Olmaya sağlık cihanda bir nefes hastane gibi...
Sevgül EROĞLU
Eh şimdi doğal olarak, nereden çıktı bu da? Diyeceksiniz. Çıktı çünkü -fanlarım bilirler- ben de artık diğer mudiler gibi orta yaş grubundayım. Ve hepimizin yaptığı gibi ben de gençlikte sağlığıma ilelebet sahip olduğumu zannedip bozuk para gibi harcadım. Onun ne anlam taşıdığını, düşe kalka şimdi öğrendim.
“Mudi” aslında sözlükte, bankaya para yatıran kimse ya da emanet bırakan kimse İngilizce de de depositor anlamına geliyor. Depozit dilimizde de kullanılıyor. Kısaca yaşam banka gibiyse -geçen haftadan beri banka sayıklıyorum galiba-biz de yaşamlarımızı dünyaya depozit verdik. Günü gelince bay bay...
Evet orta yaşa gelince mudilerin kolestrolü çıkar, tansiyon çok matahmış gibi diğer çalışması gerekenlerin yerini alır hop havaya hop havaya...damarınızı yakın markaja almış hertürlü musibet tetikte “haaap” kapmaya başlar. Kaslar ve eklemler sinyallerini verirler.
Efendim nacizane olarak, ben de mükemmelliyetçiler kümesinden fırladığım için, fırladım diyorum çünkü artık bu hastalıktan kurtulmaya karar verdim. Ortalıkta mükemmel olan birşey yok. (Daha yeni farkettim ya yuhh) Ne diyordum...hıh mükemmelliyetçiler takımına tanrının layık gördüğü babalar gibi Fibromiyalji hastalığına yakalandım. Eh bu kafayla bana da bu yakışırdı.
Nedir mi fibromiyalji? Sabah kalktığınızda her yeriniz, özellikle de eklemleriniz tutulmuş, ağrı çekiyor, yataktan kalkmak istemiyor dolayısıyla da sanki savaştan kalkmış gibiyseniz geçmiş olsun. Uykunuzu bile alamıyor sanki uykuda tüm dertlerinizle Çaldıran’da savaşmış kalkıyorsanız vay geldi başınıza. Tek çaresi, evde ufak ufak sporla esnemek, bu biraz rahatlatıyor. Masaja gitmek ve havuz lüksünüz varsa yüzmek.
Kafaya da taktıkça tüm kemiklerinizi ağrı içinde sayabilirsiniz. Ama fibromiyaljiniz varsa yaşamı içiği ciciği ile doya doya yaşıyorsunuz demektir arkadaşlar. Dibe vurup vurup çıkıyorsunuz demektir. Ah o vurup çıkmalar var ya, sizi insan yapan, varoluşun ne dayanılmaz kısırdöngüsüdür...
Fibromiyaljide ağrayan bölgeye iğne falan da yapılıyor. Ama 1-2 yıl sonra Elm Sokağı Kabusu gibi tekrar omuzlarınızda. (Dayanamıyorsanız mı; Ya kafanıza kurşun döktürün ya da kurşunu sıktırın falan...) Dedik ya takmayın, takmayın...Toka takın.
Ben 2 sene önce bir özel hastanede bu illete çare aramaya geldim. İyi bir fizikçi ( Matematiksel değil yaaa doktor doktor) muayene etti bir güzel ve beni fizik tedaviye yolladı. Ay Allah razı olsun 15 gün o tedavi bir iyi geldi bir iyi geldi ki...Nazan kızımız sihirli parmaklarıyla ve sevgi dolu yaklaşımıyla beni çok rahatlattı. Nazan üniversite kariyeri için şimdi orada değil ayrılmış, ancak tüm ekip çok güler yüzlü...Sanki tedavimi kafama yaptılar. Çok eğlendim aynı zamanda. Bizler mağlum güleryüze canımızı veririz.
Tabii ömür boyu hastalık nüksettikçe fizik tedavi de tekrarlanacak...Benim mi?
Tabii ki...Tekrarladı.
Geçenlerde yine aynı hastaneye gittim.
Doktor randevum için bekliyorum beşinci katta...Hastalarla hastaneden memnuniyetimizi konuşuyoruz. Bir ara burnuma bir yanık kokusu geldi. Pek oralı olmadım. Sonra kesifleşti. Sağıma soluma baktım...biraz telaş da var gibi...
Biraz koridora doğru yürüdüm bazı kabul masaları boşalmış bir iki yetkili küçük gruplar şeklinde çaktırmadan panikleşiyor. Hastanenin giydirme cam cephesinden bakmak geldi aklıma. Aaaa 10-15 tane itfaiye aracı ve ateş savaşcıları (İtfaiyeciler) merdiveni üsttümdeki katlara çıkarmaya çalışıyor ortalık ana baba günü...
Aklıma 12 Eylül ve ikiz kulelerde ki hatırlamak istemediğim kadrajlar geldi. Paniklemedim desem yalan olur. Mimarlık tarafımı kullanıp acil çıkış merdivenlerinden çok yavaş hareket eden bir grupla dışarı çıktım. Ki merdiven boşluğunda yanık kokusu daha netti. Sonra dışarıda meraklı Türk Milletimizle tüm hastanenin boşaltıldığına tanık oldum. Elinde kamerası bir gazeteci arkadaşıma rastladım. Haber yapıyorum dedi. “Hıh oğlum ben içerde yaptım haberi boşversene” diye latife ettim.
Ya ne hoşuma gitti biliyor musunuz?
İçeride bizzat şahit oldum ki; Hastane de yangının ne başladığını, itfaiyenin ne gelişini, ne yukarıya su sıktığını duyduk. Cam cephe ve binanın mimari ses donanımına benden tam not...
Yangın çıkış merdivenleri, Sağlık Bakanlığının istediği formatta, dumana tam tecritliydi. (Bu hastane yapılarında çok önemlidir aksi halde boğulmalar yaşanır.)
Personel tam eğitilmiş hiç çaktırmadan hastalar dışarıya ne zaman tahliye edildi? Dışarıya çıktığımda anladım ki epeyi zaman olmuş ben geç çıkanlardanmışım.
Ben Sevgül Fibromiyaljik kadın, kaptanın seyir defteri...Yukarıda sıraladığım özelliklerden dolayı muayene bile olmadığım halde çok rahatladım,...Öyle ya içerde boğulmak da vardı. Hastane bu yönleriyle de benim gibi bir mükemmelliyetçiden tam not aldı. Ertesi günü arandım ve nazik bir ses tekrar ne zaman muayene olabileceğimi sordu. Ah ben bittim.
Türkiye’mde güzel şeyler de oluyor ne dersiniz?
Yorumlar