Yakın arkadaşımın kızı ile çatışmasını izlerken, yıllar içinde öğrendiğim bildiğim hayatıma uyguladığım şeyin doğruluğunu sorgulamaya başladım.
Bir anne olarak benim de diğer anneler gibi düşüncem , çocuklarımızı eğitirken doğal olanın temizliğin vurgusu olduğudur. Ancak çocuklarını fazla korumacı yetiştiren helikopter anneler kategorisindekiler bunu bir türlü başaramazlar.
Bu anne kızın çatışması şöyle devam eder;
-Niye biz temizlik yapıyoruz da mikroplarla yaşamasını öğrenmiyoruz. Anneye diyecek pek bir cevap kalmıyor. Pes dimi?
Çağın gerisinde kaldık.
Bunlar meğer uzayıp gidermiş…
Niye çarşıya pazara gidiyoruz sanal market var ya. Yemek niye pişireceğiz ki internetten söyleyelim. Niye o kitabı okuyayım yaa internette özeti var.
Bir zamanlar bakkala arabayla gitme tembelliğinin pabucu çoktan dama atılmış vay anasını…
Metroda iki kadın konuşuyor;
Çalışıyor musunuz?
-Evet akşama kadar market market   dolaşıp ucuz ürün fiyat tespiti yapıyorum. Biz ne peşinde, elimizle büyüttük dediklerimiz nerede?
Her şeyin kolayını arayan emek vermemeye ısrarla direnen, duygularını, güzel kelimeleri emek vererek ulaşmayı rafa kaldıran ve bunu  bir matah saydığı bu evlatlar yeni bir çağın girişine sebep oldular;
‘Yakın Yakın Çağ’
Aynı gün metroda akşam kalabalığı… Yanıma 5-6 yaşında bir bızdığı oturttu genç abisi. Babası karşıda oturuyor ve  ayakta duranların arasından görebildiği kadarıyla oğlunu hayranlıkla izliyor. Bıcırığın saçları 2 numara. Esmer kara gözlü. Aklının tepesinden lavlar attığını oturduğum yerden görebiliyorum.
Hiç susmuyor ve her istasyonu hatırlatan fondaki sesi tekrarlamakta;
Vezneciler… Haliç… Şişhane…
Hard diski o kadar baskı halinde ki diğer yanında oturan başı kapalı kadına da kırk yıllık doğum arkadaşı gibi anlatıyor. Bu metro durağında şunu yapmıştık var ya… Yazılım taze…
Arada bir kafasını sola kaldırıp bana bakıyor, ı-ıhh beni etkileyemeyeceğini anlamış durumda zeka küpü. Kim bilir belki bu kadar yapay zeka düşmanlığımı gözlerim ele vermekte.
Derken anonstaki kadın ‘next station Taksim’ dedi ve bizimki patlattı;
Nekst steyşınları çok severim!!!
Ahh yavrum bunları düşünme nekst steyşınlar seni sona hızla atar. Bu saflığın sıfır kilometre yapı taşın geri gelmeyecek tadını çıkar.
Sen bilir misin ki bu dizeleri;
‘hoş geldin bebek yaşama sırası sende

senin yolunu gözlüyor kuşpalazı boğmaca

kara çiçek sıtma ince hastalık yürek enfarktı kanser filan

işsizlik açlık filan

tren kazası otobüs kazası uçak kazası iş kazası

yer depremi sel baskını kuraklık falan karasevda ayyaşlık filan’

Demek istiyor ki çocuğum her şeyin sırası var şimdiden nekst steyşınları sevme…
Heyhat!! Çocuklarımız teknoloji çağında zaten yapay yaşıyorlar, nefes alıp veren organik  yapay zekalar gibi. Haberlerde her gün, bu da hayatımıza girdi şu da hayatımıza girdi diyen spikerleri izlerken gayri ihtiyari düşünüyor insan;  Benim hayatıma her şey tek girerdi. Meğerse haberimiz olmadan giren çıkan ne de çokmuş…
Tek tek gelin tek tek basaraktan bade süzerekten…