Yeni gündem oluşturamamak geri kalmış toplumların belirgin özelliklerindendir. Maalesef bizde bu toplumların önde gelenlerindeniz. ABD’de Kuzey-Güney savaşından eser kalmamış, Avrupa II.Dünya savaşı gibi azim bir felaketin izlerini tamamen silmiş, Fransız ihtilali kendi dünyasında bir nostalji olmuş.. Bizde ise ordu-sivil iktidar,laiklik-muhafazakalık,ilericilik-gericilik, başörtüsü-başörtüsüz karşıtlığı en az 90-100 yıldır bütün çirkinliği ve iptidailiği ile sürdürülüyor. Patinaja düşmüş, düşük model bir araba gibi bütün enerjimizi çamur gündemler içinde heba ediyoruz. Güneşi kabul etme yerine gözlerimizi kapatarak onu inkarı tercih ediyoruz. Ne yaradılıştan bir ders alacak tefekkür cehtimiz var, ne de bilenlerin bilgisine müracaat etme ferasetimiz. İlk öğrendiğimizi değişmez gerçek kabul ederek önümüze gelen bütün bilgileri ret ve inkar ediyoruz. Pozitivizm-maneviyat,ulus-millet,asker-demokrasi,din-laiklik, Kürt-Türk bu konularda sergilediğimiz durum bunlara misaldir. Hayata bakışımızı ideolojik kalıplar belirlemiş ve belirliyor.Tıpkı siyaseten Atatürk’e muhalif sayıldığı için, o gün de ülkenin en önemli meselelerinden olan Kürt meselesinde Kazım Karabekir’in bilgilerine ve önerilerine itibar edilmemesi gibi. O günlerin ihmal ve hatalarının da bu gün yaşadığımız sıkıntılarda önemli payı bulunmaktadır. Şayet bizler aklı selimle hareket etmez meselelerimizin halli yolunda, ilmi rehber edinmezsek problemleri daha da büyüterek çocuklarımıza devredeceğiz. Kazım Karabekir, Türk Ordusunda yetişmiş nadir komutanlardandır. Dönemindeki bütün komutanlardan entelektüel kapasitesi yüksektir. Feraseti ve ileri görüşlülüğüne sadece 15.Kol Ordu Komutanı iken padişahın Mustafa Kemal’in tutuklanması emrine uymayarak,”ordum ile emrindeyim” demesi kafidir. Döneminde ve bu gün dahi, asker kişiler arasında en fazla eseri basılmış gerçek bir kurmay ve takdire şayan bir kahramandır. İşte onun Emre Yayınları’ndan neşredilmiş “KÜRT MESELESİ” adlı eserinden bazı hususları bilgilerinize sunmak istiyorum: “Harbi Umumi’nin son senelerinde hemen bütün Kürt mıntıkalarında kumandanlık yaptım…. 11.Ocak .1918’de Diyarbakır’da bulunduğum sürede Kürt Meselesiyle ilgili ilk raporumu ilgili makamlara gönderdim.Tavsiyemin hülasası şuydu:Sulhtan sonra iyi bir programla Kürtlerle meskûn mıntıkalarda esaslı bir ıslahata müntehi olamayacak icraat felaketli olacaktır. …” Fevzi Paşanın da içinde bulunduğu bir çare heyeti oluşturuluyor.Heyetin başkanı İlhan Beydir.Olaya bakışındaki sığlık ibretliktir: “Şark vilayetleri Ermenistan olacak,Kürtler de kıyam ,ile muhtariyet isterlerse Kürtlerle meskun mıntıkalar olsun kurtulur…” Buna karşılık Kazım Karabekir günümüze de ışık tutacak fikirlerini ifade eder: “Düşmanlarımız büyük Ermenistan yapmaya çalışıyor.Buralarda ise en ziyade Kürt kardeşlerimiz oturuyor.Kürt istiklali diye çalışanlar düşmanlarımızdır.Maksatları Kürtleri bizden ayırdıktan sonra Ermenistan yapmaktır.Kürtleri mahvedeceklerdir.Bunun için