Dünyada 184 ülke var, acaba bunlardan kaçı medeniyet seviyesine girer. En önemlisi de, Türkiye gerçekten medeni insanların yaşadığı uyar bir ülke mi? Bir ülkenin medeni olması için öncelikle fertlerinin uygar olması gerekir. Bu durum toplumu oluşturan fertlerin, sahip oldukları hak ve hürriyetlerle de ilgilidir. İnsanı, hak ve hürriyetleri izleyen, en önemli dinamik ise eğitim, bilgi, görgü, kültür düzeyleridir. Biz Türkler Selçuklu, Osmanlı İmparatorluklarının varisleri, torunları olarak, fetihlerle, Avrupa, Asya ve Afrika’da ayak basmadık yer bırakmadık. Kurduğumuz devletler sadece askeri yönden değil, ilim, irfan, sanat, kültür yönünden de hayranlık uyandıracak seviyede idi. Ancak Avrupa’da “Yeniden Doğuş/Rönesans” olgusunu, özellikle dini gerekçelerle takip edememiş, Türk toplumu kendi kabuğuna çekilmiş, çöküş dönemine girmiştir.
Tarihimizde yenilikçi olarak bilinen 4.Murat, 3.Selim, Abdülmecid gibi padişahlar, batıya dönük bazı reformlara teşebbüs ettilerse de “Bunlar gavur icadı, din elden gidiyor” mülahazaları ile akım kalmıştır. Sonuçta, Türk Devleti, Avrupa’nın “Hasta Adamı” algısıyla çökmüştür. Büyük Atatürk, 29 Ekim 1923’te modern Türkiye’yi kurmuştur. Yüce Atatürk, batının muasır medeniyet düzeyine erişmek hedefiyle yola çıkarak, adına Atatürk İlke ve İnkılapları denilen reformları, her sahada, her sektörde harekete geçirmiştir. Rahmetli Özal ile yaptığımız konuşmalarda “benim vizyon ve misyonum, Büyük Atatürk’ün ifade ettikleri, muasır medeniyetler seviyesine Türkiye’yi ulaştırmak” demişti.
Türkiye, insan hak ve özgürlükleri, fikir ve ifade hürriyetleri, iktisadi, sosyal yaşamda, kültür, sanat alanında, önemli gelişmelere imza attıysa da yeterli olamamıştır. Atatürk “Az zamanda büyük ve önemli işler yaptık, ancak yaptıklarımız yeterli değildir, daha büyük işler yapmalıyız” demiştir. İtiraf etmeliyiz ki, Cumhuriyetin 100 yılını idrak etmemize rağmen, uygar bir ülke olamadık. Her gün kadınların, yılda 700’e yakın kadının öldürüldüğü, kadınların eşya gibi görüldüğü bir ülke, medeni olabilir mi!?
İnsan ilişkilerinde, nezaketin, adabı muaşeret kurallarının ortadan kalktığı, “özür, selam, sabahın, teşekkürün” olmadığı, ülke medeni midir? Modern yaşam icabı, konserve gibi apartmanlarda yaşıyoruz. Beraber yaşama kurallarından uzak, birbirlerinin haklarına saygı göstermeyen, gürültü yapan, rahatsız veren fertler uygar mıdır? Belinde silah taşıyan, silah almanın böylesine kolay olduğu, her an silahını çekip, karşısındakini öldürecek olan insan kılığındaki yaratıkların yaşadığı ülke uygar mıdır? Trafik, ulaşım, çalışma koşulları, çevre, doğaya, ormana, yeşil alanlara saygının bulunmadığı ülke uygar olabilir mi? Rant uğruna, her yerin imara açıldığı, deprem toplanma alanlarının iğrenç binalarla doldurulduğu ülkeye ne diyebilirsiniz. TV, medya, basın, siyaset topluma örnek olabiliyor mu? Evlerde, trafikte, toplu ulaşım araçlarında, AVM’lerde, velhasıl her yerde davranışlarımızda, medeniyet ölçütlerine sahip miyiz? Trafikte, drift, kaynak, makas atan serserilere karşı ne yapılıyor?
Yazın Amerika’dan tatile gelen 6 yaşındaki torunumuz, elindeki çöpü yere atmamak için saatlerce elinde tuttu. Türkiye’de her yere, denizlere, piknik yerlerine çöp atmak adet olmuş. Yerler ayçekirdeği kabukları ile dolu. Medeni, uygar ülkelerde şeffaflık, hesap sorma, hesap verme müessesesi fevkalade önemlidir. Ya bizde....
Cumhuriyetin 100 yılında, daha eğitim sorununu çözememişiz. Hakkari’nin, Onbaşılar Köyü’nde, doktor, öğretmen, subay olacağım diye haykıran, geleceğimizin ümidi çocuklarımıza, uygun fiziki koşullara sahip okul, öğretmen temin edememişiz.
Avrupa Birliği’nin kapısında 50 yıldır bekliyoruz, bizi almıyorlar. “Efendim, havaalanı, hızlı tren, Avrasya Tüneli, otoyollar yaptık bizi kıskanıyorlar, bizi köstekliyorlar, bütün başarısızlıkların arkasında dış odaklar var, bizim hiç suçumuz yok” hezeyanlarından, kuruntularından kurtulup, kendinize bakın. Atatürk’ün hedef verdiği, büyük ve çağ atlamış, uygar, medeni bir Türkiye için çaba harcayın. Ben daima, Avrupa Birliği’ni bir “Medeniyet” projesi olarak gördüm. Belki de, önce Avrupa’nın uygarlık standartlarını yakalamak, medeni olmak, sanayide, iktisatta, sosyal kriterlerde, insan ilişkilerinde, adabı muaşerette velhasıl, her alanda standartlarda, Avrupalı gibi olmak, daha öncelikli değil mi? Esasen bunları başarınca, belki de Avrupa Birliği’ne tam üyelik gibi bir sorunda kalmayabilir. Bak İsviçre, AB üyesi değil ama uygar, nezaketli, temiz, gelişmiş, fertlerinin yaşamaktan gurur duyduğu, insani değerlere sahip bir refah ülkesi...