Amerika, İngiltere, Fransa gibi ülkelerde, özellikle eski Cumhurbaşkanların ve Başbakanların görevleri sona erdikten sonra bir köşeye çekilmeyip, ülkeyle ilgili konularda çalışmalar yapmaları, dünya gündemini yakından izlemeleri, ülke ve dünya sorunları üzerinde görüş beyan edip, eleştiriler yapmaları doğaldır. Hatta bana göre bu elzemdir. Belki Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık, Milletvekilliği görevi bitmektedir ama halk nezdinde hiçbir zaman bu unvanlar bitmemektedir. Millet sizi ülkenin güvencesi olarak, daima görevde görmek istemektedir. Çağdaş batı demokrasilerinde, bilhassa ABD ve İngiltere’de, devlet adamlarının kendi misyonlarını tamamladıktan sonra dünya arenasında iyi niyet elçisi, akil adamlar üyesi, arabulucu, uzlaşmacı temas heyetleri başkanı olarak görev yaptıklarını görüyoruz. Türkiye’de ise, bu aktiviteyi fazla göremiyoruz. Şuanda yaşayan üç Cumhurbaşkanımız vardır. Özellikle, Cumhurbaşkanı Sn. Sezer ve Cumhurbaşkanı Sn. Demirel’i, halkımız merakla beklemektedir. Hiç şüphesi yok ki, Cumhurbaşkanı Sn. Sezer, farklı bir Cumhurbaşkanı idi. O makamda, çok fazla aktif olmadı, ancak kendisinin Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik Cumhuriyete, Atatürk İlke ve İnkılâplarına bağlılığından, hukuka ve hukuk devleti ilkelerine saygısından ve ilkeli davranışlarından, hiçbir zaman şüphe etmedim. Bilhassa dış temas ve seyahatlerinde, fevkalade hassas davrandığını, Türkiye’nin gerçek dostu olmayan, Türkiye’nin laik yapısına tehdit teşkil eden ülkelerle, münasebet kurmada istekli olmadığını ve buna göre davrandığını görüyoruz. Bir başka ifadeyle, Sn. Sezer Türkiye’nin dış itibarını daima yükseklerde tutmuştur. Sn. Süleyman Demirel ise bilgi ve tecrübesiyle, dünya ve ülke meselelerine, engin vukufu nedeniyle bir Cumhurbaşkanlığı görevi, nasıl en mükemmel şekilde yapılabilir, herkese göstermiş, tarihimizin en başarılı Cumhurbaşkanları arasına hakkıyla girmiştir. Cumhurbaşkanımız Rahmetli Özal’da engin devlet tecrübesiyle ve milletlerarası münasebetlerde oynadığı önemli roller nedeniyle, Cumhurbaşkanlığı görevini sadece Türkiye’de değil, milletlerarası arenada da çok üstün bir liyakatle yerine getirmiş ve maalesef ülkemize daha çok büyük hizmetler yapacakken, Allah’ın takdiriyle aramızdan çok erken ayrılmıştır. Üzerinde durmak istediğim husus şudur; Sn. Cumhurbaşkanı Sezer ve Sn. Cumhurbaşkanı Demirel, çok şükür sağlık içinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Eminim ki, ülke ve dünya meselelerini yakından takip ediyorlardır. Ancak onların görüş, eleştiri ve beyanlarına milletin ihtiyacı olduğunu gözlemliyorum. Türkiye’de her şey mükemmel ve iyi bir şekilde mi yürümektedir? Halkımızın refah ve mutluluğuna dönük proje ve programlar tam anlamıyla uygulanmakta mıdır? Devlet hatta özel sektör kuruluşları, baskı altında yanlış bir kadrolaşma hareketine muhatap değiller midir? Atatürkçülük, Atatürk İlke ve İnkılâplarının altı oyulmamakta mıdır? Bugün Atatürkçü olmanın, suç olduğu görülmüyor mu? Türkiye’nin temelini teşkil eden kurumlar arası ilişkiler, Cumhuriyetimizin değişmez değerleri, tartışma konusu olmuş mudur? Görevi, Atatürk’ün yolunda, vatanı ve Cumhuriyeti savunmak, irtica, bölücülük ile mücadeleyi kendisine şiar etmiş olan şerefli, şanlı, kahraman ordumuz, acaba yıpratılıyor mu? Neden? Dış alemle, dış ülkelerle ilişkilerimiz, dış politika tutumları normal midir veya olması gerektiği gibi midir? Türkiye’de %19’u aşan işsizlik oranı ile 7 milyon işsiz gezen yok mudur? Netice itibariyle, her şey süt liman olarak fevkalade mükemmel midir? Türk Milletinin, en yüksek seviyeye çıkartarak, görev verdiği değerli Cumhurbaşkanlarımız, “Efendim ben, Cumhurbaşkanlığı yaptım, görevimi tamamladım, neden bir şeyler söyleyip veya yazıp, fincancı katırlarını ürküteyim, kötü adam mı olayım veya birileriyle polemiğe mi gireyim” şeklinde düşünebilirler! Bu yaklaşım, sadece bana göre değil, milletimize göre de yanlıştır. Önceki Cumhurbaşkanları, sıradan insanlar değillerdir. Onların değerlendirmeleri, ses getirir, hatta bazı ahvalde deprem etkisi gösterebilir. Bu makalenin başlığı “Neden susuyorlar, neden konuşmuyorlar”dır. Memleket için, hayati öneme haiz konularda, eğriyi doğruyu göstermek, sadece milletin bir beklentisi olmayıp, bana göre başta önceki Cumhurbaşkanları olmak üzere, tüm devlet adamlarının görevleridir.