Demokratik rejimlerde muhalefet, iktidar kadar önemli bir faktördür. Diğer bir tabirle, muhalefetsiz iktidarın, tadı tuzu olmaz. Mecliste çoğunluğu sağlayan iktidar partisi, muhalefete bilgi ve hesap vermek durumundadır. İktidarı ve muhalefeti yaşamış bir siyasetçi olarak, muhalefetin fonksiyonuna, demokratik rejimin sağlam geleceği için, inanırım. İktidar, nasıl olsa benim çoğunluğum var, istediğimi yaparım, arzu ettiğim kanunları geçirir, icraata sokarım diyemez. Esasen, meclis iç tüzüğünde, muhalefetin, muhalefet görevini yapabilmesi için önemli şartlar öngörülmektedir. Bir defa, kanunlar ve yasal düzenlemeler, tadil ve kararlar, önce ilgili komisyonlarda görüşülür ve geliştirilir. O şekilde TBMM Genel Kuruluna iner, Genel Kurulda da ayrıca, enine boyuna, ayrıntılı olarak görüşülmesi şarttır. Bu amaçla, partilere ve muhalefet gruplarına en az 20 dakika söz verilir. Yasanın veya kanuni düzenlemenin lehinde, aleyhinde, üstünde Milletvekillerinin konuşma hakları vardır. En son olarak ta, parlamentoda son söz Milletvekilinindir, prensibi işler, tüm bu hususlar, muhalefetin görevini bihakkın yapması için derpiş edilmiştir. Hatta bununda ötesinde, eğer muhalefet bir kanunu ülkenin yararına bulmuyorsa, bunun icraata girmesini istemiyorsa, iç tüzükte var olan engellemeleri kullanır, önergeler verir, toplantı ve karar yeter sayısı ister, yani elinden gelen tüm engellemeyi yapar. Bu husus legaldir. Siyasetin tabiatı icabı, bazen muhalefet sert olabilir. Ben milletvekili olarak, muhalefetin sert yapılması taraftarıyım. Ancak, bu sertlik kürsüden hakarethamis konuşarak, ağır üslup kullanarak, nezaket ve nezahat dışı yollara sapmak değildir. Zarif, kibar söylemlerle, en ağır fikirler ifade edilebilir ve muhalefet yapılabilir. Siyasetin en güzel yanı, konuşmalarda, hicivli, nükteli, esprili tenkitlere yer verilmesidir. Muhalefet, iktidar ülke için doğru ve yerinde yasa ve tedbirler getirse de yapılacaktır. Örneğin, muhalefet, bu yasa doğrudur, güzeldir diye başlayıp “Ancak” diyerek, yasayı kalbura çevirmelidir. Her konunun, her kanunun ve her düzenlemenin ve her konuşmanın mutlaka noksanları ve tenkit edilebilecek noktaları vardır ve bulunabilir. Tabiatıyla son yıllarda, TBMM’de ve siyasi platformlarda, olması gerektiği gibi bir muhalefet göremiyoruz. Etkin muhalefet ve engelleme olmadığından, hükümet, adeta her istediğini yapmaktadır! Belki de, muhalefet partilerinin, iktidarın icraatlarına karşı, tenkit edecek bir argüman üretmekten aciz oldukları düşünülebilir. İngiltere’de tahsildeyken, LSE’de hocam (tutor) aynı zamanda, muhafazakar partinin danışmanıydı. Ta o yıllardan siyasete merak duyduğum için, hocamla birlikte, İngiliz Parlamentosu (Westminster’e) gider, oturumları izlerdim. Orada nasıl sert ve eleştiriyel muhalefet yapıldığını gözlemledim. Bizde de, siyasette muhalefetin üstatları olarak, Sn. Osman Bölükbaşı’yı, Sn. Erbakan’ı hatırlıyorum. Ancak, ülkemizde etkin muhalefetin üstadı ve ustası Sn. Süleyman Demirel’dir. Sn. Süleyman Demirel’in, iktidar kim olursa olsun, muhalefeti, iktidarı yıpratır ve canından bezdirirdi. Sn. Demirel, muhalefetin şiddet ve dozunu iyi ayarlar, hadiseyi çirkinleştirmezdi. “Barışmasını bilmeyen küsmesin”, “Devletin tepesinde küskünlük olmaz, zira biz millete karşı sorumluyuz, bunu idrak ederek siyaset yaparız”, “Neyin olacağını görmek için, neyin olmayacağını görmek lazımdır” sözleri kendisine ait olup, siyasi literatürde yerini almıştır. Demokratik rejimlerde iktidarlar, muhalefete tahammül etmek, diğer bir tabirle muhalefetin güvencesi olmak durumundadırlar. Son olarak, demokratik rejimin olmazsa olmazı olan, “Milletvekili Dokunulmazlığına” değinmek istiyorum. Muhalefetin ve asıl milletvekillerinin, hiçbir şeyden çekinmeden, korkmadan, eğilmeden, hiçbir tesir altında kalmadan, söz ve davranışlarından dolayı, herhangi bir takibat, yargılamaya muhatap olmadan, görevini yapabilmesi, icabında müdahalelerde bulunabilmesi için tüm demokrasilerde dokunulmazlık yetkisi vardır ve şarttır. İktidarlar hele %50 gibi çoğunluğa dayanınca, muhalefetin güvencesi dokunulmazlıktır. Böyle bir güvenceye mutlak ihtiyaç varken, tüm demokrasilerin temel direği iken, özellikle, Ana Muhalefet partisinin ille dokunulmazlıklar kalksın diyerek, kendi ayağına kurşun sıkmasını anlamakta zorlanıyorum. Hatta bazı demokratik ülkelerde, Milletvekilliği görevi sona erse bile, eğer Milletvekili, memleketinin meseleleri üzerinde kafa yoruyorsa, yazıp, çiziyorsa, basında ve medyada görüşlerini belirtiyorsa, onlara da dokunulmazlık güvencesi verilmektedir.Ben demiyorum ki eğer Milletvekili cinayet işlerse veya hırsızlık, rüşvet, irtikap gibi yüz kızartıcı suçlar işlerse, meclisin iç tüzüğüne uygun olarak, ama, gene meclis tarafından dokunulmazlığı kaldırılır ve adalete teslim edilir. Bilindiği gibi, esasen dokunulmazlıklar Milletvekilliği dönemiyle sınırlı olup, suç işleyenler dönem sonunda nasıl olsa adalete gideceklerdir. Son olarak, Türkiye’nin yaşadığımız evrede, tutarlı ve etkin bir muhalefete ihtiyaç duyduğunu belirtmek istiyorum.