on yılında, dünyanın en gelişmiş ilk on ülkesi arasına girebilir”. Sn. Özal ve Sn. Demirel’in en büyük amaçları, “büyük, güçlü ve çağ atlayan Türkiye’yi” yaratmaktı. Onlar bir Türkiye sevdalısı liderlerdi. Bana göre, Türkiye’nin kısa dönemli bir OVP’ye ihtiyacı yoktur. Türkiye’nin 2023’e kadar uzanan, yani Cumhuriyet’in 100. Yılını hedef alan uzun vadeli perspektif plana ihtiyacı vardır. Bu plan, yapılacak yatırımları ve makro hedefleri kapsayan ciddi, sistemli ve uygulanabilir bir plan olmalıdır. Türkiye’nin 2023 makro hedefleri 2,7 Trilyon Dolar değil, 4 Trilyon dolar GSMH olmalıdır. İhracat 500 Milyar Dolar değil, 1 Trilyon Dolar öngörülmelidir ve turizm gelirlerinin de 200 Milyar Dolara ulaşacak şekilde alt yapısının hazırlanması gerekir. Bu hedeflere ulaşmak için, neler yapılmalıdır, hangi yatırımlara ve politikalara ihtiyaç vardır? İhracatı arttırıp, ithalatı makul seviyeye indirme, ihracatın, ithalatı karşılama oranı dengesizliğinin önlenmesi şarttır. Türkiye gelişmiş ülkeler arasında, en düşük ferdi tasarruf hacmine sahiptir. Ferdi tasarruf oranının %20’ler üzerine en kısa sürede çıkartılması şarttır. Turizm bir bacasız endüstridir. Yukarıda ifade edilen hedefe ulaşmak için, bir turizm makro planı uygulamaya konulmalıdır. İşte bütün bu hususlar, DPT tarafından hazırlanacak uzun vadeli perspektif plan içinde yer almalı ve önümüzdeki yıllara ilişkin uygulama planları Hükümetin ve icracı Bakanlıkların önünde durmalıdır.

Türkiye ne yazık ki Sn. Özal’ın işaret ettiği 1990’lı yılları yeterince iyi değerlendirememiştir. Belki bazıları için 2023’te hedef alınan 4 Trilyon dolar GSMH, 1 Trilyon Dolar ihracat büyük görülebilir. Bunu şunun için ifade ediyorum, bu bir uzak görüş ve vizyon sahibi olmanın niteliğidir. Siz kendinizi büyük hedeflere kilitleyeceksiniz ki, diğer gelişmiş ilk on ülke arasından sıyrılarak, ilk ona yerleşebilin. Yani şuanda bizim üzerimizde olan (şuanda dünyanın 17. Büyük ekonomisiyiz) ülkelerin önümüzdeki süreçte ellerinin armut toplayacağını, yani kalkınmayacaklarını beklemek safdillik olur. Eğer, Türkiye gerçekten 2023’te Dünyanın ilk gelişmiş on ülkesi arasına girmeyi ve şuanda üzerinde olan ülkeleri geçmeyi amaçlıyorsa, bu programla olmaz. Kalkınma hızı başta olmak üzere, çok daha değişik makro hedefleri esas almak gerekir.