Gerçekten Kadıköy Kurbağalıdere’deki durum fevkalade rahatsız edici boyutlara ulaşmıştır. 
1999 yerel seçimlerinde, son anda genel başkan tarafından milletvekili aday listesinden çıkarılarak Kadıköy’e Belediye Başkan adayı yapılmıştım. Bu adaylık benim istediğim, tercih ettiğim bir seçenek değildi. Bu hususu Sayın Başkana da ifade ettim, “Efendim, ben DPT’den geliyorum, mecliste ülke çapında makro politikalarla uğraşmak benim kariyerime daha uygundur. Ben yerel yönetim yöneticisi olmak istemiyorum” dedim. İki yanağımdan öperek, “Sen Kadıköy’ün tanınmış ailesi, Zühtü Paşa’nın, mülkiyeli Müderris Nazır Mehmet Ziyaeddin Maruflu’nun torunusun, Kadıköy’ü seninle alabiliriz, bu Anap Partimizin sana verdiği bir görevdir” dedi. Çaresiz kabul ettim. Sn. Ali Talip Özdemir de İstanbul Büyükşehir adayı oldu. Bütün isteksizliğime rağmen, yoğun bir kampanya dönemi yürüttüm. Anketler Kadıköy’de Anap’ın oy oranının yükseldiğini, seçimi kazandığımızı gösteriyordu. 
Kadıköy İstanbul’un gen gelişmiş ilçesi idi. Büyük alt yapı sorunu yoktu. En büyük sorun Kurbağalıdere’nin ıslahı projesi idi. Kadıköy’de kültür, sanat, sosyal meseleler öncelik taşıyordu. Trafik, eğitim daha fazla refaha önem vermek gerekiyordu. Partimizin teknik kadroları ile birlikte Kurbağalıdere ıslah projesi hazırladım. “Mobilizing water system” metodu ile su aktivitesini sağlayacak, deşarj sonucu çıkan kirli sular, kurulacak arıtma tesislerinde temizleyerek, denizi asla kirletmeyecek şekilde, ıslah gerçekleşecekti. Ayrıca Kurbağalıdere’yi kirleten, sanayi ve evsel atıkların durdurulması taviz verilmeden sağlanacaktı. 
DPT mensubu olduğumdan, Avrupa yatarım bankasından yaklaşık 15 milyon dolar kredi temin etmiştim. Ben bu projenin Kadıköy Belediyesi’nin işi olduğuna inanmıştım. Yani şimdi olduğu gibi. Bu iş bizim işimiz değil, büyük şehir yapsın demedik. Sorumluluktan kaçmadık, milleti toplayıp burunlara maske takıp, show, popülizm yapmayı değil, iş yapmayı yeğledik. Zaten biz merkez sağ partiler, DP, Adalet, Anap, DYP iş yaparız. Başkaları iş yapmaz, lüf üretir. Tekrar ediyorum. Kurbağalıdere projesi Kadıköy Belediyesi’nin sorumluluğundadır. Ben bu konuyu 15 yıl önce çözmüş olacaktım. Hatta, Kurbağalıdere’yi temizledikten sonra, derede gondollar, sandalar dolaşabilecekti. Suyun iki yanında Göksu Deresi’nde olduğu gibi cafeler, lokantalar, çocuk bahçeleri yapacaktık. Aslında Göksu daha çağdaş, modern olabilir. 
Benim düşüncemi Eskişehir’de  değerli dostum Başkan Prof.Dr. Büyükerşen hayata geçirmiştir. Kadıköy yerel seçim sonuçlarının alınması, Türkiye’de uzun sürdü. Üç gün sonra seçim kurulundan aradılar, tebrik ederiz, siz Kadıköy Belediye Başkanlığı seçimini kazandınız. Gelin mazbatanızı alın dediler. Partili arkadaşlarımız, Nihat Şen, Yusuf Talay, Mehmet Timuçin, Gürbüz Çehreli, Hüsnü Diken, Necdet Özyılmaz, Mehmet Ali Örgül, Halil Öner, Celal Morkoyun, Özcan Dündar ve diğer arkadaşlarla seçim kuruluna gittik. Sorumlu hakim, Selçuk Bey, size telefon ettikten sonra iki torba daha geldi. Onları sayınca maalesef siz az bir farkla seçimi kaybettiniz dediler. Bu durum inandırıcı değildi. Gelen torbalar şaibeli idi. Sayıma alınmaması gerekiyordu. Bir gece önce de Caferağa salonunda oylar sayılırken kargaşa çıkmış, torbalar havada uçmuştu yani dürüst sayım yapılmamıştı. CHP’li, RP’li, MHP’li delegeler atmaca gibi sayımı izlediler, bizim ANAP’lılar ise 12’den sonra uykumuz geldi diyerek, evlerine gittiler. Bütün bunlara rağmen, biz hep öndeydik. Son anda herşeyi değiştirdiler. Bize itiraz için genel merkezde hukukçular hazır bekleyecek demişlerdi. İtiraz edecek avukat bulamadık. Bunları şunun için ifade ediyorum. Eğer ben seçilseydim, bugün Kurbağalıdere olayı olmayacaktı. Çevre, meteoroloji bahçesi tahrip edilmeyecekti. Kadıköy halkı haklı olarak laik, demokratik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılaplarına oy verdi, oysa ben onların en ATATÜRKÇÜ olanlarından daha ATATÜRKÇÜ, LAİK, ÇAĞDAŞ idim. 
Benim annem, büyük önder ATATÜRK İzmir’e girdiğinde ona kahve ikram eden, muallim mektebi talebesi idi. Hala mezar taşında ATATÜRK’e kahve ikram eden öğretmen diye yazar. Babam Cevat Ziya MARUFLU sımsıkı bir Atatürkçü idi. İlahi bir tecelli olarak, her ikisi de 10 Kasım’da vefat ettiler. Kadıköy’e ve Türkiye’ye milletvekili olarak, yerel yönetim yöneticisi olarak, çağdaş, medeni Atatürk ilke ve inkılaplarına yürekten bağlı, ancak taş üzerine taş koyan, iş ve proje üreten, yatırımlar yapan, yeni eserler, mega projeler yaratan nitelikli insanlara ihtiyaç vardır. Bugün bu gereksinimin ne kadar büyük olduğu aşikâr biçimde görülüyor....