Türk ve Kürt kardeşler buna meydan vermemeliyiz….” Karabekir, Cumhuriyet döneminde de konunun doğru kavranamamış olmasından ve gerekeli tedbirlerin alınmamasından dertlidir. Bahse konu esrinde şunları ,ifade etmektedir: “Hükümet icraat değil,bir program dahi yapmamıştır. Hatta verilen raporları ve layihaları tetkik lüzumunu bile hissetmemiştir…. Palu’da 11.Eylül.1924 de bir Kürt Kongresi toplanınca dahiliye vekaleti bazı Kürt aşiret reisleriyle temas lüzumunu hissetti. Bunun üzerine 8.Ekim.1924 ve 14.Ekim.1924’te İstanbul Polis müdürlüğü baharda bir Kürt isyanının başlayacağı istihbaratını hükümete bildirdi.26.Ekim.1924 Çapakçur baş muallimi Dündar Alp bey, hükümete bu istihbaratları teyit edici bilgileri ulaştırıyor. Hiçbir tedbir alınmadığı gibi, merkezden mahalli idarelere hiçbir emir ikaz, bilgi ulaştırılmıyor. 25.Kasım.1925’te Şeyh Sait isyanı başlıyor….” Atatürk’ün “inkılaba başlayan,inkılabı tamamlayacaktır.” Cümlesiyle biten sert nutkunu takiben sertlik yanlısı İsmet İnönü başbakanlık görevine getirilir…. Devrin Adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt takip edilecek politikayı İzmir konuşmasında şu sözlerle açıklar: Efendiler!Paşa hazretleri hareketi isyaniyenin Türk Cumhuriyetinin süngüleriyle imha edilmek üzere bulunduğunu ….” Karabekir bu ifadelerin ve tutulan yolun doğru olmadığını ifadeyle şu hususları beyan etmektedir: “İlk iş;idareyi, hükümeti ve adliyeyi ıslah etmektir….Mehaza, Kürtçülük cereyanına tamamen kapılmış ve bunu izhar etmiş aşiret rüesası pek mahduttur…..Ruhen merbudiyet hissetmedikleri hükümet memurlarını geçici bir bela gibi telakki ederler… Nizami kıtalar halinde talim ve terbiye görenler fevkalade cesur ve itaatkardırlar… Mazileriyle iftihar ederler, geneli 10-15 batın şeceresini sayar… Dersim Kürtlerinin ekserisinin lisanı Zazaca dır. Kökenleri itibariyle Türk’türler…… Dersim aşiretleri harp nihayetlerine doğru Pülümür cihetindeki Rus kıtalarına karşı bihakkın müdafaada bulunmuşlar ve Ruslara ağır zayiatlar verdirmişlerdir…..” Eserin sonlarına doğru yer alan istihbarat raporu bütün kulaklara küpe olacak cinstendir: “Avrupa’nın bunca yıllardan beri ıslahat yaygarası Türkiye’nin tedrici olarak parçalanması maksadına matuftur. Islahat ne kadar radikal olursa Türkiye arazisinin parçalanması ve başkasının eline geçmesi o kadar çabuk olur…” Bu rapor Van ve Rize Rus konsolosluklarında ele geçirilmiştir. “Van ve Bitlis Vilayetleri istatistiği” başlığını taşımaktadır. Dönemin Rus masası sorumlusu Binbaşı Sadık Bey tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Kürtler ve Türkler sadece ülkemizin değil bölgemizin de temel direkleridir .Birini düşürmeden diğerini yok etmek mümkün olamayacağı için bütün oyunlar kardeşi kardeşten ayırma üzerine kurulmaktadır. Böyle bir oyuna düşmek sonu gelmez felaketlere razı olmak demektir. Birliğimizi muhafaza etmemiz; bir birbirimize adalet ve sevgiyle muamele etmemiz hayatımızın, mukaddesatımızın, namus ve şerefimizin gereğidir.