Münevverden Aydına!..
Dr. Metin ERİŞ
Mardin’de iki yıldır taşınmaz kültür varlıklarının aslî unsurlarına döndürülmesi hususunda değerli vali Hasan Duruer ve ekibinin sürdürmekte oldukları inançlı mücadelelerine eklemiş oldukları sosyo-kültürel faaliyetleri cümlesinden sonuncusu geçtiğimiz hafta, 17/18 Aralık tarihlerinde, “Yüzyılların Akışı İçerisinde Münevverden Aydına” başlığı altında gerçekleştirildi. 20 bilim ve fikir adamının tebliğleri ile katıldıkları sempozyum, aydınımızın dününden bugününe, önemli mesajlarla doluydu. En kısa zamanda kitaplaştırılması beklenilen çalışmanın genel değerlendirmesine ışık tutucu olması bakımından toplantı sonunda kamuoyuna açıklanan “Sonuç Bildirisini” aşağıda satırlarıma alarak okuyucularımın dikkatine sunmak isterim…
“Bir ülkenin varlığının temel unsurlarından biri şüphesiz o ülkenin insanıdır. Herhangi bir ülkenin toplum yapısına bakıldığında görülecektir ki yetişkin insandaki, yani münevverdeki seviye, örnek kimlik, bağlı olarak aydınlatıcı ve ufuk insan vasıfları o ülkenin gelişmişliğinde önemli rol oynar.
İslâm öncesi Türk toplumunun aydın tipi “bilge”dir. İslamiyet’le ortaya çıkan Türk aydınlarını ve onu yetiştiren müesseseleri incelediğimizde, Türklerin İslam’a dervişler eliyle girdikleri görülür. Bu tasavvuf yoludur ve tasavvuf tarihinde ikinci bir ihyadır. Öyle ki tasavvuf Türklerin elinde aksiyonel bir tefekkür haline gelmiştir. Tipi ise Alperenlerdir.
Osmanlı asırlarının sonuna varıldığında, kültürel kimliğe damgasını vurmuş birçok damarın kendi içinde tıkanmaya, kurumaya yüz tuttuğu görülür. Osmanlıya hayatiyet veren akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim kürelerinin boşalma sürecine geçişi, pek haklı olarak, ortaya çıkan boşluğun doldurulmasını gerekli kılmıştı. Osmanlı dünyasında bilim ve eğitimin amaç ve hedefleri bakımından, “bilgili mümin”, “mütefennin zabit”, “malumatlı bendegân” ve “mektepli (diplomalı) vatandaş” şeklinde bir değişim yaşandığını söylemek mümkündür. Sonuç olarak bu değişim paradigması bize eğitimin bir araç olmaktan, tedrici olarak bir amaç olmaya yöneldiğini göstermektedir.
Uzun yıllar devlet otoritesinin meşruiyetini devşirdiği toplumu modernleştirme amacı, “Halkı yönlendirme, terbiye etme” misyonunun seti arasına entelektüelleri de katmıştır. Esasen aydın ve halk ikiliği olarak ifade edilen, yaşama, anlama, kavrama, görme, teklif getirme işlevlerinde, halkı temsil işini bir kenara koymuş olan bu okuryazar çevrenin davranış kodunu da zikredilen ilişkiler ağı tayin etmektedir.
Felsefe ve sosyolojimizde mütefekkirlerimiz olmakla birlikte; burada toplumun beklentilerini ve değişimlerini- ortaya çıkmamış ve dile gelmemiş bile olsa- ortaya koyacak ve kitlelerin ilgisine sunacak aydını bulmak güç olacaktır.
Türkiye seksenli yılların eşiğinde, siyasal zorunlulukların yönettiği ilişkiler dışında hemen tüm alanlarda dünyaya büyük ölçüde kapalı bir toplum görüntüsü vermekteydi. Seksenlerin ortalarından itibaren kendilerini yetmişli yılların fiziksel ve mental yorgunluğundan arındıran gençlerin ülkenin ve dünyanın değişen fotoğrafı içinde yer almaya başladıkları görülür. Soldan sağa, Marksizm’den İslamcılığa, neo-liberalizme geçişleri biçimlendiren profil de bu süreçte ortaya çıkmıştır.
