Geçtiğimiz hafta kamuoyunda pek fazla yer almayan feci bir olay vuku buldu. Kuzey Irak'ta Türklerin yaşadığı Kerkük'te bombalar patladı ve 150'ye yakın Türk öldü. 500 civarında da hafif ve ağır yaralı var. Ankara, yaralılar için Cumhurbaşkanının talimatı ile ambulans uçak yollayarak, ağır yaralıları Ankara'ya getirtti. Şimdi şu noktayı tekrar ediyim. 150'den fazla Türk kardeşimiz öldürüldü. Bu bir değil, iki değil, Irak'taki Türk nüfusunu soykırım tehdidi altında yok etmek istiyorlar. Irak'ta 3,5 milyonun üzerinde Türk kardeşimiz yaşarken, Kuzey Irak'ı tamamen Kürdistan yapma ihtirasında olanlar, yavaş yavaş amaçlarına ulaşıyorlar ve Türkleri öldürüyorlar. Baskı, eziyet, tehdit, şantaj, öldürme, işkence her türlü hainlik tezgâhlanmaktadır. Kürtler, PKK, Peşmergeler hepsi bir olmuşlar Türkleri hallediyorlar. Bazılarının kafasına girsin diye ısrarla Türk diyorum. Uydurma bir isim olan Türkmen diyerek, Türkleri sanki bizlerden ayrı bir ırkmış gibi göstermek isteyenler var. Ben bu satırları ızdırap içinde kaleme alırken, bizimle hiç ilgisi olmayan dünya savaşında Türk askerlerini arkadan vurduğu bilinen, Filistin ve Hamas'ın hamisi kesilenler, Türkiye'den kilometrelerce uzakta olan Çin'de Uygur Türklerine yönelik hareketleri protesto edenler (protesto edilmesi ve tepki gösterilmesi doğrudur) neden burnumuzun dibindeki öz be öz Türk kardeşlerimizin mezalime uğramalarına, can ve mal emniyetlerinin ellerinden alınmasına seyirci kalıyorlar. Bütün bunlar, dış politikada yapılan vahim hataların sonucudr. Irak Savaşlarında, ABD ile işbirliği yapılıp, ordumuz Kuzey Irak'a girseydi, Irak Türkü kardeşlerimize hiçbir şey yapamazlardı. Nitekim Irak savaşından önce Kuzey Irak bölgesinde ifade edildiğine göre özel kuvvetler dahil, 30 bin Türk askeri bulunuyordu. Askerlerimizin korkusundan, Türk düşmanı etnik gruplar sinmişler, gık bile diyemiyorlardı. Geçen yıl bir vesile ile Bosna Hersek'e gittim. Bilindiği gibi zavallı Bosnalılar, Sırpların ve Hırvatların saldırılarına maruz kaldılar. Bütün dünyanın gözü önünde malları, canları ellerinden alındı. Kadınlara, kızlara tecavüz edildi. 500 bine yakın kayıp verdiler. Bütün bunlar bittikten sonra NATO işe el koydu. Bu aslında geç kalmış bir müdahale idi. Saray Bosna'da dolaşırken, kolları ay yıldızlı kahraman askerlerimizi çarşıda gezerken gördüm. Onlarla gurur duydum, gözlerim yaşlandı. Misafir olduğum Bosnalı aile, "Burada Zenitza'da Türk birliği var. Biliyor musunuz? Türk askeri geldikten sonra Sırplar ve Hırvatlar korkularından pustular. Sıkıysa, Türk askeri varken, bize dokunsunlar. Türk askerleri bizim göz bebeğimizdir. Türk askerleri, bizim can ve mal emniyetimizin teminatıdır" dediler. "Hatta şunu da açıkça söyleyeyim ki, güzellikleri bütün dünyada bilinen Boşnak kızları, Türk subay ve askerleriyle evlenmek için can atıyorlar," dediler. İşte bu noktada gerçekten çok hislendim. Aynı durum Kuzey Irak'ta Türk kardeşlerimizin yaşadığı bölgede olabilirdi. Cesaretsizlik, dış politikadaki yanlış adımlar, Türk kardeşlerimizin bu şekilde hayatlarını kaybetme ve Irak politikasında etki dışı kalması noktasını doğurdu. Dünyada, NATO içinde ABD'den sonra en büyük ve ateş gücü en büyük orduya sahibiz. Ordumuz, dünyanın her yerinde olduğu gibi Kuzey Irak'ta da kendilerine tevdi edilebilecek, görevi ne pahasına olursa olsun eksiksiz yerine getirir. Bundan eminim. Yeter ki, bazıları ordumuzu kendi düşüncelerine mani oluyor zihniyetiyle yıpratmasın, elini askerin üzerinden çeksin ve ordumuzu asıl idealleri yolunda serbest bıraksın. Aslında bu konuda söylenecek çok şey var...