Bilim, bilim adamı, toplum ve aydın arasında her zaman yakın bir ilişki olmuştur. Türk entelektüel muhitinde birçok konuda olduğu gibi bu konularda da zaman zaman bir kavram kargaşası yaşanmıştır. Aydınlar genellikle kendilerine atfedilen olumlu vasıfları taşıyanların dışında kalanları, pek de hayırlı olmayan bir işlevde görürler. Kelimenin doğru anlamında “Entelektüel” olması şart olmayan, hatta genellikle, sadece “okumuş-yazmışlar takımı” hüviyetinde olan bu grup çoğu zaman “kurulu düzen” in idamesine hizmet ederler.
İnsanlığın emrinde, kullanıma amade eşyanın, malzemelerin, her türlü vasıtanın ortaya çıkarılması, geliştirilmesi, terakkisi, yönetimi, iradesi teknolojinin tanımıdır. Yani ilim fayda içindir. Teknoloji “ihya” da, “imha” da edebilir. Teknolojiye sahip olmakla teknolojik ürünün maliki olmak aynı şey değildir. Teknolojinin olabilmesi için ilim olması lazım. İlimsiz teknoloji olmaz, teknoloji periyotları vardır. Bunların süresi ve etkisi farklıdır. Yalnız yakın zamanda süre kısalmış, etkileri yükselmiştir.
Çoğunlukla aynı yerde kalan, yıllar yılı aynı tür işler yapan geleneksel entelektüellerin tersine organik entelektüeller daima hareket halindedirler. Entelektüelin tedavüle dâhil olabilmesini sağlayan “etkili iletişim araçları” gasp edilmektedir; bu durumda entelektüelin özünde çok önemli bir görevi vardır.
Aydın, fikirlerini ileri sürerken çıkar hesapları içinde değildir. Halkın çıkarına olan her şeyi her makama karşı rahatlıkla söyleyebilmelidir. Sonuç kendi aleyhine de olsa bu özelliğinden vazgeçmemelidir. Aksi halde statükonun devamına bir şekilde göz yumar ki bu da onun aydın olma özelliğini, kendi özgür düşüncesini ipotek ettiğinin göstergesidir. Aydın özgün düşünceden, yeniliklere açık olmaktan, haktan, doğrudan ve iyi olandan yana tavır koyandır her zaman.
Cumhuriyet döneminde iş dünyamız ise, günümüze kadar inişli çıkışlı şekilde yürüyen bir süreç olmuştur. Devlet yönetiminde hep kazalarla karşılaşılmıştır. Ancak günümüzde genç iktisatçı bilim adamlarımız, dünyaca tanınmış dergilerde bilimsel araştırma ve yayınlarını İngilizce olarak yayınlamaktadırlar. Bu düşünürlerin sayısı şimdiden 710’u bulmuştur. Ayrıca, Harvard Üniversitesi’nde, Dünya Bankası’nda, MIT’de, Anakara Üniversitesi’nde, IMF’de ve diğer bazı Amerikan üniversitelerinde çalışan ve dünyaca ünlü dergilerde yayın yaparak en çok okunan Türk iktisatçıları sınıfına katılan 9 aydın gencimiz bulunmaktadır. Yakın zamanda bu genç ümitlerimizin NOBEL iktisat ödüllerine layık görülecek çalışmalara damga vuracaklarını ümit ediyoruz.
Batı’nın Türkiye’ye ve aydınına bakışı ise Şark’ın iade-i nazarıyla anlam kazanır. Batı içerisinde farklılık ve tezatlar da önemli olur. Batı’yı bu yönden ele almak gerekir.
Sonuç olarak yapılan tespitler içerisinde belirlenen odur ki “aydın-halk ikilemindeki ayrışım” derinliğini hâlâ korumaktadır. Türkiye’nin ve insanlığın geleceği açısından;
-Teknoloji Dünyamızda Aydınımız,
-Güvenlik Dünyamızda Aydınımız,
-Sanal İletişim Hayatımızda Aydınımız,
-İş Hayatımızda Aydınımız,
konularının önündeki yeni alanların ve yeni sorunların, ülkemiz ve insanlığın geleceği açısından gerçek aydınlar tarafından tekrar tekrar ele alınarak incelenmesi ve tedbirler üzerinde durulması gerekliliği, toplantıda önemle üzerinde durulan nokta olarak tespit edilmiştir.”
Yorumlar